METRO: LAST LIGHT REDUX – Böyle Metroda Can Kurban I Oyun İnceleme

Ulaşım için en çok metro tercih eden okurlarımız, merhaba. Metro: Last Light Redux incelem yazımız ile beraberiz. “Bu metro başka metro” diyorum ve yazıyı sunuyorum. İyi okumalar.

Metro Olmadan Yaşam Olmaz

Rusya’dayız. İnsanlığı bitiren bir savaş olmuş. Öyle ki, yer yüzü yaşanamaz hale gelmiş. Tüm toplumlar (aslında oyunun tamamı Rusya’da geçiyor başka sağ kalan toplum var mı bilmiyoruz) yeraltında yaşamak zorunda kalmışlardır. Tabii buna yaşamak denebilirse.

Metro 2033 adlı oyunun devamı olan Metro: Last Light Redux, ilk oyundan aşına olduğumuz Artyom adlı genç askerimizin maceralarına bu oyunda da devam ediyoruz. Görevlerimiz ve bazı şansızlıklar sonucu ziyaret etmediğimiz topluluk, girmediğimiz delik kalmıyor. Peki bu durumdan şikayetçi miyiz? Kesinlikle hayır.

Oyunda metro durakları ve benzeri yerler, köy-kasaba şekline çevrilmiş. İnsanlar kıt kanaat buralarda hayatta kalmaya çalışıyorlar. Öncelikle ambians kesinlikle çok iyi yansıtılmış. Kıyafetler, sefalet, umutsuzluk yanında hala hayatta olduğu için sevinen, kıyamet sonrası yaşama daha olumlu bakan kişiler de var. Bu durumu birbirine hem benzeyen hem de farklılıklar gösteren şehir yapısı ve işleyişi de en önemli tamamlayıcı unsurlardan biri. Bir Venedik var, mutlaka görmelisiniz.

İnsanlık Ölebilir Ama Siyaset Asla

Madem toplumlardan girdik konuya, biraz daha ondan devam edeyim. Şehir yapılarından başka, düşünceler arasında da ölümüne farklar var. Oyunda Koministlerden tutun da Nazilere kadar (Vallahi oyun öyle diyor, ben bir ekleme çıkarma yapmadım) insanlık düşünceleriyle de parçalanmış durumda. İlk kez bu durumla karşılaştığımda “Abi zaten zar zor yaşıyorsunuz bir de bu siyasi fantaziler niye?” düşünmüştüm. Ancak sonra insanların bu konuya ne kadar inandıklarını, ne kadar ileri gidebileceklerini gördüm. Düşünceler uğruna birbirlerini katledebileceklerini gördüm. Etkilendim. Kabul ettim. Sizin de etkileneceğinize inanıyorum.

Siyasi görüşlerin farkı, güç mücadelesi ve karakterlerin tutumu senaryomuzda da belirleyici bir noktayı oluşturuyorlar. İnsan topluluklarındaki ihtiraslar ve çekişme ise bir başka bela tarafından süsleniyor: Dark Ones.

İsimleri Kötü Kendileri İyi (Mi?)

İlk oyunda karşılaştığımız, birbirimize ızdırap olduğumuz Dark One denilen varlıklar ikinci oyunumuzda da gayet yoğun olarak boy gösteriyorlar. Peki nedir bu varlıklar? Spoiler olmaması adına detay veremiyorum ancak tüm metro hakları tarafından korkulan, süper tekinsiz varlıklar. Eğer durup dinlerseniz, oyun boyunca kendileri hakkında anlatılan hikaye ve efsaneleri duyabilirsiniz. Savaşmanın çok mümkün olmadığı bu varlık genel olarak “fenomen” (hayır sosyal medya fenomeni değil, naptınız) olarak tanımlanıyorlar. Hiç yanaşmamakta fayda var, benden söylemesi.

