RUNE 2: DECAPTIATION EDITION – Biraz Vikinglik Zamanı

Merhaba, iki ya da daha fazla rün severler. Bu hafta, son zamanlarda pek bir moda olduğu gibi, bizde Viking mitolojilerinde geçen bir oyuna bakmayı uygun gördük. Sonra da Rune 2, bizi gördü. Karşılıklı tanrılara dua ederken baltalarımızı biledik…Bakın sonra neler oldu?

Rune 2: Decaptiation Edition Ne Tür Bir Viking Olduğuna Karar Vermek

Studio 369’un yaptığı ve yayımcılığını Ragnarok Game, LLC tarafından üstlenilen oyun İskandinav mitolojileri eşliğinde, içinde bir çok farklı oyun ögesini barındıran bir yapıt. Bu türlere sonra bakacağım ancak sırayla oyunu incelemeye başlayayım.

Günümüzde, tek kişilik oyunlarının yara alması durumu ve online oyunların yükselişi söz konusu. Peki Rune 2’de ne var? Aslında her ikisi de var; Yani karakterimizi istediğimiz gibi yarattıktan sonra ister tek kişilik senaryoda, istersek online maceralarda balta sallamaya hazırız demektir. Hazır karakter yaratımı demişken, ilk “cızz” diyebileceğimiz nokta burada geliyor; Karakterimizin cinsiyetine, saç ve ten rengi gibi özelliklerine karar veriyoruz. Tabii bu güzel bir şey ancak (özellikle sakal ve bıyık) seçeneklerimiz bayağı az. Dövmeleri beğendim, renk seçeneklerini de yeterli buldum ama daha çok seçeneğimiz olsaydı, en azından bize benzeme olasılığı daha az karakterlerle karşılaşabilirdik. Belki de “Viking kabilelerindeki tipler zaten birbirlerine benziyorlardır, fazla seçeneğe gerek yok.” diye düşünen oyun yetkilileri olabilir. Yanii, olabilir tabi de…neyse diyor ve devam ediyorum.

Siz bakmayın adamın üstüne bindiği salın böyle dandik durduğuna; ben daha yavaş giden bir çok jet ski gördüm…

Online kısmı da “campaign” kısmı da aslında birçok açıdan birbirine benzer, o nedenle senaryo üzerinden incelemeye devam edeceğim. Umarım uygundur kertenkele eti sever okuyucularımız.

Şef, Mimar, Mühendis, Zanaatkar, Akıncı, Savaşçı, Barbar Ama En Önemlisi Geyik Avcısı!

Her, ama her İskandinav mitolojik yapımında olduğu gibi Rune 2’de de tanrılar son derece aktifler. Biz de onların istekleri üzere bazı tanrılarla dost, bazılarıyla düşman oluyoruz. Çok spoiler sayılmaz çünkü senaryoya başladığımız anda Heimdall ile haşır neşir hale geliyoruz. “Baş kötü” karakter ise (şaşılmayacak şekilde) Loki. Aslında bu yüce varlıkların çekişmelerinde biz sadece basit bir oyuncağız. Bir açıdan bunu sevmeme rağmen, bir açıdan da son derece yapay bir “seçilmiş kişi” klişesi var. Tanrılar istemedikleri olaylar gerçekleşti mi, seçiyorlar bir ölümlü “Şöyle yap, buraya git, bunu öldür” diyorlar ve keyiflerine bakıyorlar. Tam olarak oyunumuzda da olan durum bu.

Oyuna başladığımız ada, bir anlamda “Survivor” programını andırıyor (Beni ünlü yap, Acun Abi) Bu adada yaptığımız her şey hızlandırılmış durumda; yani başladıktan sonra biraz ilerliyor, elden düşme silahlar buluyor, ağaç kesip (tek vuruşla ağacı devirip odun toplamaktan bahsediyorum) sonrasında da inşaat işlerini tamamlıyoruz. Tüm bunları oyunun yaklaşık ilk 10 dakikasında halletmiş oluyoruz. Yanii evet uzun süre alacak şekilde yapıları tasarlayıp inşaa etmemiz oyunun temposunu düşürebilirdi ama sadece birkaç saniye “e” tuşuna basılı tutunca da hemen tamamlamasaydık keşke? Öyle ki birkaç saniye içinde başardığımız yapıların içinde ocak var, kahinin klubesi var vb. Hızlı oynayış isteyen oyuncular için çok uygun, olayın havasına girmek isteyenler için ise kötü. Siz hangisiyseniz ona iyi karar vermek ve bir şeyler beklemek gerekli.

Belim Koptu Ama Çaktırmıyorum 

Yüzlerce odunu ve taşı sırtında (çanta da yok) taşıyabilen karakterimiz pek bir yiğit pek bir güçlü. Daha önce belirttiğim gibi 1-2 vuruşla kocaman kayaları ve ağaçları yıkıyor, onlardan kazandığımız kaynaklarla da silah, zırh, sal ve at gibi (pardon at yok) üretimi yapıyoruz. Baltamız ya da kılıcımızla avladığımız geyikleri (evet, yani üstlerine doğru koşuyor ya da yanımdan geçerlerken avlayabiliyoruz) ve kertenkeleleri de pişirip yiyebiliyoruz. Bu şekilde gitmiş olan canımızı daha hızlı doldururken, bandaj bilgimizle (doğuştan var) anında can kazanabiliyoruz. Stamina dediğim yorgunluk/dayanıklılık da aynen bildiğimiz gibi; rakip saldırılarından hoplayıp zıplayarak kaçmak yada saldırı yapmak bizi yoruyor. Oyun da beni biraz yordu ama neyse.

