Korku Elementleri İle Bezenmiş Hüzünlü Bir Aşk Hikayesi – THE HAUNTING: BLY MALİKANESİ (Spoiler Yok)

2018 yılında Netflix’te yayınlanan The Haunting of Hill House ya da bilinen adıyla The Haunting: Tepedeki Ev, korku türü içerisinde çok ayrıcalıklı bir konuma ulaşmıştı. Öyle ki, benim gibi korku türü ile arası pek olmayan insanları bile kendisine çekmeyi başarmış ve on bölümlük serüvenin sonunda gayet memnun etmişti. Crain ailesinin hikayesinin sona erdiği final bölümünün ardından, diziye The Haunting of Bly Manor/The Haunting: Bly Malikanesi adıyla yayınlanacak bir ikinci sezon geleceği haberi gecikmedi. Başlangıçta bu bir parça endişe vericiydi. Malum, Crain ailesinin hikayesi bitmişti. Aynı hikayeyi sürdürmek, dizinin ulaştığı popülarite nedeniyle verilecek nahoş bir karar olurdu. Sinema ve televizyon dünyası bu tarz hatalı kararlara dair çok sayıda örneğe de sahip. Ne var ki bu sefer öyle olmadı.

The Haunting: Bly Malikanesi – Korku Türüne Yeni Bir Soluk

Devam mahiyetinde çekilecek olan The Haunting of Bly Manor dizisinin başka bir hikayeyi konu edineceği açıklandı. Crain ailesinin fertlerine hayat veren oyuncular da bu dizi içerisinde tamamen farklı karakterlere hayat vereceklerdi. The Haunting şeklinde bir markalaşma ve bunun getirdiği ufak çaplı fırsatçılık gibi de görülebilir tabii. Ancak Mike Flanagan korku janrı içerisinde iyi işler ortaya koymuş bir isimdi ve Tepedeki Ev’in kalitesinden sonra insan gerçekten de benzer bir iş görmek istiyordu. Nitekim günler günleri kovaladı ve The Haunting of Bly Manor, Netflix’teki yerini aldı.

THE HAUNTING: BLY MALİKANESİ - Arka sahne
The Haunting of Bly Manor’ın birçok sahnesi arka planında ayrıntılar barındırıyor. Bir noktadan sonra onları yakalamaya çalışmak insanı geriyor.

Yukarıda da kısaca değindiğim üzere korku türü ile aram pek yok. Kendimi korkutmayı pek tabii sevmiyorum. Ancak bu türe tamamen yabancı da değilim elbette. Popüler olarak ön plana çıkan ve iyi olduğunu düşündüğüm bazı işlere şans tanıyorum. O dönem de Tepedeki Ev öyleydi ve şans vermeyi düşündüm. İzlerken çok korktuğum da oldu çok üzüldüğüm de. Bitirdiğimde ise “İşte budur!” dedim. Sadece türünün özelliklerine ve klişelerine sırtını dayamayan, bir aile draması olarak kuvvetli bir konuyu da işleyen harika bir diziydi.

Tepedeki Ev ve Bly Malikanesi

The Haunting of Bly Manor ise, Tepedeki Ev’e benzediği kadar benzemiyor da. Bir kere benzer dinamiklere sahip. Korkutmayı, açık seçik bir biçimde hayaletleri göstermekten ziyade gizem unsuru üzerinden yapıyor. Öte yandan korku elementleri Tepedeki Ev kadar fazla değil. Bu durum başlarda sağlam bir korku işi görmek isteyeni üzüyor. Devamında çekim teknikleri ile verilmeye çalışılan o klostrofobik hava bir parça sizi etkilese de yine de tam manasıyla korkuttuğunu söyleyemeyiz.

Dizinin ilk yarısı böyle geçtikten sonra ikinci yarı ile birlikte dizi adeta şaha kalkıyor. Korku olarak değil ama! Anlattığı hikayeyi o kadar dokunaklı bir biçimde yoğurmaya başlıyor ki, ortaya çıkan trajedi sizi derinden yaralıyor. Açık söylemek gerekirse The Haunting of Bly Manor’ın anlattığı hikaye sizi hayaletleri ile değil, trajik öyküsü ile korkutuyor. Korkutuyor diyorum, zira bir noktada karakterler ile kurduğunuz bağ sizi üzmeye ve şahsınız adına endişelendirmeye başlıyor. Dizide yer alan neredeyse tüm karakterler o kadar güzel işleniyor ve hayaletler dahil hemen hepsine o kadar ikna edici bir altyapı oluşturuluyor ki, dizi bittikten sonra dinlediğiniz (ve izlediğiniz) hikayenin gerçek olabileceğine ikna oluyorsunuz.