Dark One’lar ve onlarla olan yerler, oyunda korkuyu iliklerimize kadar hissettiriyorlar. Metro: Last Light Redux, tür olarak survival/stealth olarak geçiyor. Aynı zamanda kendisi bir fps. Yani korkuya birinci elden şahit oluyor, doğru hareket etmezsek çabucak şehit oluyoruz.

Kasa mı o? Ama ben açamam ki onu? Ateş mi etsem?

4A tarafından geliştirilmiş ve Deep Silver tarafından piyasa sürülmüş olan oyunda bizi korkutacak şeyler bitmiyor. Düşman kurşunları ve Dark Ones yetmezmiş gibi bir de mutant yaratıklarla uğraşıyoruz. Hadi buyurun cenaze namazına. Hem yer yüzünde (oo yer yüzüne de çıkıyor muyuz? E yazar bahsetmedi? Unuttu mu acep?) hem de yeraltında bulunabiliyor mutantlar. Ama mutant dediğimde aklınıza X-Men gelmesin. Buradakiler ya dev örümcekler, ya kocaman köpekler ya da…gerisini de siz bulun.

Corona Yok Ama Maske Zorunlu!

4A Engine kullanılan grafik yapısı kendini yeraltında belli ediyor. Ancak bence en çok yeryüzünde kendini gösteriyor. 2013 Yılı çıkışlı oyunumuzun grafikleri (o yıllara göre, hatta halen) gayet güzel. Metroların dar, tekinsiz ve paslı ortamlarında ilerliyoruz. Bir yandan kurşunlarımızı sayerken, bir yandan da azcık ışıkta ilerlemeye çalışıyoruz. Her an bir düşman çıkabilir. Görseller de kesinlikle gerginliği destekliyor.

Yeryüzünün kararmış, dağılmış ve pis yapısını hayranlıkla izliyoruz. Ancak çok izlersek gözlerimizin göreceği son şey bu manzaralar oluyor! Yapılan savaş ve zehirli gazlar nedeni ile yeryüzünde yaşam imkansız hale gelmiş. Nefes almak bile büyük ızdırap. Bu nedenle maske takıyor ve hayatta kalmaya çalışıyoruz. Bu konuya biraz daha değinmek istiyorum çünkü çok güzel yapılmış. (Yapımcılar, aklınıza kurban)

İkinci El Delikli Maske Bulunur

Maske sistemi tek kelime ile mükemmel olmuş. Öncelikle yer yüzünde ilerlediğimizde maskemizin bize sağladığı koruma kesinlikle sınırlı. Oksijenimiz bitebiliyor, bittiği zaman da yeni tüp takmamız gerekiyor. Tabii tüpümüz varsa. Yoksa, karakterimizin derin derin nefes alışverişini duyuyor ardından da öbür tarafı boyluyoruz. Oyun “Old School” (birkaç kez kurban olurum) kafasıyla yapıldığı için, tüp bulma konusunda asla oyuncuya yardımcı olmuyor. Evet, yolunuz üstünde birkaç tanesini bulsanız da, biraz rahat ilerlemek istiyorsanız etrafta dolaşmanız gerek. Dolaşmak demek de bela bulmakla eş değer bir anlama geliyor.

Gelelim maskeli dövüş sistemine. Maskeniz takılıyken, isabet aldığınızda maskede de çatlamalar oluşuyor. Böylece FPS türünde olan oyunumuzda nişan almak zorlaşmaya başlıyor. Yıl 2013 ama gerçekliği görüyor musunuz? Günümüzdeki oyunların çoğunda böyle ince düşünceler asla yok. Basıyorlar grafiği, çok kolay oynanım şekillerini, dandik senaryoları tamam bitti gitti, oyun hazır. Ama sen öyle misin Metro: Last Light Redux? Hayır değilsin. Sen çok tatlısın. Öhöm pardon devam edeyim.

