Bir Shinobi Olmayı Hissetmek: Sekiro: Shadows Die Twice

Merhaba sevgili ninja-severler. Bu yazımda size Sekiro: Shadows Die Twice adlı oyundan yola çıkarak, oturduğunuz yerden kendinizi nasıl bir shinobi gibi hissedebileceğinizi anlatacağım. Hazırsanız gözlerinizi kapatıp, konsantre olabilirsiniz…

Öncelikle Neden Böyle Bir Yazı?

Günümüzde oyun oynamak, aslında eskisinden oldukça farklı. Hayır müthiş grafikler, sanal görsellik gibi gerçekliklerden bahsetmiyorum. Artık oyun oynama deneyimi, sadece şiddet içeren, devamlı dünyayı kurtardığımız basit bir aktivite değil. Evet böyle olanları da var, ama bir o kadar olmayanları da var. Yani demek istediğim artık oyunlar sayesinde çok farklı deneyimleri elde edebiliyoruz. Bir hırsızın hayatını da yaşayabiliyor, aile de kurabiliyor ya da dünya dışı bir varlığı canlandırabiliyoruz.

İşte bu yazı, Sengoku Döneminde bir ninjayı canlandırmamıza, ve gerçekten bunu başarıyla yapmamıza olanak veren Sekiro: Shadows Die Twice etkisinde olduğum için yazıldı. Umarım beğenirsiniz.

Shinobi Kelimesi Hakkında (Kafa ütülemeden) Kısa Bilgi

Shinobi kelimesi çok kısaca ve genel anlamıyla “ninja” demektir. (Aslında çok fazla detay var ama yazı konusunun kaymaması için çok genel geçiyorum) Shinobi olan arkadaşlarımız genelde bir lorda ya da koda bağlı olarak çalışan, gerçekten de insanın sınırlarını zorlayan eğitimleri ve psikolojileri olan katillerdir. Samurayların aksine kendilerinin bir onur kodu yoktur; düşmana tuzak kurup, zehirlemeye ve manipülasyona kadar kazanmak için her yola baş vurabilirler. Aslında başvurmaları da gereklidir; çünkü onlar sadece yok etmek ve kendilerine verilen göreve uymak için vardırlar. Tabi efendilerinin istekleri (bir hedefin korunması ya da bir eşyanın çalınması gibi) bir çok farklı görevde de kullanılabilirler.

Gerçek Üstü Olma Konusu

Gerçek tarihte yer alsalar da, bir süre sonra efsaneler kitap ve filmlerle çok farklı güçler kazandıklarını görürüz. Özellikle Japon sinemasında bir çok örnekleri vardır. Oyun dünyasında ise kesinlikle çok başarılı bir örneğini Sekiro’da buldum. Peki oyunun başarısı (başarı derken psikolojik ve duygusal etkisi anlamında) nereden geliyor?

Oyuncunun Shinobi Olmaktan Başka Çaresi Olmaması

Oyunda herhangi bir zorluk seviyesini seçememek, oyuncu olarak aldığımız ilk darbe oluyor. Sonrasında dinlendiğimizde düşmanların geri gelmesi ve sıradan adamların bile bir kaç darbe ile bizi öldürebilmesi, olayların ciddiyetini hemen anlatıyor. “Dark Souls” türünde olan oyun, kesinlikle sabırsız ve kolay oyun seven kişilere göre değil. Ne? Sabır mı? Evet bir shinobi’nin ilk silahı: Sabır…

Rakibimizi gördüğümüzde “Allah Allah” efektiyle kendilerine önden saldırmak, genelde üsran ile bitiyor. Sekiro, yetenekli bir kılıç ustası olsa da, birden çok rakibe karşı bir yere kadar savunma yapabiliyor. Sonrasında birkaç darbede ise Shinobi cennetine (ney?) gidiyor. Geri gelse bile…zafer halen uzak…O zaman ne yapacağız?

Üçe karşı bir oldukça Zorlayıcı olacak. Rakiplerimiz için!

