Alita: Battle Angel – Savaş Meleği mi?

Alita, Avatar 2 ile bizi bir türlü buluşturamayan usta yönetmen ve yapımcı James Cameron’ın (ki başımıza bu üç boyut belasını saran adam) yapımcı koltuğunda oturduğu orijinal hikayesini Yukito Kishiro’nun aynı isimli mangasından alan bu filmi geçen günlerde izleme şansına eriştim. Açıkçası böyle bir film çekileceğinden hatta çekildiğinden ancak fragman yayınlandıktan sonra haberim oldu. Öğrenince bayağı heyecanlandım ki bu heyecana değdi gerçekten.

Prodüksiyon

Filmin yapım aşamasından birkaç noktaya değinmek gerektiğini düşünüyorum filme geçmeden önce. James Cameron’ın aslında Avatar’dan önce bunu çekmek istediği ancak galiba senaryo ve Avatar’da kullanılan teknolojinin acemi oluşundan olsa gerek orijinal bir anime ve mangası olan bu kültü kullanmakta biraz çekindiği söyleniyor. Ki pek de haksız sayılmaz bugün gördüğümüz bir çok anime veya manga uyarlamaları rezillikle sonuçlanıyor. Bunun yanında Avatar 2’de (evet, evet 10 yıldır gelmesi beklenen o film) yönetmen koltuğunda oturduğu için koltuğu Sin City’den tanıdığımız Robert Rodriguez’e bırakmış. Ancak pek de keyfine bırakmamış. Robert, kendisine filmin senaryosu ve detayları hakkında 600 sayfalık bir not verdiğini söylüyor. Ne diyebilirim ki Cameron ciddi bir deha. Tüm bunlarla beraber filmin yapımcılarından Lundau, Avatar’a kıyasla bu filmde çok daha gerçekçi davranmak zorunda olduklarını söylüyor. Çünkü Avatar’ın bir pandora içinde bulunduğu için sadece fotografik olması gerekiyordu. Ancak Alita gerçek dünyada geçiyordu ve çok daha foto-realistik olmalıydı. Bu ciddi manada yormuş olmalı. Ve beraberinde Avatar’la sinema dünyasında evrime yol açan performance capturing sistemi kullanılıyor, Alita karakteri için. Ki benim izlediğim filmler arasında en gerçekçi CGI karakter kesinlikle Alita’ydı. Elbette bir oyuncak bebek havası vardı ama on yılda bu işte çok ilerlenmiş. Yakın gelecekte işler karışacak gibi. Performance capturing’den biraz bahsetmek gerekirse, oyuncunun vücuduna olabildiğince çok ve gerekli sayıda markerlar yerleştiriliyor, buna yüzü özellikle dahil olmak üzere bir çok kamera tarafından oyunculuğu kayıt altına alınıyor, sahneler çekiliyor. Daha sonra bu markerların bilgisayar ortamında üç boyutlu evrende hareketi ele alınıyor ve ona bir CGI beden (kısaca bilgisayar ortamında oluşturulmuş bir beden) giydiriliyor. Bu sayede oyunculuğa neredeyse denk hareket eden ve istediğiniz şekle sahip karakterler elde edebiliyorsunuz.

Peki Film Nasıldı?

Filme gelecek olursak ne tam bir batı filmi veya tamamıyla doğu filmi diyemeyeceğimiz bir post-apokaliptik sentez olmuş. Ki bu gayet güzel hele ki Ghost in Shell’in batılılaştırarak sıradan bir film haline getirildiğini düşünürsek. Bunun yanında Alita’nın orijinalinde de pek büyük bir asya kültürüyle harmanlandığını söyleyemeyiz araştırdığım kadarıyla. Bu da yardımcı olmuştur. Film tatlı bir havayla başlıyor açıkçası Alita’nın dünyayı yeniden keşfedişi vesaire. Sonunda ise bunun tam tersi bir karanlıkla bitiyor diyebilirim. Bu karanlıktaki tek ışık huzmesi de Alita’nın kendisi oluyor. Film içerisinde bazı sahneler ne yazık ki, diyeceğim ama öyle de olması gerekiyor gibi, Hollywood sahnesiydi. Ama pek de klişeler değildi. Bunun yanında insana ayrı bir haz veren dövüş sahneleri ise tam bir görsel şölendi. Alita dövüş sırasında gerçekten bir melek gibi dövüşüyordu. Gözlerinin büyük yapılması fragmanda bana çok absürt gelmişti ama filmde neredeyse hiç dikkatimi dağıtmadı. Çok hoş bir şekilde oturtulmuş mimiklerle beraber. Oyunculuk ve teknik ekip olarak iyi iş çıkarıldığı çok açık. Filmin final sahnesinde ise daha filmin yarısını izledik hissi uyandırmıyor değil. Biraz yavaş ilerliyor ve sen daha fazlasını istiyorsun elbette.

Bu şekilde biten filmimizin ise ikincisinin sözünü çoktan vermiş Cameron. Tabi ON yılı bulur mu yine bilemem. Bir açıklamasında gişeye çok takılmadıklarını önemli olanın işlerinden kendilerinin memnun olup olmadığı olduğunu söylüyor ve ikinci film olacak diyor. Bir üçleme olarak düşünüldüğünü de ifade ediyor. Daha Asya’da vizyona girmeden ilk haftalarında pek de kötü bir gelir elde etmeyen bu filmin Asya vizyonundan sonra sanırım gişeyi düşünmeseler de yeterli geliri elde edecektir diye düşünüyorum.

“Küçük” Bir İyilik

Küçük bir parantez olarak yapılan çok hoş bir hareketten bahsetmek isterim. Tilly isimli küçük bir kız bebekken geçirdiği bir rahatsızlık sonucu iki kolunu da kaybetmiştir. Ve çok da gelişmiş olmayan bir prostetik kolla yaşamaktaydı. Buna rağmen hayattan hiç vazgeçmedi. Alita’nın yapımcıları ve OpenBio isimli bir grup ise Tilly’ye gönüllü olarak Alita’nın prostetik kollarından üretiyor ve hediye ediyor. Tilly filmin galasına çağrılıyor. Ve bir anda Tilly’yi kırmızı halıda yürürken görünce Alita’nın ne kadar da gerçekçi olduğunu düşünmeden edemedim ben. Bu yapılan hoş hareket için Cameron ve OpenBio’ya kendi adıma çok teşekkür ederim.

Son söz olarak gelecek filmi sabırsızlıkla beklediğimi söyleyebilirim. Cameron yine bizi mutlu edecektir diye umuyorum. Şimdiden izleyecek olanlara ‘İyi Seyirler.’