RE: ZERO Neden Güzel/Başyapıt Kötü/Rezalet ?

Re: Zero kara Hajimeru Isekai Seikatsu (Re:Zero − Starting Life in Another World) yayınlandığı sezonlarda hep en çok konuşulan animelerden oldu. Bu yazı yazıldığı sırada 2. sezonun 2. kısmı devam ediyor. Bu, sezonun ikinci kısmı işi de iyice kafa karıştırmaya başladı ama artık animeler, yayınlanması planlanan sezon içinde eğer mevcut “arc” yani olay serisi çözümlenmiyorsa sezonu bu şekilde bölebiliyorlar. En yakın örneği Attack on Titan’ın 3. sezonuydu.

Re:Zero’ya dönecek olursak ilk sezonuyla olay yarattı. Tamam yarattığı olay daha çok Rem karakteriyle ilgili “meme“lerdi ama olsun. En azından Darling in the Franxx’in aksine bu meme‘ler, animenin saçmalamasıyla alakalı değildi. Pekala herşey gibi Re:Zero da çok eleştirildi, animeyi beğenmeyen küçümsenmeyecek bir kesim de vardı. Ama genel itibariyle beğenenler de beğenmeyenler de alışılmamışı yapması nedeniyle Re:Zero’yu konuştu.

Peki Re: Zero neydi?

Re: Zero emekti. Şaka yapmıyoruz gerçekten emekti. Re: Zero yine kendini fantastik bir evrende bulan bir otaku’yu anlatıyor. Fakat bu otaku, yani karakterimiz Subaru yeni dünyasına Overpowered Harem Lord olarak gelmiyor. Hatta aslında ne kadar güçsüz olduğunu zor yoldan, gelir gelmez ölerek öğreniyor. Fakat Subaru, saçma bir şekilde alıştığı Isekai hikayelerinde ana karakterin özel bir gücü olması ilüzyonuna sahip olsa da bu fikrinde yanılmıyor.

Subaru öldükten sonra belli bir save (kayıt) noktasına geri dönüyor. Fakat sonuçta bu bir oyun değil hayatın kendisi olduğu için bu ölmeyi daha çekici kılmıyor. Elindeki şartlar buyken istediklerini alabilmek için istemese de defalarca ölmeyi göze alan Subaru’nun emekleri ve salaklıkları Re:Zero’yu çok cazip bir anime kılmakta.

Bu kısımdan sonrası Re: Zero hakkında spoiler içerir

Re:Zero ve Subaru’yla başlayalım. Öncelikle bu karakter salağın teki. Bu yüzden izleyenlerin hemen hemen hepsinde yabancıların “cringe” dediği başkası adına utanma hissi hasıl oluyor. Sırf bu salaklığı yüzünden normalde 1 kez hata yapıp 2. seferinde doğru yola koyabileceği bir olayda fazladan denediği de olmakta. Salak olmasının yanında gururlu da. Bazen her şeyi tüm beceriksizliğine rağmen tek başına yapmaya çalışıyor. Üstelik çevresinde ona güvenen ve değer verenlerin sürekli aksi yönde onu motive etmesine rağmen.

İlk sezonda yanında Rem vardı. 2. sezonda Rem yok diye, onun boşluğunu Echidna dolduruyordu, şimdi o da gitti Otto’sudur, Roswaal’ıdır sürekli haydi koçum sen yaparsın diyorlar. Ve tüm bunlara rağmen Subaru hala salak hala salak.

Şu ana kadar pek de Re:Zero ve Subaru öven bir yazı olmadı değil mi? Merak etmeyin şimdi iyi yönler başlıyor. 2. sezonda Subaru’yu daha iyi tanımaya başlıyoruz. Subaru’nun hikikomori olmasının sebebini öğreniyoruz. Onun tasalarını, güvensizliğini ve neden kendinden nefret ettiğine şahit oluyoruz.

Bir yerde anime seven ipe sapa gelmez otakular olarak Subaru o kadar da yabancı gelmiyor artık. Sürekli elindeki olabilecek güçler arasında en overpowered olanın varlığına rağmen, ne kadar da denesem olmuyor, hiçbir şeyi değiştiremiyorum düşüncesiyle olan savaşı aslında izleyiciye kendi hayatındaki çaresizliklerini hatırlatıyor. Etrafındaki birbirinden iyi karakterler her ne kadar yardım etmeyi teklif etseler de, Kıskançlık Cadısının gücü üzerindeki etkisi ona bu gücünden bahsetmeyi imkansız kılıyor.

Kendilerini bekleyen tehlikeyi ya da geleceği nasıl bildiğini veya neden bu kadar korktuğunu anlatamadığı için de Subaru hep yalnız kalıyor. Bu da yine istesek de bazen anlaşılamadığımız için yalnız kalmanın daha nesnel bir metaforu olarak yüzümüze vuruluyor.

