Komplo Teorilerine Neden İnanırız?

Komplo teorileri, hayatın ve tarihin saçmalığının, anlamsızlığının ve rastlantısallığının reddedilmesidir aslında. İşte bizde bu olguya odaklanacağız. Ama öncesinde bu metnin daha ayrıntılı ve görsellerle desteklenmiş bir versiyonunu aşağıdaki videodan izleyebileceğinizi eklemek isterim. Ayrıca bu tarzda daha çok içeriğe de Geçen Gene Geek’iz YouTube sayfasından erişebilirsiniz. Haftada üç gün (çarşamba, cumartesi, pazar) video paylaşıyoruz;

“Komplo” kelimesinin kökleri “birlikte nefes almak” anlamına gelir, bu da kelimenin tam anlamıyla bir grup insanın plan yapıp bir arada kümelendiğini ima eder. İnsan ilişkilerinden, şirketlere ve hükümetlere kadar hayatın her noktasında komplolar var. Ancak komplo teorileri tamamen başka bir şeydir: farklı unsurları birleştiren ve her şeyi düzgün bir şekilde açıklayan kapsayıcı anlatılar olmayı amaçlarlar. 

Peki komplo teorilerine neden inanılır?

New Jersey sakinleri arasında yapılan bir anket, çoğu insanın “10 komplo teorisinden oluşan bir listeden birkaçının, muhtemelen doğru olduğuna” inandığını ortaya çıkardı. Anket ayrıca şunları da buldu:

Bir komploya inanan insanların diğer komplo teorilerine inanma olasılığı daha yüksektir. İnanç, kişilerarası güven eksikliği ve ekonomik durum ile de ilişkilendirilebilir. Bu konularda pek de iyi şartları olmayan kesimler inançlarına dört elle sarılırlar. Yani fakir bir ailenin 4. çocuğunun komplo teorilerine inanması, yüksek gelirli bir ailenin tek çocuğunun inanmasından daha yüksek bir olasılıktır. Üstelik gençlerin komplo teorilerine inanma olasılıkları daha yüksektir, ancak cinsiyet, eğitim seviyesi veya meslek kategorisi ile bu eğilimler arasında pek de doğrudan bağlantılar söz konusu değildir.

Filozof Brian L. Keeley, bir komplo teorilerinin genel tanımlamasını; “nispeten küçük bir grup insanın – yani komplocuların – gizlice hareket etmelerinin önemli nedensellikler içerisinde yorumlanması ve açıklığa kavuşturulması” olarak yapar. Bunlar birer teoridir çünkü “olayın meydana gelme nedenlerini bir sav olarak belirtir”. Bazı komplolar gerçekte açığa çıktığından (örneğin, 1972 Watergate olayı ve örtbas edilmesi ile başlayıp, Başkan Nixon’un istifasına yol açan bir suç dalgasının meydana gelmesi gibi) insanlar komplo teorilerine bu örnekleri feyz alarak daha çok sarılırlar.

Aslında hiçbir şey rastgele değildir.

Komplo teorileri, rastgele görünen olayların bir nedenle gerçekleştiğine inanmamıza izin verir.

Keeley, başkalarının “acayip”, “alaycı” veya “tuhaf” olarak tanımlayabileceği “haksız komplo teorileri” olarak adlandırdığı şeylerle özellikle ilgilenen bir uzman. Kendisi, bu tür aşırı teorilerin derinlerinde diğerlerinden çok daha çekici olabileceğini belirtiyor. Onun bakış açısına göre komplo teorileri, hayatın ve tarihin saçmalığının, anlamsızlığının ve rastlantısallığının reddedilmesidir. Komplo teorileri, sigorta şirketlerinin “doğal afet” dediği rastlantısal olaylarından farklı olarak, olayların bir nedenle gerçekleştiğine inanmamızı sağlar. Mesela hastalıklı birisi John F. Kennedy’yi öldürmek gibi devasa bir harekette tek başına olamaz, değil mi?

Ancak Keeley, iyi açıklamanın kötü olanlardan ayırt edilebileceğinden endişe duyuyor. Herhangi bir perspektif gibi, şüphecilik de sağlıklı ve gerekli olsa da aşırıya kaçılmaması gerekmektedir. “Belki de,” diyor, “sorun, gizli nedenleri aramayı ne zaman durduracağını anlamamakla ilgili psikolojik bir durumdan kaynaklıdır.”

Komplo teorileri, gizli kuklacıların,tarihin tamamı ya da bazı yönlerinde ipleri elinde tuttuğunu varsayar. Ve hiç birimizin katlanamadığı rastgeleliğe anlam vermekte oldukça baştan çıkarıcıdır.

İTÜ'de tam zamanlı Gemi İnşaa öğrencisi (sanırım uzun bir süre daha hem de) ve yarı zamanlı da bir geek.