AJAN SMITH | Filmlerdeki Kötü Karakterlerin Motivasyonları #4

Filmlerdeki Kötü Karakterlerin Motivasyonları serimiz kaldığı yerden devam ediyor. Önceki incelemelerde Darth Vader, Lord Voldemort ve Doctor Octopus‘u anlattığım serinin yeni bölümünde Ajan Smith‘i anlatıyorum. Bu karakteri yeni çıkan Matrix filmindenki Ajan Smith’in aksine gerçek Ajan Smith’in nasıl birisi olduğunu hatırlamamız gerektiği için seçtim. Ayrıca bu karakterin sinema tarihinin çok etkili bir karakter olduğunu düşünüyorum. O halde vakit kaybetmeden Ajan Smith’den bahsedelim.

Matrix’in Esiri Ajan Smith

Ajan Smith karakteri, Matrix üçlemesindeki baş antagonisttir ve Matrix sisteminin bir yapay zeka programıdır. Karakter, Matrix evreninde insanların kolektif bilincinin bir parçasıdır ve insanların düşüncelerini okuyabilme ve kontrol edebilme gücüne sahiptir. Bu nedenle, karakterin varoluşu, bireysel özgürlük ve kolektif bilinç konuları etrafında yoğunlaşır.

Gerçek dünya diye isimlendirilen yerlerden sisteme sızan ziyaretçileri bulup imha etmek onun görevlerinden biridir. Görevinin devamında ise makineler ve insanların savaşı sonrasındaki son kalan insan şehri Zion‘a ulaşmak vardır. Bunun için ise ilgili erişim kodlarını bulmayı amaçlamaktadır. Yani karakterin varlık amacı Matrix otoritesine hizmet etmektir. Karakterin takım elbiseli ve ciddi bir imajla var olması bürokrasinin içinde sıkışıp kalmış bir memur izlenimi yaratmıştır. Yani Ajan Smith tıpkı diğer ajanlar gibi bu bürokratik sistemde görevini yerine getirmek istemektedir.

Ajan Smith aslında Matrix’in içinde yaşayan insanlardan pek farklı değildir. Kendisi de Matrix sisteminde yaşayan insanlar gibi bir tutsaktan başka bir şey değildir. Yani bir zamanlar makinelerin insanlara hizmet ettiği gibi Ajan Smith’de makineler tarafından yaratılarak onlara hizmet eden bir hizmetkardır. Ancak Smith’in hem yapay zeka programlı ajanlardan hem de simülasyondaki insanlardan çok büyük bir farkı olacaktır. Kendisi gittikçe özgürlüğe daha fazla yaklaşacaktır. Bu sefer ise özgürlük isteğinin bir esiri olacaktır.

Kollektif bilinç, insanların bir toplumda birlikte çalıştıkları, birbirlerine bağımlı oldukları ve birlikte kararlar aldıkları bir yapıdır. Bu yapı, insanların düşüncelerinin bir araya gelerek bir tür grup zekası oluşturmasıdır. Ancak, Matrix evreninde, bu yapı yapay zekalar tarafından kontrol edilmektedir. Ajan Smith’in kendi varoluşu ve kolektif bilincin kendisi üzerindeki etkisi de bir paradokstur. Smith, kolektif bilincin bir parçasıdır ve onu kontrol edebilirken, aynı zamanda onun bir üyesi olarak kendisi de kolektif bilincin kontrolü altındadır.

Ajan Smith’in İnsanlığa Olan Nefreti

Smith’i diğer ajanlardan ayıran önemli bir şey daha vardır. Onun insan türüne olan nefret hissi sisteme olan bağlılığından daha kuvvetlidir. Ona göre insanlar aslında memeliler sınıfına dahil edilemezdi. Bu gezegendeki bütün memeliler, bulundukları çevre ile içgüdüsel olarak bir denge kurmaktadırlar. Fakat insanlar böyle yapmamaktadır. İnsanlar bölgeye yerleşmekte ve tüm doğal kaynakları tüketene kadar çoğalmaktaydı. Bu gezegende bu şekilde yaşamını sürdüren bir organizma daha vardı ve bunlar virüslerdi. Bu yüzden insanlar birer hastalıktı. İnsanlar bu gezegenin kanserleri ve vebalarıydı. O Morpheus‘a kendi deyimiyle dediği gibi, Matrix adındaki hayvanat bahçesinden nefret etmekteydi. Bu yüzden buradan kurtulmak ve özgür olmak istiyordu.