İşte tam bu noktada başlıyoruz bir hırsız, bir suikastçi, bir ninja gibi düşünmeye; saklanıyor, rakiplerimizin boşluklarını kolluyoruz. Bir düşmanın arkadan saldırıp boğazını kestikten sonra ya hemen oradan uzaklaşıp bir sonraki avımız için pozisyon alıyor ya da hızlı hareket ederek bir sonraki rakibimize çarpıyoruz. Tamamen durum ne gerektiriyorsa onu yapmaya çalışıyoruz. Yapmak da zorundayız, bu bir seçenek değil. Hayatta kalma ve ilerlememiz için tek yol.

Bir Başka Tanıdık Ninjaya Selam: Batman

Sekiro: Shadows Die Twice, Arkham Serisi oyunlarındaki oynanışa benzer bir sisteme sahip. İki oyunda da doğru rakibe, doğru strateji ve zamanlama ile yaklaşmazsak sonuçlar kötü oluyor. Bu kadar benzer olmaları bence şans değil; unutmayalım ki Batman’in de çok sağlam bir ninja eğitimi vardır. Sekiro ve Batman, hem ekipmanlarına, hem iradelerine hem de shinobi yeteneklerini harmanlayan karakterler. Bu yüzden yürüdükleri yol, oldukça benzer. Bu yüzden etkilenmemiz, oldukça doğal.

Ne Sekiro’ya Ne Oyuncuya Acımak Yok!

Hayır. Sekiro: Shadows Dies Twice iyileştirici iksirini içip, yüzlerce kişiyi öldürmüyor. Savaşlar asla böyle değil. Öncelikle iyileştirici iksir için ekstra yerlere gidip, birbirinden farklı türde rakip ve tehlikeleri alt etmek gerekiyor. Bunu yaptıktan sonra bile söz konusu olan iksirler kesinlikle yardımcı olsalar da, onlara dayanarak oyun tarzımızı asla değiştiremiyoruz. Yani oyun bitene kadar tetikte olmamak, strateji kurmamak gibi bir durum yok. Ne kadar ilerlersek ilerleyelim, ne teknikler ya da ekipmanlar geliştirirsek geliştirelim, halen ölüm çok yakında. Bazen ikinci ve üçüncü kez.

Evet kabiliyetliyiz, ama Sekiro kadar oyuncunun kabiliyeti de önemli.

O Parmaklar Kırılacak!

Bir çok Shinobi öğretisinde ruhtan ve fizikten bahsedilir; savaşlarından ve bir olmalarından ve daha bir çok şeyden. Peki bunun oyuncun tamamlaması, kontrol etmesi gereken bir evrim olduğunu söylesem, bana ne dersiniz?

Rakibi istediğiniz yere getirmeyi başarmış olsanız da, doğru zamanda doğru tuşa basmamak demek, kılıcın bir santim ıskalaması demek…yaptığınız son şey olabilir. O yüzden her şey kusursuz olmalı. Bir tuşa basmaktan parmağınız mı yoruldu? Yeterince enerjiniz yok mu? Gözleriniz rakibin hızlı hareketlerini algılayamıyor mu? Oyunu oynadığınız için teşekkürler, çıkabilirsiniz. Çünkü öldünüz. Sekiro yerde, yatıyor…

“Kafam kadar kılıç” dedikleri bu olsa gerek…

Evet kahramanımız gibi biz oradan buraya zıplayıp kılıç sallamıyoruz belki, ama fiziksel bir yetersizlik ya da enerjisizlikle oynanabilecek bir oyun değil. Gerçekten de oyunun başına oturmadan önce esneyin, nefes alış verişinizi düzenleyin, dikkat dağıtıcı tüm ögeleri ortadan kaldırın. Abarttığımı düşünüyorsanız oyunu bir kez denemenizi tavsiye ederim. Sonra tekrardan konuşalım.

O Beyin Çalışacak!

Hayatınızda, yani gerçek hayatta hiç dövüştünüz mü? İlla ölümcül bir dövüş ya da silahların kullanıldığı bir tanesi değil. Basit bir yumruklaşma, itiş kakış da olur. Birilerine dayak atmayan ya da yemeyenler için ben durumu özetleyeyim; her şey çok hızlı olur. İlk darbeyi vuran karşıdakini sersemletir (genelde) sonrasında rakip ne kadar hızlı toparlanıp karşı saldırıya geçtiğine göre durum değişebilir. Ama şu nettir ki her şey hızlı olur ve rakibin iyi gözlemlenmesi şarttır. İşte Sekiro: Shadows Dies Twice da tam olarak bunu yapma zorunluluğunuz var.

