The Watcher Dizi İncelemesi | Kendi Evinde Huzur Yok!

Netflix güz sezonunda pek çok yeni korku-gerilim yapımını yayına soktu. Bu yapımların hepsi neredeyse tüm izleyiciyi ikiye böldü. Bazıları çok beğenirken bazıları ise yerden yere vurdu. The Midnight Club ve The Watcher(Gözcü) güz sezonunun en çok izlenen yapımları olmayı başardı. Ben bu yazıda The Watcher’dan bahsedeceğim. Battaniyeniz ve kahveniz hazır, evinizin kapıları kilitle ise kedi fare oyununa doğru yolculuğa çıkıyoruz!

Eve Yatırım, Ölü Yatırım. Aman Dikkat! – The Watcher Konusu

the watcher
Gözcü

Nora ve Dean Brannock şehir merkezinin karmaşasından oldukça yorulmuş bir çifttir. Biraz birikim biraz da kredi çekerek hayallerinin evini satın almak istemektedirler. Birkaç ev gezdikten sonra o evi de bulurlar. New Jersey’in Westfield banliyösündeki ev tam da istedikleri gibidir. Üstelik Westfield eyaletin en güvenli ve suç oranı en düşük yerlerinden biridir. Daha iyi ne olabilir ki? İki çocuklarını da yanlarına alarak hemen taşınırlar. Ancak bu rüya gibi ev onların kabusu olacaktır.

Önce komşularının tuhaf davranışları ardından da posta kutusuna bırakılan The Watcher mahlaslı biri tarafından yazılmış mektuplar ailemizin oldukça keyfini kaçırır. Sürekli olarak gözlendiklerini ve tehdit edildiklerini hissederler. Üstelik ne kadar güvenlik önlemi almış olurlarsa olsunlar, bir türlü bu duruma çözüm olmaz. Artık herkes şüphelidir, hane içindekiler bile…

Bu Ne Yaman İş Böyle! – The Watcher İnceleme

the watcher
Gözcü Dizisi Netflix’de

Öncellikle belirtmek istiyorum ki, The Ring serisinden sonra Naomi Watts‘ı tekrar bir korku yapımında görmek çok hoşuma gitti. Kendisini korku-gerilim yapımlarına çok yakıştırıyorum. Haliyle yapıma kattığı enerji de olumlu olmuş. Sadece Watts değil oyuncuların geri kalanları da oldukça başarılıydı. Bana göre Cast seçiminde herkes yerli yerindeydi. Çünkü bence dizinin olayı sadece gerginlik değil biraz da tuhaf olmasıydı. Bu tuhaflık da en iyi oyuncu seçimiyle yansıtabilirdi. Oyuncular, gerginliğin yanı sıra tuhaflığı da oldukça hissettirdiler.

Bölüm süreleri de kıvamındaydı. Daha kısası hava da kalır daha uzunu ise bayardı. Bölümlerin hemen hemen hepsi ayrı bir yönetmenin elinden çıkma yapımımızda. Buna rağmen akış oldukça iyi gitmiş. Ayrı yönetmenlerin, ayrı tarzları tek bir yapımın içinde çok iyi kaynaşmış ve sürekliliğe bir zarar gelmemiş. Bu oldukça hoş ve başarılı bir detay olarak da diziye yansımış.

Gelelim konuya ve diğer detaylara. Yıllardır süregelen bir alışkanlıkla gerilim yapımları izleyenler bilir, özellikle son dönemde çıkan işlerin hepsi heyecansız ve kolay tahmin edilebilir şekilde. Ancak The Watcher bunu biraz olsun kırabilmiş. Her bölümünü ayrı bir heyecanla ve merakla izledim. Hatta öyle ki kendimi bir anda tahminler yaparken ve her tahminim boşa çıkarken buldum. Bu durum da haliyle rutin ve tahmin edilebilir işlerden sıkılan beni oldukça heyecanlandırdı ve bir baktım dizi bitmiş. Zaten 7 bölümden oluşan bir mini dizi olması sebebiyle de konu tadında işlendi ve yormadı.

Siz de hata sonu ne izlesem diye düşünürken bir kedi-fare oyunu izleyip, meraklanmak isterseniz The Watcher (Gözcü) aradığınız yapım olabilir.

Okur, yazar, izler