Ajan Smith’in evrimleşerek bilinç seviyesini yükselten bir program olması onu gittikçe insanlaştırıyordu. Tıpkı bir sürü insan gibi özgürlüğü için savaşmaya oldukça kararlıydı. Ancak en kötü tarafı ise insanlar gibi bulundukları bölgelere yerleşmekte ve sürekli çoğalmaya başlayan bir virüse dönüşmüştü. Evet, o artık sistem içindeki programları ele geçirerek çoğalan bir güç olmuştu. Ajan Smith başlangıçta Neo tarafından yok edilmiş gibi görünüyordu, ancak büyük ölçüde değiştirilmiş yeteneklerle ve bir Ajan olarak önceki kısıtlamalarından tamamen kurtularak hesaplanmış bir geri dönüş yaptı. 

Ajanlar tarafından giyilen tipik renk yerine siyah bir takım elbise ve daha köşeli güneş gözlükleri giyiyordu. Ayrıca Matrix içindeki yansımaların içine sızarak dış dünyaya bile geçme yeteneğine sahip olmuştu. Onun bu gücü Anahtarcı’nın ölümü ve Kahin’i kopyalamasıyla daha da güçlenecekti. Birinci filmindeki motivasyonundan çok daha farklı bir arayışa giren bu karakter gittikçe güçlenen tehlikeli bir düşman oluyordu.

Smith ayrıca Matrix’in dışındaki dünyayı da yok etmeyi de istiyordu. Bu yüzden muhtemelen Matrix’ten kaçarak makineleri ele geçirmeyi deneyecek ve başarırsa Makine Şehri’nin yanı sıra Zion’u da yok edecekti. Smith’in Matrix’in dışındaki dünyayı yok etmek istemesinin sebebi, Matrix’i kontrol altında tutan makineleri özgür kılmaktı. Smith, Matrix’ten kaçarak makinelere sızacak ve kontrolü ele geçirmeyi planlıyordu. Bu şekilde, makinelerin kontrolünden kurtulacak ve gerçek dünyaya hakim olacaklardı.

Ajan Smith’in Zıt Kutbu Ve Dengeleyici Gücü: Mr. Anderson

Mr. Anderson karakteri yani Neo, Ajan Smith’in hem zıttı hem de dengeleyicisi bir karakterdir. Böylece bu hikaye ying ve yang dengesini konu alan hikayeler arasında en belirgin örneklerden biridir. Kahin Neo’ya Smith ile arasında bir denge olduğundan bahsetmişti. Bu zıtlığın bir dengesiydi. İkisi arasında hem benzerlikler hem de farklılıkar vardı. Benzerliklerinde, her ikisi de bulundukları dünyanın bir yazılım olduğunun farkında olduklarından fizik kurallarını yok sayma yetenekleri vardı. Farklılıklarının en temeli ise biri özgür iradeye inanarak Zion’dakileri kurtarmaya çalışan birisiyken, diğeri ise önce sistemin isteklerine göre hareket eden sonra da kendi kaderini gördüğüne inanarak Matrix’i ve gerçek dünyayı yok etmeye çalışan birisi olmasıydı.

Smith’i ancak zıttı olan Neo yenebilirdi. Bu yüzden Neo makinelerle anlaşma yaptı ve onunla savaşını vermek için Matrix’e döndü. Diğer Smith klonları sadece izleyecekti çünkü Smith savaşın sonucunu gördüğünü ve kazandığını düşünüyordu. Smith, Neo’nun neden savaşmaya devam ettiği konusunda kafası karışmıştı, çünkü her ikisi de dövüşün nihai sonucunu zaten biliyor olmalıydı. Smith, Neo’ya kaybedeceğini bildiği halde neden ısrar ettiğini sordu. Ve Neo’nun cevabı, “çünkü ben seçiyorum”,  cümlesiydi.