Maske Sorunları Bölüm İki

Darbe alan maskemiz, yavaş yavaş oksijen sızdırmaya başlıyor. Tüpler zaten sınırlı, olan oksijen de daha hızlı gitmeye başlayınca belayı ikiye katlamış oluyoruz. Böyle bir durumda bir de yeryüzündeki mutantlarla didişmek hem zorlayıcı hem de gayet ortama uygun olmuş.

Çok fazla darbe alan maskenin ise bir anlamı kalmıyor ve çıkarıyoruz. Böyle bir durumda hemen bir yerlerden maske bulmamız gerekiyor, başlıyoruz koşmaya. Neyse ki Artyom dayanıklı (ah gençlik işte) koşarken nefesi tıkanmıyor.

“Bedava içki var.” dediler ortalık ana baba günü…

Sadece yerüstünde değil, yeraltında da bazı noktalarda kullandığımız maske, kirlenebiliyor. Bunu da elimizle, yani manuel olarak temizlememiz gerekiyor. Maske taktığım her yer beni strese soksa ve bu yerlerden nefret etsem de, gerçekten zevk aldığımı da itiraf etmem gerekiyor. Kesinlikle oynanabilirliği zorlayıcı kılmış. Ama başardığınız zaman da bir o kadar tatmin ediyor.

Şu Plastik Ördek Kaç Kurşun?

Savaş kısmını anlatmadan önce, oyundaki ticaretten bahsetmek istiyorum. Oyunun az sayıdaki eksisinden biri asla acıkma ve susama gibi dertlerimizin olmaması, yani bu konulara hiç para harcamıyoruz. Oyunu yavaşlatmama adına güzel bir şey olsa da, en azından görüntü olarak bunları bize verseydi daha mutlu olabilirdim. Neyse çok dert değil. Ne diyorduk? Evet, alışveriş.

Alışveriş, kurşun ile yapılıyor. Evet doğru duydunuz. Kıyamet sonrası hiçbir paranın geçerliliği kalmamış, kurşun ise inanılmaz kıymetli. Savaş öncesinde yapılmış, rakibe yüksek hasar veren kurşunlar en değerlileri. Savaş sonrası yapılanları da alıp satabiliyorsunuz ama onlar daha tırt. Kıyamet sonrası oyunlarında ben bundan daha mantıklı bir ekonomi kafası görmedim.

Tabii bu durumun oyuna da etkisi birden fazla. Örneğin yanlışlıkla ya da bilerek, değerli olan savaş öncesi kurşunlarınızı da silahlarınızda kullanabiliyorsunuz. Tam anlamıyla “para yakmak” dedikleri şey oluyor. Düşmana doğru bu kurşunları atarken, gözünüzden de yaşlar akıyor “Çocuğumun, çoluğumun rıskını mutantlarla yedim” diye ağlıyor, eve dönünce eşinize vereceğiniz hesabı düşünüyorsunuz. şehirlerde kullandığınız silahların kurşunlarını bulmak da mümkün, ama alışverişi çok akıllıca yapmalısınız çünkü her gittiğiniz yerde cephane yok.

Ben orta zorlukta oynadım, fena da fps oynamam, bana kurşunlar anca yetti.

Mavi Kurşunlu Pompalıyı Kim Sevmez ?

Yanımızda üç adet silah taşıyabiliyoruz. Bu tercih tamamen oyuncuya bırakılmış. İstediğiniz kombinasyonu yapabiliyorsunuz. Metro: Last Light Redux bize uzun menzilli silahlardan, tabancalara ve pompalılara kadar oldukça geniş bir yelpazede silah sunuyor. Belki birkaç silah seçeneği daha olabilirdi, ama silah seçeneklerini yetersiz diyemem. Silahların güçleri, gerçekten de birbirinden farklı. Örneğin bir tüfek kısa menzilde zırh falan dinlemeden ateş edebiliyor. Başka biri ise menzili daha uzun, ancak öldürücülüğü daha düşük. Oyuncu, kendine uygun seçenekleri değerlendirip, oynayış tarzına uygun hareket edebiliyor. (Merhaba oynanabilirlik kriteri, hadi kaptın puanları)

Bu ölmüş dünyada mavi kurşunlarımız, bize umut veren tek şey…

Oyunun başında bulunan silah deneme noktası da gayet kullanışlı. Burası sayesinde silahları tanıyabiliyoruz. İlerledikçe daha farklı silahlar bulmak da mümkün oluyor.