Etrafındakilere göre Subaru, tüm zorluklara rağmen hep bir çıkış yolu bulan, sıradışı bir kahraman. Ama işin gerçeği sadece Subaru’nun içini yakıyor ve her ne kadar istese de gerçek Subaru’yu, beceriksiz, güçsüz ve korkak Subaru’yu tanısalar onu sevmeyeceklerinin şüphesiyle bir türlü kendisini girdaptan çıkaracak adımı atamıyor. Bir arc’ta kahraman olup karakter gelişimini tamamladığını düşündürürken, diğer arc’ta daha büyük bir çaresizliğin içine düşüp gerisin geri sıfıra dönüyor. (Hop al sana Re:Zero)

Diğer karakterlerden de kısaca bahsedelim zira her biri için birer paragraf yapsak bu yazısının akıbeti pek bir acıklı olur.


Re: Zero karakterleri

Rem; iyilikte ve kötülükte her daim Subaru’nun yanında olan, ona aşık ve pek çok kişi için animedeki best girl. Fakat unutmamamız gereken, Rem çalıştığı malikanenin Lord’u Roswaal’a çok sadık olduğu için bir döngüde Subaru’yu Kıskançlık Cadısı korkusunun yarattığı şüpheden dolayı kendi özgür iradesiyle sorgusuz sualsiz öldürmüştü.

Emilia; Subaru’nun aşık olduğu ve uğruna her şeye katlandığı yarı-elf kraliçe adayı. Geçmişini yavaş yavaş öğreneceğiz fakat Emilia’nın sorgusuz sualsiz iyilik yapıp daha sonra bu yaptığı iyiliğe mantıklı bir sebep arayacak kadar garip bir aklı olması Subaru’yu kendine aşık etmişti. Emilia’nın Subaru’ya karşı iyi davranması Subaru’nun özel olmasından değil Emilia’nın saf iyiliğinden kaynaklanıyor. Saf, iyi, Saf iyi.

Ram; Rem’in ikizi, Roswaal malikanesinin diğer hizmetçisi. İkizlerin güzel bir arka hikayeleri var. Bu da davranışlarının neden bu şekilde olduğunu daha iyi anlatıyor fakat Ram animenin Komedi Rahatlama (comedic relief) karakterlerinden. Subaru’yla sürekli dalga geçmesi ve sivri çıkarmalar yapmasıyla baya bir hayranı var.

Beatrice, animenin gizemli karakterlerinden. Malikanenin yasak kütüphanesinin koruyusucu ve bir peri/ruh. Tam bir Tsundere-Himedere. 2. sezonda Beatrice’in de hikayesine tanık olup kendisini daha da çok seviyoruz. Bayağı bir hayranı var.

Felt, sokaklarda hayatta kalmaya çalışan bir hırsız ve kraliçe adayı. 1. sezondan sonra görmedik ama yeni olaylarda başrol oynaması muhtemel derecede detaylı tanıtılan bir karakter.

Elsa, Subaru’yu ve sevdiklerini birkaç kez öldürmüş seksi katil. Tövbe etse de biz de best girl Elsa desek. Şimdilik cadıdan hallice.

Anastasia, tüccar loncası lideri ve kraliçe adaylarından. Ufak tefek, sevimli ama fettan, şeytan. Yok be değil ama tamamen pragmatist. Duyguları varsa bile kararını etkilemesine izin vermiyor. Kazanç sağlamayacağı işe girmemekte. Subaru’nun safını tuttuğunda da olası kazançların büyüklüğüne tav oluyor. Nitekim kazançlı da çıkıyor.

Priscilla, soylu ailelerden birinin lideri ve kraliçe adayı. Çok güzel ama güzel olduğundan daha çok güzel ve üstünlüğünü diğerlerinin gözüne sokuyor. Narsist ama animede koruması Aldebaran ile birlikte baya komik sahnelere imza atıyor.

Crusch, askeri bir ailenin lideri ve diğer bir kraliçe adayı. Belki de kraliçe olması en hayırlı olacak kişi. Subaru animede kendisine bir keresinde şöyle diyor “Eğer bir 1 numaram ve 2 numaram olmasaydı sana aşık olabilirdim.” Ama ben Subaru değilim ve rahatlıkla tercihimi Crusch’tan yana kullanabilirim. Ama kendisine çok yazık oluyor. En büyük fedakarlığı yapanlardan.

Felix, Crusch’un baş şovalyesi ve animenin baş trap‘i. Erkek olmasına rağmen kız kıyafetleri giyerek ve kız gibi konuşarak insanların kafasını karıştırmayı seviyor. İyileştirme büyülerinde krallığın en iyisi ve Crusch’a çok sadık.

Wilhelm, Crusch’un kahyası. Aslen bir şövalye ve eski Kılıç Azizi’nin de eşi. Eski kılıç ustası balinanın kurbanı olduğundan beri tek amacı onun intikamını almak ve bu şansı da ona Subaru sunduğu için Subaru’ya minnettar. Güzel bir hikayesi var.