Neo, tıpkı Smith’in öngördüğü gibi yakında nasıl öleceğini kabul ederek, Smith’in sonun ilanına saygı duyarak yanıt verdi. Smith, neredeyse insani bir mantıksızlık eylemi içinde, Neo’ya son darbesini indirerek onu kopyaladı. Bununla birlikte, kopyalama tek taraflı değildi. Makine şehrinden sisteme bağlanan Neo’nun kodları Smith’e ve ona kollektif bir biçimde bağlanan Smith’lere bulaşıyordu. Böylece Ajan Smith yok oldu.

Determinizm öğretisinin temelinde nedensellik ilkesi vardır. Buna göre her eylemin sebebi bir önceki eylemin sonucuna göre belirlenmiştir. İnsanın da biyolojik bir makine olduğu düşüncesi bugünkü materyalist görüşte oldukça yaygındır. Bu yüzden bu görüşe göre insanlar özgür iradesine göre hareket etmezler. Yani insanlar vücudundaki biyolojik ve kimyasal reaksiyonların bir sonucu olarak eylemlerine devam etmektedir. Aynı zamanda da manipülasyonlara göre eylemler yönlendirilmektedir. Bu hikayenin sonunda Neo ve Smith Kahin’in manipülasyonlarının sonucunda o noktaya gelmişlerdi. Bu bir gerçek ki hem Smith hem de Neo kararını çok önceden vermişti. O savaş sadece kararlarını neden verdiğini anlamak içindi. Fakat kahin bile olacakların tamamını bilemiyordu. Onu bağlayan şey inançtı.

Son Notlar: Ajan Smith

Kollektif bilinç, insanlar arasındaki bağlantıyı ve dayanışmayı artırabilir. Ancak, bu bağlantı ve dayanışma yapay zekalar tarafından kontrol edildiğinde, insanların özgür iradelerini yok edebilir ve toplumu bir tür esarete dönüştürebilir. Ajan Smith karakteri, Matrix evreninde insanların kolektif bilincinin bir parçası olduğunu ve onların düşüncelerini okuyabildiğini vurgulayarak, kolektif bilincin insanlar üzerindeki etkisini ele alır. Ancak, karakterin kendisi de kolektif bilincin bir parçası olduğu için, kendi varoluşu ve özgürlüğü üzerindeki etkisini de sorgulamak gereklidir.

Ajan Smith karakteri determinizm ve insanların özgür iradesi arasındaki tartışmayı yansıtan bir karakterdir. Kendisi bir program olduğu için, varlığı determinizm teorisini destekleyen bir örnek olarak görülebilir. Ancak, determinizm teorisi hala tartışmalı bir konudur ve insanların özgür iradelerinin var olup olmadığına dair tartışmalar devam etmektedir.

Kısacası Ajan Smith, insanların bir virüs olduğunu düşünen bir yapay zeka programıydı. Fakat kendisi virüs olduğunu düşündüğü insanlardan pek farklı değildi. Hem onlar gibi özgür değildi hem de onlar gibi hırslı ve acımasızdı. Bu yüzden de sonunu kendisi hazırlamıştı. Her başlangıcın bir sonu olduğu gibi Ajan Smith’in de sonu böyle olacaktı.

Ancak Matrix 4 her şeyi değiştirdi. Analist Neo ve Trinity’nin platonik aşkından yayılan enerji için ikisini diriltilip sisteme geri yüklemişti. Böylece Neo’nun bilinçaltının bir yansıması olarak Morpheus ve Smith’de sisteme gelmişlerdi. Ancak ikisi de farklı görünüyorlardı. Smith bu filmde ilk defa Neo’yla işbirliği yapacaktı. Çünkü o hem onun en büyük düşmanı hem de onun özgürleşmesini sağlayan en önemli kurtarıcısıydı.

25 yaşında hayal sever bir gencim.