Undertale: Sadece Düşününce Bile Dilim Kitleniyor

Yıllardır övülen bir oyun; Undertale. Ben de bu oyunu oynamaya bu kadar geç kaldığım için utanç ve üzüntü  duyuyorum çünkü kelimenin tam anlamıyla ben bu oyuna bayıldım.

Bir Oyunun Çok Övülmesi Beni Ondan Uzaklaştırıyor

Uzun yıllardır bu lafları hep duyuyordum; mükemmel bir oyun, şah eser, oynaman gerekiyor ya, oynamazsan ayıp. Sizleri bilmiyorum ama bu sözler beni oyundan çok soğuttu zamanında. Eğer size de aynısı olduysa belki oynamanın zamanı gelmiştir. Peki bu sözler neden kendinden uzaklaştırdı oyunu ? Genelde bir oyun çok övülünce o oyunda özel bir şey olamayabileceğini düşünüyorum. Nedense, sıradan dramatik hikayeli bir oyundur diye düşünmüştüm. Bir diğer nedeni de abartılmış olabileceği ihtimali de oluyor. Ben daha önce çok fazla oyunda bunları yaşadığım için, çok sevilen ve popüler olan oyunlara karşı ön yargım oluştu. Ama bu oyun tarzınız olmadığını düşünseniz bile, kesinlikle oynama şansını hak ediyor.

Piksel Grafikler Atmosferi Çok Etkileyici Kılabiliyor

Sürekli piksel oyun oynayan birisi değilim. Ama bu oyunlara karşı ön yargım da yoktu. Aslında oyuna genel olarak bakınca mükemmel bir sanat var ortada diyemezsiniz belki amaa yapılan grafikler bu oyuna cuk diye oturmuş desem yeridir. Piksel grafikler çok fazla duygu yaşatabiliyor. Tatlı, bir o kadar da dramatik ve zaman zaman gerilim hissiyatını veren bu grafikler oyun tecrübenizi üst seviyelere taşıyacaktır.

Oysa Ki Her Oyunda Aradığım Bir Mekanikmiş Canavarlarla Konuşmak…

Oyunda ilerleme şekliniz canavarlardan sağlam bir şekilde kurtulmak ve puzzle’ları çözebilmek. Puzzle deyince aklınızda Portal gibi bir şey belirmesin çünkü öyle değil. Genelde birazcık düşününce çözülüyorlar. Oyun bilmeceler üzerine kurulmamış ama tatlı bir dokunuş yapılmış.

Bu oyunda karşınıza çıkan canavarlarla ister savaşın ister konuşun hatta isterseniz de kaçın (bir çoğundan kaçma hakkınız var diye biliyorum). Tamamen sizin seçiminize kalmış ama unutmayın ki her seçimin bir karşılığı var. Çoğu oyunda aranan bir şeydi bu; seçimlerine göre oyunu ilerletmek. Çünkü seçimlerimizle oyunun yönünü değiştirince oyunun ana karakteri biz olmuş oluyoruz, bu da oyuna daha çok bağlanmamızı sağlıyor. Seçimleri ben yapıyorum ve karşılığını alıyorum, oyun benle iletişim kuruyor adeta.

Çok duygusal olmamdan kaynaklanacak olsa gerek ki, bir oyuna bağlanmam çok da zor değil ama Undertale bittikten sonra içimde büyük bir boşluk oldu diyebilirim. Bu oyundan sonra oynayacağım oyunlarda canavarları ya da düşman kişileri öldürmek o kadar da kolay olmayacak benim için.

Canavara Sarılsak Bizi Isırmaz Mı ?

Canavarlarla birçok diyaloğa girebiliyorsunuz. Peki bunlar ne işe yarayacak?
Bazı canavarlara sarılmak bir çözüm olabiliyor ama bazıları fiziksel temastan hoşlanmayabilir. Zaten bu yüzden her canavarla konuşmanızda size sunulan diyalog da farklı. Siz de canavarların sizin yaptığınız harekete karşı tepkilerini ölçerek farklı hareketler yapmalısınız. Mesela örnek vermek gerekirse, birisiyle konuşurken bana üstünün ne kadar pis olduğunu söyledi. Seçeneklerimde de onu temizlemek vardı. Temizledikten sonra başka hareketlerde de bulundum ve savaşmaktan vazgeçti. Bu birçok örneğin sadece bir tanesi. Bazı canavarlar çok depresif oluyor ve onlarla biraz dertleşmek onları daha iyi hissettiriyor. Hepsi arkadaşınızmış gibi düşünün, seçeneğiniz var. İster onlara yardım edin, isterseniz de vahşice öldürün.
Bahsetmem gereken bir diğer unsur ise canavarların mizahi yönleri. Bazı insanların hoşuna gitmese de onların soğuk esprileri yolculuğum boyunca gülümsememe sebep olan nedenlerden birisiydi.

Bence komikti…

Bu Oyunda Kaç Son Var ?

Gelelim günün sorusuna. Hadi bu oyunu aldık oynadık, ben bu oyunu kaç kere sıkılmadan deneyimleyebilirim ? Bu oyunun 4 farklı sonu var ulaşabileceğiniz. Tabii ki bu sebepten eğer oyunu sevmişseniz tek seferde bırakmazsınız. O kadar farklı şeyler hissettiriyor ki oyun, sizi üzgünken mutlu eder mutluyken üzer. Ama hayatınızın birçok noktasına dokunduğunu hissedeceksiniz. Bu yüzden belki yılda bir kere belki iki yılda bir yeraltı dünyasına uğrayıp canavarlarla dertleşmek isteyeceğinizi biliyorum.