Rune 2 – Böbrek Taşı Değil Rün Taşı

Gelelim oyuna ismini veren taşlara. Oyunda, özellikle dişli rakipleri öldürdükten sonra üstlerinden ya da arkalarında (tam arkalarında) gizledikleri sandıklardan çıkabiliyor, ancak halen oyun şaşırtmıyor. Yani söz konusu olan bu taşlar da bize insan üstü etkiler ve güçler veriyor (teleport, iyileşme vb.) hepsi o kadar. Yani biraz daha fazla etkileşime girilse de kesinlikle tatmin edici bir duygu veremiyor.

Aslında “tatmin veremiyor” cümlesini bir çok konu için tekrarlayabiliriz; Dövüşler, karakter yaratım ekranı, senaryo, karakter modellemesi, sesler, senaryo…Kısaca hepsinden bahsetmek gerekirse;

Böyle bir oyunun dövüşleri, gerçekten de oyunu ya batırır ya çıkarır. Özellikle online olarak da oynanabilen Rune 2, eğer güzel dövüş dinamiklerine sahip olsaydı, bu yazıyı çok farklı hislerle yazıyor olabilirdim ancak yapamıyorum. Öncelikle endi karakterimizin görünüşü fena değil, kurt postu altına zırh giyebilmek gibi tatlı ayrıntılar düşünülmüş olsa da hareketlerimiz maalesef hep aynı çizgide ilerliyor. Yani baltamızı farklı şekillerde sallamak gibi bir durumumuz yok. Büyük silahlarda da söz konusu durum değişmiyor. Vurulduğumuzda ya da vurduğumuzda kan efektleri maalesef çok kötü. (Sadece bu nedenle kimseyle dövüşmek istemedim) Bunun haricinde kendi silahımızı yapabilmemiz hoş olsa da silahlar maalesef orantısınız, üstümüzde aynı anda onlarcasını taşıyabiliyoruz. Silah özellikleri (özel kanatma, bazı zırhlara karşı daha yüksek hasar, vurunca kabız yapma vb.) dediğimiz bir hadise de eklenmemiş (en azından benim oynadığım yere kadar yoktu) Bunun haricinde rakiplerimiz genelde hep aynı şeyi yapıyor; ful saldırıp biraz saldırı blokluyor ve kendilerini iyileştiriyorlar. “Dövüşte daha ne yapacaklar?” diyebilirsiniz ama sorun yaptıkları değil, hep aynı sırayla, neredeyse tüm düşmanların aynı şeyi yapmaları. Gerçekten yapay zeka ağlatıyor. Her şeyi geçtim sadece bir şeyler öldürmek için, günün stresini atmak için oyuna girsem bile, kötü dövüş mekanikleri yüzünden sinirim, stresim daha çok arttı.

Rune 2
Grafiklere kötü diyemem, ama bir başyapıt sayılmaz. Düşmanlara güçlü diyemem, baya kabiliyetsizler çünkü…

Seninle Tanışmak İstemiyorum Ama Tanrıların İstekleri İşte… 

NPC dediğimiz, genelde bize yardımcı olan ve hikayeye tat katan arkadaşlarımız, tat kaçırıyor. Yani aslında bir sorunları yok, kahin geleceği söylüyor, savaşçılar daha sert konuşuyorlar vb. tamam ama ben şimdiye kadar bana el sallayan, çok samimi davranan vikingler görmemiştim. (Hayır köyü yeni inşaa ettim, 10 dakika oldu ne ara bu kadar can ciğer kuzu sarması olduk?) Muhabbetleri de gayet vasat, öyle efsane muhabbetler beklemeyin. Dertleri neymiş onu öğrenin ardından da hızlı bir şekilde uzaklaşın. Yani en azından ben öyle yaptım.

Müzikler ve seslendirmeler de ayrı konuşmak istemediğim bir konu. Karakterimizin kendisi seslendirilmemiş. Konuştuğumuz kişilerde ve tanrılarda ses var bizde yok. Bizde görüntü var ses yok. Neden yok? Çünkü baş rol vikingler konuşmaz(???)

Başlangıçta müzikler oyuncuyu ufaktan sarmaya başlıyor gibi görünse de, biraz sarıp bırakıyorlar. Evet sert ve fena olmayan müzikler var ama konuya seslendirme + müzik şeklinde baktığımızda maalesef sınıfta kalıyor.

Belki RPG Ögeleri Bizi Kurtarır? 

Kurtarmaz, net söylüyorum kurtarmaz. Görev yapıp, dövüşlere girdiğimiz aksiyonlar sonucunda deneyim kazanıyor ve seviye atlıyoruz. Böylece bir çok güç seçebiliyor ve seçtiklerimizi yükseltebiliyoruz. Tabii bunlar oyuna fazlasıyla etki ediyor ancak grafiklerinin de güzel olduğunu söyleyemeyeceğim.

Rünün Büyüsü Kaçarken…

Ben bu yazıyı yazarken Rune 2, Steam üstünden 50 Tl’ye satılmakta. “Kesinlikle alınmaz, uzak durun” diyemem ama basit bir oynanışla, hızlı ilerlemek isteyen oyuncuların düşünebileceği bir oyun olduğunu belirtmek isterim. Geri kalan kimseye çok fazla öneremem maalesef.

Haftaya daha güzel oyunlarda buluşuncaya dek Heimdall’ın hizmetinde kalmak dileğiyle…