Punisher geri dönüyor. Herkesin istediği gibi sert şiddet eylemlerinde bulunacak ve kötü adamları patlatacak.
Becky Cloonan, Punisher’ı harika şekilde ele almış. Bu sayıda o hiç konuşmuyor. Doğanın bir gücü olmaktan çok, durdurulamaz bir canavardan başka bir şey değil.
Bu sayıda aksiyon oldukça vahşi. Gözler hançerleniyor, insanlar elektrikle idam ediliyor, kafalarından kurşun yiyorlar ve kor kütlelerle insanlara vuruluyor. Bu açılış sayısı hiç insaflı değil. Serinin geri kalanının gidişatını belirliyor. Tam istediğiniz Punisher.
Sanatçı Steve Dillon ve renk sanatçısı Frank Martin birbirlerinin işlerini tam olarak desteklemişler. PREACHER’ı okumuş olan pek çok hayran Dillon’ın kitaplarından bu derece şiddete alışık yani Dillon tam anlamıyla doğru yerde. Dillon’ın temel seviyede kitaplarda mükemmel işleyen bir stili var. Oldukça karanlık hissettiren bu hikayeye Martin’in renkleri hayat katmış. Savaş sırasındaki panel düzenleri gerçekten iyi ve kaosu iyi yansıtıyor.
Diğer şeylerin dışında serinin ilk 6 sayfası eziyet edercesine yavaş. Yeni serinin kilit karakterleri ve hikayeyi oluşturan unsurlar tanıtılmış ama sayının geri kalanı inanılmaz hızlı geçerken bu bölümler gerçekten yavaş kalmış.
Bu çocuklara göre bir kitap değil. Zaten kapağında da belirtiliyor. Punisher’ın baş parmağının birinin gözlerini karıştırıyor olması falan sadece hikayedeki şiddetin küçük bir parçası.
Punisher karakterin geçmişinde bazı şaşırtıcı çıkışlar yaptı, bunlardan bir kısmı da kötüydü. Bu ilk sayıda herşey tanıtılmış ve sadece, Punisher’ı Cloonan’ın yazıyor olmasıyla bile muazzam bir potansiyeli var. Sayı, ilgi çekici, eğlenceli ve vahşi. Basit ve komik şeyler yok, kısaca böyle bir seriden beklenildiği gibi. Kitabın başı yavaş ama bu iki tarafı keskin bir kılıç gibi çünkü sonuçta ana karakterlerin ve olayların tanıtılması gerekiyor. Özetle, kesinlikle sağlam bir başlangıç sayısı.
Kaynak: Comicvine
Yorum yap