Thearesia, eski Kılıç Azizesi. Kılıç Azizlerine animede çok yer verilmedi fakat bunlar haksız derecede güçlü.

Reinhard, şimdiki Kılıç Azizi. Absürt derecede güçlü, OP. Aynı zamanda sinir bozucu derecede mükemmel, kusursuz. Merak ediyorsanız Reinhard’ın güçlerini bir Google’da aratın.

Frederica, 2. sezonda tanıştığımız Roswaal malikanesinin başka bir hizmetçisi. Biraz tanıdık ama henüz hikayesine tam hakim değiliz, sır perdesinin aralanmasını bekliyoruz.

Roswaal, En gizemli karakterlerden biri, zengin makam mevki sahibi. Emilia’nın koruyucusu ve krallık yarışındaki destekçisi. Ben dayanamayıp araştırdım ve baya bir spoiler yedim. Siz yemeyin diye susuyorum. Muhtemelen bu sezon hakkında baya birşey öğreneceğiz.

Puck, Emilia’nın Sözleşmeli peri/ruh kedisi. Emilia’yı her türlü tehlikeye karşı korumaya yeminli. Hal böyle iken Subaru’ya güvenmesi Emilia’nın da içini rahatlatıyor.

Betelgeuse, belki de yakın tarihin yazılmış en iyi kötü adamı. İlk sezonda hakkın rahmetine kavuşuyor fakat kavuşana kadar hem kök söktürüyor hem de akıllara kazınıyor.

Satella, Kıskançlık Cadısı. Subaru’nun başına tüm çorapları ören, Subaru’ya saplantılı 7 cadıdan biri. anlayacağınız üzere 7 cadının her birinin 7 ölümcül günahtan bir etki alanı var. Ha bir de Kıskançlık cadısı diğer 6 cadıyı öldürmüş, onların etki alanlarını da bir şekilde başka ölümlülere vermiş.

Otto, 1. sezonda tanıştığımız fakat 2. sezonda Subaru’unun kankası olan tüccar. Subaru ile komik anları var.

Echidna, Açgözlülük cadısı. 2. sezonun da odak noktası. Bu da waifu olayazdı. Ölü fakat cadılar biraz farklı oldukları için de bir yerlerde bilinci hala hayatta. Açgözlülük denince akla para mal mülk gelebilir fakat Echidna bilgi konusunda aç gözlü. Her şeyi merak ediyor ve bilmek istiyor. Puck ve Beatrice’in yaratıcısı. Doğruluk kitabını yazan kişi. Aslında Re:Zero evreninde pek çok şeyin altından çıkan kişi.

Diğer cadılar Thyphon (Gurur), Minerva (Gazap), Sekhmet (Tembellik), Daphne (Açlık), Carmilla (Şehvet)

Yazı gereğinden fazla uzadığı için diğer cadılara tek tek değinmeyeceğim. Hepsi şahsına münhasır fakat pek de tanıma fırsatımız olmadı. Kendi hüküm alanlarını kelimenin tam anlamıyla değil, tıpkı Echidna gibi mecazları dahil tüm halleriyle temsil ediyorlar. Mesela Carmilla Şehvet cadısı olmasına rağmen çok utangaç. Aralarında şehveti temsil etmesini bekleyeceğiniz tek kişi Sekhmet fakat yerinden kalkmıyor. Kalksa aslında en güçlülerinin o olduğu söyleniyor. Minerva Gazap Cadısı olmasına rağmen en güçsüzleri çünkü istese de kimseye zarar veremiyor, darbeleri iyileştirici etkiye sahip. Bunlar dışında diğer pek çok karakteri de atladığımın farkındayım. Fakat animede çok fazla karakter var, hepsi de kendince önemli sayılır.

Yapım hakkında son görüşler

Re: Zero bir Isekai animesi. İçinde Harem öğeleri de var. Subaru’nun bindiği kara ejderhası bile Subaru’ya aşık. Subaru’nun eşsiz, dünyanın kaderini değiştirebilecek bir gücü de var. Ama tüm bu klişeleri bir araya getirip klişe olmaktan bu kadar uzak bir anime olmayı başarmakla, bana göre başyapıtlar arasında anılmayı hakediyor. Bu görüşüm pek çok kişi tarafından kabul görmeyebilir. Hiç sevmeyenler de var. Youtuber Gigguk güzel ama başyapıt değil diyor. Mother’s Basement’tan Geoff da direkt başyapıt diyor. Siz Re:Zero için ne düşünüyorsunuz? İzleyenlerle yorumlarda ve discord kanalımızda neden sevdiklerini veya sevmediklerini tartışmak isteriz.

Dışında çıtır çıtır sosyallik çikolatası, içi yumuşacık geek kreması.