 

Bly Malikanesi T'nia Miller
T’Nia Miller’ın oyunculuğu ile göz doldurduğu beşinci bölüm şok edici anlara sahip.

Yürek Burkan Bir Hikaye

Aşk, dizide yer alan en temel duyguymuş gibi görünüyor ve hep bunun üzerinden anlatımlar oluşturuluyor olabilir. Aslında bu büyük oranda doğru da. Ancak dizinin arkasını yasladığı duygusal olgu sadece bu değil. Ölüm, pişmanlık, hüzün, yaşamın ağırlığı, kefaret, geçmişin ağırlığı altında ezilme vb. çok sayıda olguyu dizi güzel bir biçimde işliyor. Yine de neticede esas motivasyon aşk. Bu yüzden The Haunting of Bly Manor için, “korku elementleri ile bezenmiş hüzünlü bir aşk hikayesi” demek hiç de yanlış olmayacaktır. Üstelik tek bir aşk hikayesi de değil. Yürek burkan ve her biri diğerlerini bir şekilde etkileyen dört aşk hikayesi izliyoruz. Kimi narin kimi tutkulu kimi zehirli…

Dizi içerisindeki aşk öyküleri, bir şekilde birbiriyle iç içe geçmiş bir yapıya sahip. Bu etki çoğu zaman yıkıcı sonuçlara gebe oluyor.

Bly Malikanesi Dizisindeki Oyunculuklar

Her işte olduğu gibi oyunculuklara da değinmeden geçmek olmaz. Victoria Pedretti, Tepedeki Ev’deki karakteri ile oldukça zıt bir rolde karşımıza çıkıyor ve açıkçası ekranda göründüğü her an izleyiciye haz veriyor. Geçmişinde yaşadığı trajediyi de, içindeki suçluluk duygusunu da, her şeye rağmen mücadeleye dair gayretini sadece mimikleri ve duruşuyla bile çok güzel hissettiriyor. Oliver Jackson-Cohen, her nedense Tepedeki Ev’deki rolü ile aklımda pek yer etmemiş. Ancak buradaki performansı ile, karakterinin motivasyonu ve başına gelenlere rağmen ortaya koyduğu çaba ile bir noktada izleyicinin kendisine hak vermesini sağlayacak derece iyi oynuyor.

Henry Thomas’ın, çekim hikayesini de okuduğum karakterinin ruh hallerini son derece başarılı yansıttığını düşünüyorum. Kate Siegel ve Carla Gugino daha ziyade konuk oyuncular kıvamında yer alıyor. Carla Gugino’nun karakterinin dış ses anlatımıyla hikayeyi izlememizin, zaman zaman izleyiciyi havaya sokmada oldukça işe yaradığını söyleyebilirim. T’Nia Miller öyle döktürüyor ki kendisinin başka projelerini şimdiden merakla bekliyorum. Amelie Eve, Rahul Kohli ve Tahirah Sharif’in de oldukça iyi oynadıklarını söyleyeyim de, içimde tüm oyuncuları hunharca övmek için hissettiğim vicdani baskı azalsın.

Çocuk oyunculara ayrı bir paragraf açmak gerektiğini düşünüyorum. Flora rolündeki Amelie Bea Smith ve Miles rolündeki Benjamin Evan Ainsworth o kadar harika oyunculuklar ortaya koyuyor ki onları izlerken inanılmaz keyif alıyorsunuz. Karakterlerinin yaşadıkları ruh hali değişimlerini ustalıkla yansıtıyorlar. Öyle ki zaman zaman ürkütücü olmayı bile başarıyorlar. Amelie Bea Smith’in, hayaletler ile kontak halinde olduğunu anladığınız o sahneleri gerçekten tedirgin edici. Ve spoiler olmaması adına detay veremeyeceğim o anlarda Benjamin’in tavır değişikliği muazzzam. O kadar muazzam ki bunun nedenini, az biraz dikkatli iseniz, zamanından önce anlayabilirsiniz.

BLY MALİKANESİ
Flora’nın oyuncak malikanesinin içerisinde yer aldığı sahneler, taşıdığı mesajla ürpertici bir hava oluşturuyor.

Sonuç olarak ülkemizde yayınlandığı adıyla The Haunting: Bly Malikanesi; hüzünlü ve dokunaklı bir konuyu anlatan, korku elementlerini -az olsa dahi- ustalıkla kullanan ve bittiği zaman izleyiciyi sadece korkmuş değil aynı zamanda duygusal olarak paramparça olmuş halde de bırakan bir dizi ve tartışmasız biçimde tüm zamanların en iyi korku işlerinden birisi.

Sitemizdeki diğer dizi incelemeleri için burayı tıklayabilirsiniz.