Superman: Red Son, şimdiye kadar anlatılan en popüler alternatif Superman hikayelerinden birisi olmayı başarmıştır. 2003 yılında yayınlanan Elseworlds mini serisi, Kal-El’in Sovyetler Birliği sınırlarına düştüğü ve “Stalin’in, sosyalizm ve Varşova’nın uluslararası genişlemesi için hiç bitmeyen savaşında savaşan işçi sınıfının şampiyonu” olarak yetiştirildiği paralel bir dünya ortaya koyar. Mark Millar’ın yazdığı çizgi romanı o kadar popüler olmuştu ki, Eisner Ödülü‘ne aday gösterildi ve animasyon filmini dahi kazandı. Ama bu hikayenin karşımıza çıktığı ilk yapım bu değildi. Esas Komünist Superman’den bahsetmeden kısaca bahsetmeden evvel, bu metnin daha ayrıntılı ve görsellerle desteklenmiş bir versiyonunu aşağıdaki videodan izleyebileceğinizi eklemek isterim. Ayrıca bu tarzda daha çok içeriğe de Geçen Gene Geek’iz YouTube sayfasından erişebilirsiniz. Haftada üç gün (çarşamba, cumartesi, pazar) video paylaşıyoruz;
Birçok modern DC hayranı tarafından keşfedilmemiş olsa da, The Adventures of Superboy, 1988’den 1992’ye değin dört sezon sürmüş ve genç bir Clark Kent’i anlatan, popüler bir televizyon şovuna da dönüşmüştü yayınlandığı zamanlarda. Smallville, Arrow, Flash veya Supergirl’den on yıllar önce DC’nin çoklu evren hakkında hikayelerine ev sahipliği yaptı. İnsanüstü kavgaların küçük ekranda nasıl görüneceğiyle ilgili deneyler gerçekleştirdi. Televizyonlarda süper kahramanların nasıl görüneceğine dair bir devrim gerçekleştirdi.
Superboy’un üçüncü sezonunun iki parça halinde yayınlanan ilk bölümü “Roads Not Taken” hikayesi de çoklu evren konseptini dizi izleyicilerine tanıtan böyle bir bölümdü. Bölüm başka bir evrene açılan bir geçit ile açıyor kapılarını.
Görünen o ki, bu dünyada, Kal-El’in gemisi Kent Çiftliği’ne değil de, Elman tahıl komplekslerinin birkaç yüz metre uzağına düşmüştür. Yetişkinliğe ulaşan Kal-El – şimdi kendini “The Sovereign” olarak adlandırıyordur. Tüm gezegeni güçleriyle ele geçirmiştir ve otoriter bir yumrukla yönetiyordur.
Gezegenin çoğu Sovereign korkusuyla yaşarken, Lana Lang ve Lex Luthor’u içeren “The Movement” adlı bir direniş grubu tiranla savaşıyordur. “Ana Dünya’nın” Superboy’u bu dünyaya indiğinde, ikizine karşı direnişe yardım eder. Bununla birlikte, son darbe Superboy tarafından değil, Kryptonite bombası kullanarak bir intihar saldırısında hem kendini hem de Sovereign’i öldüren Lana tarafından vurulur.
Superboy bölümlerinin daha karanlık tonlardaki maceralarından biri olan “Roads Not Taken”, Superman: Red Son ve Injustice serilerinde yer alan Superman ile çarpıcı benzerlikler taşımaktadır. Ayrıca, “Roads Not Taken” da “The Sovereign” in ortaya çıkışı, yetiştirilme tarzı nedeniyle kötü olmuş bir Superman gördüğümüz ilk işlerden biri olması açısından da önemlidir.
Bu bölüm Miller üzerinde nasıl bir iz bırakmıştı?
Millar, Superman: Red Son fikirlerinin altı yaşından beri aklında olduğunu ve on üç yaşındayken hikayeyi DC’ye sunduğunu belirtmiştir bir seferinde. Yani ilk olarak aklına 75’de geldiğini ve 82 yılında fikri sunduğunu söylüyor. Bana açıkçası 70’lerin Superman’ini okuyan altı yaşında bir çocuğun aklına bu fikrin gelmesi pek de olası gelmiyor ama yazarımız öyle diyorsa öyledir.
Yine de yaratıcımızın ağzından olayları dinleyelim; “Red Son, altı yaşımda aklımda beliren bir düşünceye dayanıyor. Superman’ın roketinin ABD ve SSCB arasındaki tarafsız sulara indiği ve her iki tarafın da bebeği talep etmek için acele ettiği bir hikayeydi. Soğuk Savaş’ın gölgesinde büyüyen bir çocuk olarak, Sovyetler ona ulaşmış olsaydı ne olabileceği düşüncesi beni çok etkiledi. Yaşlandıkça, her şeyi bir araya getirmeye başladım ve ilk olarak on üç yaşımdayken DC’ye bir şeyler gönderdim. Sert bir tonda olmasına rağmen, üretilemeyecek kadar da değildi.”
Ama devam eden sözlerinde de hikayenin temel fikirlerini DC’ye işini göndermesinden tam on yıl, üzerine biraz evvel konuştuğumuz bölümden ise tam iki yıl sonra ortaya çıktığını dillendiriyor. 1992 yılında aklında dolanan fikirlerini; “Kansas yerine, roket Sovyetler Birliği’ndeki kolektif bir çiftliğe inerse ne olabileceğini keşfetmeye karar verdim. Daily Planet için çalışmak yerine Pravda için muhabir olacaktı. Mevcut durumu tersine çevirecektim. Bu sefer ABD, bağımsızlık talep eden Georgia ve Louisiana sokaklarında tank yürütecekti. Batman ve Yeşil Fener gibi bir sürü DC karakterini bu yeni ışık altında yeniden hayal ediyordum.” sözleri ile belirtiyor. Kısacası Roads Not Taken Mıller’ın zihninde çok farklı noktalara dokunmuş ve elimizde Kızıl Evlat gibi harika bir hikaye tutmamızı sağlamıştı.
Millar’ın Superman: Red Son, hikayesi elbette 22 dakikalık bir Superboy bölümünden daha fazla gri alanı keşfedebilmiştir. Her ne kadar ana muadilinden farklı bir değer kümesiyle ortaya çıksa da, “Kızıl Oğul” Superman aslında kötü değildir dizi versiyonu gibi. Komünist Partinin ideallerinin daha iyi bir dünya yaratmaya yardımcı olabileceğine gerçekten inanan bu Supermen, insanlara yardım etmek istiyordur. Çizgi roman içerisinde de kilit paneller ile bunları fark ederiz zaten. Yılının avantajını kullanarak komünizm’in kötü olmadığını, sadece bir görüş farklılığı olduğunu ortaya koyar.
Yorum yap