PERSEPOLIS | Devrimle Yokuş Aşağı Giden Bir Ülke

Merhabalar… Seçimle yatıp, seçimle kalkıyoruz. Ben de naçizane düşüncelerimi filmlerle ifade etmek istedim. Bu haftaki filmimiz gerçek bir olaydan ortaya çıkmış olan bir kitabın bire bir uyarlaması; Persepolis.

Bilen bilir ama ben bilmeyenler için buradayım. İran’daki İslam Devrimini tüm çıplaklığıyla ve bir vatandaş gözünden bize aktaran bir yapım. Nedir peki bu İslam Devrimi?

1979 yılında İran’ın Muhammed Rıza Pehlevi liderliğindeki bir monarşiden, Ayetullah Ruhullah Humeyni yönetiminde İslam hukuku ve Şiî mezhebi görüşlerini esas alan İslam Cumhuriyeti kurulmasına dönüşen popüler hareketin adı olmaktadır.


Kavramın içindeki isimlerden yola çıkarak size olayları özet geçmek isterim. İlk olarak Rıza Pehlevi‘yi ele alalım.

Kendisi asker kökenli biriydi. Cesur ve aydın biri olduğundan dolayı kısa sürede yükselmişti. Ülkesi Şahlıkla yönetiliyor ve Şah da ülkeyi beceriksizce yönetiyordu. Yıl 1921’i gösterdiğinde Kaçar Hanedanının son şahını bir darbeyle devirmişti. En büyük ideali ülkesinde Cumhuriyeti tahsis etmekti fakat ülkesindeki petrole göz dikmiş olan İngilizler bunu istemediklerinden dolayı el altından ülkedeki mollalara destek verdi ve eğitimsiz halk da onları takip etti. Cumhuriyet hayali suya düşen Rıza, gücü kaybetmemek ve ülke bütünlüğünü korumak istedi ve mecliste kendi krallığını biraz da zorla onaylattı. Bu size eminim ki birisini hatırlatmıştır. Rıza Pehlevi bir Atatürk hayranıydı ve onunla fotoğrafı bile var. Rusların ve İngilizlerin İran üzerinde oynadığı oyun sonucu kaybeden halk oldu ve yine monarşiye yenik düştü.


Ayetullah Ruhullah Humeyni‘ye gelecek olursak; güçlenmesi gereken Rıza’ya karşı ayaklanmalar vardı. Dinci kesim kıyafet ve eğitim konusundaki reformlardan pek memnun değildi. Kara çarşaf giymekte direten kadınlar protesto amaçlı olarak günlerce evden çıkmadı. Okula giden çocuklar için ise dinci kesim oğullarının kafir, kızlarının ise fahişe olacaklarını camilerdeki toplantılarda yayarak halkı reformlara karşı galeyana getiriyorlardı. Bu arada Şah birçok öğrenciye burs vererek üniversite için Avrupa’ya bile gönderdi.

Gücünü koruyan Şah Rıza istediği reformları yapmıştı her şeye rağmen ama en büyük isteği tam bağımsız bir İran’dı faka İngilizlerden kurtulmak o kadar da kolay değildi. Ayrıca bu devrim bazı kesimlerin hoşuna gitmiyor ve Cumhuriyet isteği doğuruyordu. Böylece Ayetullah karşıt vaazlar verdi ama bu da sürülmesine neden oldu.

Ekonomik devrimle bazı kesim fakirleştiğini düşündüğünden ilginç bir şekilde işçi kesimiyle ittifak oldular. Komünistler ve dindarlar Şah’ın aleyhinde çalışmalara başladılar ve 16 Ocak 1979’da Şah, Kahire’ye gitti ve 1 Şubat’ta da Humeyni, İran’a döndü. Kanlı bir devrim olmuş çünkü ittifak kurdukları solcuları da yetişkin, çocuk, kadın ayırmadan idam etmişlerdir. Kimi yazarlara göre bir tane mollanın yaptığı ve emir verdiği idam sayısı 8000’i aşmıştır. Diğer idamları siz düşünün.

Tarih dersimiz bittiğine göre filme geçelim.

Marjane Satrapi ve Vincent Paronnaud‘un senaristliğini ve yönetmenliğini yaptığı 2007 yapımı otobiyografik çizgi film, islam devrimiyle değişen hayat tarzlarını, kısıtlamaları ve yasakları 9 yaşındaki Marjane’in gözünden bize aktarıyor.

MERAKLI GERÇEK

Bu filmi ilk olarak yıllar evvel kaliteli yapımlar yayınlayan CNBC-E kanalında izlemiştim. Animasyon sever biri olarak hayran kalmıştım. Siyah-beyaz olması, merkezinde bir çocuğun olması ve gerçek olması beni çok etkilemişti. Sonra bir fuarda kitabına denk geldim ve aldım. Yağ gibi kaydı gitti kitap resmen. Zaten ilk olarak o kitap vardı. Filmde gördüğünüz her şey tek bir harf değişmemecesine ve bir çizgi bile eksik olmamacasına filme aktarılmış. Anlatım çok akıcı. Film asla baymıyor. Çizimlerin hatlarını çok yumuşak aynı zamanda detaycı da buldum. Vurgular çok iyi yapılmış. Gerek çizimle gerekse kelimelerle. Tepkileri ve ifadeleri sanki siz de o duygulara şahit oluyormuşsunuz hissi uyandırıyor. Ben sadece 2000 yılında çıkan kitabı okudum ama Persepolis’in toplam 4 kitabı var. İlk kitabı dışında hiç biri filme dönüştürülmedi. Her ne kadar acı verici olsa da umarım bir gün onları da izleriz. Şimdiden iyi seyirler…