Sıkça oyun oynayan biriyseniz bilirsiniz; genelde her tür karakterin (özellikle Boss’ların) bir tür açıklıkları vardır. Bir hareketten sonra kendilerinin savunmalarında bir zaafiyet oluşur, oyuncu da o noktada saldırır. Aslında bu açıdan gerçek hayattaki dövüşe benzer. Sekiro’da da işler böyle yürüyor. Tek sorun o açıklıktan faydalanmak için inanılmaz kısa bir zamanımızın olması dışında. Olayın tersi de geçerli; eğer rakibinize bir saniye açık verip, kılıcınızla kendinizi savunamazsanız ağır darbe alırsınız. Bu yüzden hangi düşmanın nasıl ve nereden saldıracağını hemen kestirmeli ve buna karşı plan yapmalısınız.

Sekiro: Shadows Die Twice
Shinobi ka….

Anime izleyenler konuya biraz daha hakimdirler; rakibin saldırı ve savunması karakterimiz tarafından çözülür ve karşı strateji geliştirilir. Elleriniz hareketlenir. İçgüdüleriniz gelişir. Bir süre sonra dövüşün ateşi sizi sarar ve tam konsantre olursunuz. Geçmişiniz ve geleceğiniz yoktur. Sadece siz ve rakibiniz vardır. Robotlaşırsınız. Savunur, saldırırsınız. Savunur, saldırırsınız. O da aynı şeyi yapar. Ta ki birinizin cansız bedeni yer ile buluşuncaya kadar.

İnsan Olmayan Rakiplere İnsan Olmayan İrade

Sekiro: Shadows Dies Twice, enfes manzaraları ve keşfedilmeyi bekleyen sırlarıyla da, biz shinobi’lere doyurucu bir lezzet sunuyor. Görevlerimiz sırasında buluğumuz ve geliştirdiğimiz ekipmanın büyük bir kısmı doğa üstü güçlere sahip. Ama bunlar da sınırlı ve her yerden kolayca bulunabilecek nesneler değil. Bu kısımda da tekrar shinobi olmayı sürdürmeli ve doğru zamanda doğru eşyayı kullanmalısınız.

Bir Silahım Ama Akılsız Değilim

Her ne kadar benim için, düz giden bir senaryosu olsaydı da beğenecek olsam da, Sekiro, bundan daha fazlasını sunmuş. Çok çok daha fazlasını. Her bir karakterle olmasa da, olayların akışında, özellikle oyunun sonlarına doğru, biz karar veriyoruz. Birden fazla sonu olan oyun, sadece düstur ve kodu izlemekle olmayacağını, nasıl istiyorsanız o şekilde ilerleyebileceğimizi de bizlere hatırlatıyor. Özellikle vereceğiniz bazı kararlara çok dikkat etmenizi tavsiye ediyorum. İstenemeyen noktalarda ve geri dönüşü olmayan yerlerde kendinizi bulabilirsiniz.

Son Bir Kez Ölürken

Daha önce de yazdığım gibi, bir oyundan fazlasını beklemek, aslında hakkımız. (Bir oyunun, oyuncuya neler hissettirmesi için buradan yazımıza ulaşabilirsiniz) Her oyunda müthiş bir deneyim yaşamamız mümkün olmasa da, Sekiro: Shadows Dies Twice, oyuncuyu zorladığı her noktada, biraz daha shinobi gibi hissettiriyor. Mitolojik yaratıkları, npc’lerin tavırları, müthiş manzaraları ve başarılı senaryosu ile gerçekten es geçilmemesi gereken bir deneyim. Özellikle ninja sanatı ile ilgileniyorsanız. (Eğer etkilenip oyunu satın almayı düşünürseniz buradan ulaşabilirsiniz)

Bir sonraki yazımızda görüşünceye dek, kılıcınız da kararlarınızın da keskin olmasını diliyorum.