Yeni sayılabilecek bir yapım olan The Andy Warhol Diaries adlı belgesel Netflix’de yerini aldı. Aynı isimli kitabın biraz daha detay eklenerek izleyiciye sunulan belgesel yakın zamanda (kısa süreliğine de olsa) en çok izlenenler listesine girdi. Belgeseli izlemiş ve oldukça başarılı bulmuş biri olarak size bu belgesel hakkındaki detayları ve övgülerimi aktarmak istedim ama bunlardan önce birazcık temellere inmemiz gerekiyor.
The Andy Warhol Diaries Biraz Bilgi
Belgeselin yönetmeni Andrew Rossi daha önce uzun metrajlı belgesel filmleri çekmiş ardından başka yönetmenlerle beraber belgesel dizilerine imza atmış günümüze ulaştığında ise tamamen kendi projesi olan The Andy Warhol Diaries’i bize sunmuştur. Bir önceki paragrafta belgeselin kitaptan yapıldığı söylemiştik bu konu hakkında biraz daha bilgi vermek gerekirse şöyle açıklayabilirim. Andy’nin günlüğü içindeki bilgiler bizim bildiğimiz dış hayatıyla olan bağlantılarıyla harmanlanıp bir de üstüne canlandırma yoluyla belgeselin içinde yer alıyor. Belgesel 6 bölümden oluşmakta ve bu 6 bölümünde Andy’nin hayatındaki önemli anlar ve kişilerden oluşuyor. Bölümleri ve yerlerini saymak gerekirse: Dumanla İşaret Gönderme (Andy’nin doğumundan başlayıp New York’a gelene kadarki sanatla iç içe oluşunu anlatıyor.) Gölgeler: Andy ve Jed, Çifte Hayat: Andy ve Jon, İş Birliği: Andy ve Basquiat (Andy’nin birlikte olduğu ve hayatına giren önemli insanları, bu insanlardan ise Andy’nin ne tarzda etkilendikleri anlatılıyor.) 15 Dakika (Andy’nin çeşitli programlara çıkıp gündemle iç içe olduğu dönemi anlatıyor.) Son Akşam Yemeği (HIV/AIDS’in her yerde olduğu Andy’nin ise son günlerini anlatıyor.)
“Sanatçı insanların aslında ihtiyacı olmayan şeyleri üreten kimsedir”
Belgeselleri sürekli izleyen biri olmasam da arada bir uğrayıp yeni işlere bakmayı severim. Genellikle bir kişiden ziyade bir konu hakkındaki belgeselleri izleyip beğensem de The Andy Warhol Diaries belgeseliyle zamanımı çok iyi geçirdim diyebilirim. Türkçe bir şekilde basımı olmayan bu günlüğün önemli bölümlerini alıp belgesel olarak sunmaları çok hoşuma gitti. Andy’nin sesinin kendi günlüğünden sayfaları okurken duymak beni Andy’e daha yakın hissettirdi. Türkçe çeviri olarak kitabı bulamasak da yerini az da olsa tutmaya çalışan oldukça güzel bir kitap önererek de vedalaşmak istiyorum. Ayrıntı Yayınlarından çıkan Arthur C. Danto’nun yazdığı Andy Warhol kitabı sadece bir biyografi kitabı olmaktan öte bir eleştiri kitabı da bu neden dolayı samimi bir dille yazılmış ve sanki okuyucuyla direk konuşuyormuş gibi bir hava yaratması benim çok hoşuma gitti. Danto’nun usta kalemini sevdiyseniz Brillo Kutusu, Sıradan Olanın Başkalaşımı, Sanatın Sonunda Sonra kitaplarına da göz atmanızı tavsiye ederim.
Yorum yap