Metronun Pası Mı Kulaklarımın Pası Mı?

Oyunun tatlı noktalarından biri de, sesleri. Bir başyapıt sayılmasa da kesinlikle ortalamanın üstünde. Öncelikle savaş kısmında giren müzik insanı dikkat kesiyor. Onun dışında tüm yaratıkların sesleri, karakter seslendirmeleri gayet yerinde olmuş. Artyom’un asla karakterlerle konuşmaması (kendini üstün mü görüyor nedir?) bir de karakterlerin sanki kendileriyle konuşuluyormuş gibi yapması konu hakkında tek eksi. Geri kalan tatmin edici.

Çatışma Ve Gizliliğin Uyumu

Oyunumuzda gizli gitmek de (her zaman değil) çatışmayı seçmek de mümkün. Ama şunu unutmamak lazım ki, er ya da geç savaşma opsiyonunu kullanmak zorunda kalıyoruz. Bunda da garip bir şey yok; oyun içinde korku ve hayatta kalma etmenleri olan bir shooter. Peki savaşlar güzel mi?

Bu konuda yapay zekayı oldukça başarılı buldum; kesinlikle sizi açıkta gördüler mi basıyorlar tetiğe. Siper alıyorlar, arkanızdan dolaşıyor ve destek istiyorlar. Hatta yerinizi birbirlerine de söylüyorlar. Daha ne olsun? Bu arada oyunda bir “can göstergesi / barı” bulunmuyor, üst üste vurulunca ölüyorsunuz. Söz konusu olan durumu engellemek için de ilk yardım iğnesini kullanabiliyoruz. Tabii bunu da akıllıca kullanmak lazım her yerde bulunmuyor.

Konuyu sonlandırmadan belirteyim. Oyun bize ekipman olarak bombalar sunduğu gibi, fırlatma bıçakları gibi daha sessiz öldürme yolları da sunuyor. Bu kısımlar biraz az olsa da (seçenek az) yine de can sıkıcı olduğunu düşünmüyorum.

Son Kez Mutantlar Isırırken

Metro: Last Light Redux, her açıdan tavsiye ettiğim bir oyun. Savaşı, mantığı, senaryosu, sesleri kesinlikle besleyici olmuş. Uzunluğu bile çok iyi tutulduğunu düşünüyorum. Gerçekten de oynadığımda şunu fark ettim ki çıktığı yıl (2013) için boşuna büyük yankı uyandırmamış. Dar ve ışıksız ortamlarla sorununuz yoksa, kıyamet sonrası geçen oldukça zorlayıcı bir deneyim yaşamak isterseniz, doğru adrestesiniz. Yine de bu oyunu oynamadan ilk oyun olan Metro 2033’ü tavsiye ediyorum. İlk oyunu bitirmeyenler için, ikinci oyun başında bir özet var, ama ilk oyun da oldukça etkileyiciydi.

Oyun, at itibariyle 31 tl, steam üstünden ulaşılabilir; https://store.steampowered.com/app/287390/Metro_Last_Light_Redux/

Not: Metro Exodus oyununu incelemeden önce, ağzınıza bir parmak bal çalmak için tıklayabilirsiniz: https://fanzade.com/gamerhead/oyun-haber/metro-exodus-yeni-teknolojisi/

Bir sonraki yazıda buluşuncaya kadar, Dark One ‘ların sizden uzak durması dileğiyle…