Her Duygu İçin Farklı Müzik

Her mekanda sizi farklı hissettiren bu oyun işin büyük çoğunluğunu elektronik müziklerle yapıyor aslında. Hissedeceğiniz her duygu için farklı müzikler duyacaksınız. Oyun bitince bile saatlerce oturup dinleyeceğiniz müziklerden bahsediyorum. Yeri gelince sizi gaza getiren, yeri gelince hüzünlendiren, zaman zaman kalp atışınızı hızlandıran ve daha neler neler hissettiren bu müzikleri oyun oynarken kulak ardı etmek mümkün değil.

Sıra Dışı Bir Hikaye ve Karakterler, Sizi Büyüleyeceğinden Hiç Şüphem Yok

Uzun zaman önce dünyada canavarlar ve insanlar beraber barış içinde yaşarmış ama bir gün aralarında savaş çıkmış ve canavarlar yer altına hapsedilmiş.

Hikaye bir gün bir çocuğun yer altına canavarların yaşadığı yere yanlışlıkla düşmesiyle başlıyor. Ve hedefimiz evimize, insanların arasına geri dönmek oluyor. Bu yolculuk sırasında tanışacağımız karakterler gerçekten eve dönmemeyi düşündürtüyor tabi. Tanıştığım onca canavarı nasıl arkamda bırakabilirdim ki ? Canavarların bu kadar tatlı ve düşünceli olabileceği kimin aklına gelirdi. Gerçekten kötü olanlarla bile arkadaş olasım geldi. Dahası bu yolculuğumuzda canavarların bizi etkilediği ve değiştirdiği kadar biz de onları değiştiriyoruz. Neredeyse 10a yakın ana karakter oluşuyor oyun ilerledikçe. Tabii bu karakterlerin bir çoğunu sevmeyip savaşıp öldüre de bilirsiniz, tamamen size kalmış. Her canavarın ayrı karakteri var. Bazıları sevilmek istiyor bazıları uyumak. Onlarla yapacağınız doğru konuşmayla, canavarları kendi tarafınıza çekebilirsiniz. Canavar dememe bakmayın bu kelimeyi bu oyunda sadece bir ırk olarak düşünebilirsiniz, diğer birçok oyunda korkutucu bir canlı olarak adlandırıyorduk çünkü canavarları.

Aslında bir o kadar sade başlayan bu ana hikayemiz ne haller alıyor bir bilseniz. Ben bu oyunu kendiniz deneyimlemenizi istediğim için spoiler vermeyeceğim, spoiler vermek bu oyun için hakaret olur gerçekten. Herkesin en azından 1 kere deneyimlemesi gerektiğini düşünüyorum bu oyunu.

Evet Bunların Hepsi Tek Bir Kişiden Çıkmış

2015 yılında çıkan bu oyunun geliştiricisi Toby Fox aynı zamanda müzik yapımcısı, hepsini tek başına yapmamış olsa da oyunun %90ını tek başına yapmış. Diğer kalan kısımlar için de yardım almış, tam olarak büyük bir ekiple oturup geliştirmemiş yani. Hatta oyun tasarımında yardımcı olan arkadaşı Temmie’ye oyunda da yer vermiş olmasının çok ayrı bir tatlılık olduğunu düşünüyorum. Kendisi de küçüklüğünde etkilendiği oyunları düşünerek, ilham alarak başlamış her şeye. Nereden bilebilirsiniz, belki de Undertale bizler için ilham kaynağı olup daha iyilerini oynarız ileride. Mükemmel bir oyunun daha iyisi olabilir mi bilemiyorum tabi.

Yazımı ufak ufak kapatırken, Undertale’ın aldığı ve aday olduğu ödüllerden de bahsetmek isterim ki oyunun çok güzel olduğunu sadece benim düşündüğümü sanmayın. Undertale yapımının 2016 yılında kazandığı BAFTA ödülü vardır. Undertale oyununun adaylığının bulunduğu diğer ödüllere de bu yazımızdan bakabilirsiniz : https://fanzade.com/gamerhead/golden-joystick-award-2016-odulleri-belli-oldu/

Toparlamak gerekirse bu oyun bana çok farklı hayat bakış açıları kattı. Benim için sadece bir oyundan çok bir deneyimdi hatta öğretici bir deneyimdi. Hayatımın bir çok yerinde yaşadıklarım temsil ediliyordu zaman zaman. Her şeyimle bu oyuna bağlandım ve hiçbir gün etkisinden çıkabileceğimi sanmıyorum. İleride de zaman zaman oturup oynayacağım bir oyun oldu Undertale.

Oyunu bitirdikten sonra Steam üzerindeki olumsuz yorumlara baktım, açıkçası kimsenin bu oyunu sevemeyeceğine inanamamıştım. Fakat sonradan anladım ki oyunu sevmeyenlerin en büyük nedeni grafiklerin piksel olmasıydı. Eğer sizler de piksel grafiklerden haz etmiyorsanız bu oyun size göre olmayabilir. Her şeye rağmen şans vermeye değer bir oyun olduğunu düşünüyorum.

Her karakter değerlidir.

Bir sonraki yazıda görüşmek dileğiyle…