DC’nin 1996 yılının Mayıs ayında yayınlamaya başladığı bu dört sayılık macera Kingdom Come, JBC yayıncılık aralığıyla Eylül 2015’de dilimize kazandırıldı. Ana evren içerisinde yer almasa da DC tarihindeki en önemli olaylardan birisi olduğunu düşündüğümden, bu şaheser hakkındaki görüşlerimi sizlerle paylaşmak istedim. Zira Mark Waid‘in sıradışı hikayesi ve Alex Ross‘un bakmaya doyamadığımız çizimleriyle ortaya çıkarılan bu eserin her çizgi roman severin kütüphanesinde yer alması gerektiğini düşünüyorum.
Hikayede işlenen konuya gelecek olursak, kuşak çatışması üzerinden ilerleyen bir süper kahraman iç savaşı yaşanıyor denebilir. İnsanların gözündeki süper kahraman algısının değişmesine rağmen ”izci çocuk” yolundan ayrılmayan Superman, yaşanan bazı olaylar sonrası (sürpriz kalsın) dünyanın geçirdiği değişime şaşırmış ve inzivaya çekilmiştir. Liderlerinin yokluğunda Adalet Birliği’nin dağılması da uzun sürmez. Yıllar yılları kovalar, dünyadaki metainsan sayısı kontrol edilemez derecede artmıştır. Gerçek kahramanlar ortadan kaybolmuş, geriye sadece elde ettikleri güçleri birbirine karşı anlamsızca kullanan, kendilerinden başkasını önemsemeyen gösterişçiler kalmıştır. İşte böyle bir dönemde geçiyor hikayemiz. Superman’in geri dönmeye karar vermesi ve bunun tetiklediği olaylar üzerinden ilerliyor hikaye. Burada da olaylara doğrudan dahil olmak yerine Spectre’nin yargısına güvendiği bir vaiz olan Norman McCay üzerinden izliyoruz olayları.
Hikayede kutuplaşmalar başladıkça hem şaşırıyor, hem de doğal karşılıyorsunuz. İlk bakışta anlamsız gelen ittifaklar kurulsa da, detaylıca düşündüğünüzde son derece mantıklı ve olası geliyor her şey. Her şey bir yana Alex Ross’un usta kaleminden çıkan çizimler her sayfaya 2 dakika boyunca bakmanıza neden oluyor. Öyle sahneler var ki fotoğraf mı, çizim mi ayırt edemiyorsunuz. Yine de çizerin Alex Ross olduğu göz önünde bulundurulduğunda bunun bizleri çok da şaşırtmaması gerekiyor.
Hikayenin sürprizlerini bozmadan sizlere daha fazlasını anlatamam. Türkçeleştirmeden biraz bahsetmek gerekirse, JBC yayıncılığın kalite standartını bozmadığını söyleyebilirim. İlke Keskin’in çevirisi de, Berk Şentürk’ün grafik uyarlaması da üst düzey. Birinci sınıf kuşe kağıda basılan bu cildin fiyatı da 35 TL. Almak için hiçbir nedeniniz yoksa bile Alex Ross çizimlerinin sizi ikna etmek için yeterli olacağını düşünüyorum. Son olarak bir de JBC’nin 1 Nisan 2014’te kısa süreli felç geçirmemize neden olan şakasını sizlerle paylaşıp incelememi bitiriyorum.
Yazar:
Mark Waid
Çizer:
Alex Ross
Yayın Evi:
JBC
Sayfa Sayısı:
232