Konuya uzak olanlar için yazıya küçük bir özet ile başlamak istiyorum. Masaüstü rol-yapma oyunlarının çok popüler olduğu 90’lı yıllarda, White Wolf Yayıncılık ile oyun dünyamıza girdi. Giren şey Vampire the Masquerade markasıydı. Dönemin diğer oyunlarına göre farklı bir yanı vardı; karanlık atmosferi ve kötücül imajı ile kısa sürede “RPG’lerin Gotham’ı” unvanını aldı. 90’lardan 2000’lerin başına kadar bu kitaptan doğma World of Darkness evreni büyüdü ve gelişti. Farklı farklı oyun sistemleri ile kurgusu çeşitlendi. 2004 yılında ilk evren sonlandırıldı ve yeni bir evren oluşturuldu. Rol yapma oyunları arasında bir kült olan VtM – Bloodlines’da bu yılın sonbahar döneminde çıktı. 2004’den bu yana World of Darkness firması oyun dünyasına yeni bir büyük çaplı proje getiremedi. Elbette oyunlar çıktı. Ancak çıkan oyunlar çoğunlukla “text-based” dediğimiz ufak tefek yazı tabanlı oyunlardı. Bu oyunlarda kendi kararımızı verip oyunun ilerleyişini etkiliyorduk. Anlayacağınız serinin hayranları için geçtiğimiz yıllar içerik açısından pek doyurucu olmadı. 2019’un bahar döneminde Bloodlines için bir devam oyunu duyuruldu. Evren içindeki diğer oyun sistemleri için de ufak tefek proje duyuruları yapıldı. Fragmanlar yayınlandı. Ancak pandemi dönemi içerisinde projeler bir bir ertelendi. Sonrasında ise ne Bloodlines 2 ne de diğer oyunlardan adam akıllı ses çıkmadı. Şimdi ise o geldi. İşte karşınızda Vampire the Masquerade – Bloodhunt.
Prag Sokakları Bu Gece Kanlı
Bu can sıkıcı erteleme dönemleri sonrasında ise bir oyun aradan çıkageldi.
Ve kısa sürede kendine büyük bir oyuncu kitlesi kazandı. Kendisi aynı zamanda bu yazımızın da konusu; Vampire the Masquerade – Bloodhunt. Temmuz ayında kapalı Alpha sürümü ile görücüye çıktı.
Oyun Steam üzerinden ücretsiz bir şekilde topluluğa açıldı. Bloodhunt bir Battle-Royale oyunu. Bu noktada asıl soru şu: Oyun bir diğer Battle-Royale klonu mu? Yoksa kendisini diğerlerinden ayıran bir oynanışa sahip mi ? Arka plan hikayesine değinmemiz gerekirse, Prag şehri üzerinde farklı vampir tarafları arasında bir savaş patlak veriyor. Savaşın çıkmasıyla Vatikan, Prag şehrinde de bir karantina başlatıyor. Evlerden çıkmak yasaklanırken, Vatikan’ın temel amacını ise vampirleri avlamak olduğunu görüyoruz. Bizler ise vampir topluluklarından birine katılıp hem Vatikan’ın şehir üzerine saldığı zehirli gazdan kaçınıyoruz hem de şehirdeki diğer vampirleri öldürmeye uğraşıyoruz.
Alışkın Olduğumuz Klanlar
Oyunda şuan 3 farklı vampir klanı bulunuyor. Bunlar Brujah, Nosferatu ve Toreador klanları. Bu klanlarımızın her biri ise iki sınıfa sahip. Klanların ortak bir pasif yeteneği, her sınıfın ise kendine has iki özel yeteneği bulunuyor. Bu sınıflarımız ise Brujah için Brute ile Vandal, Nosferatu için Prowler ve Saboteur, Toreador için ise Muse ve Siren. Sınıflar World of Darkness içerisindeki klanlar ile uyumlu olacak şekilde tasarlanmış. Örneğin Nosferatu’nun sınıfları daha mobil ve akışkan yeteneklere sahipken Brujah sınıfları daha savaş eğilimli yeteneklere sahip.
Harita olarak şuan sadece Prag haritası bulunuyor. Her bir harita maksimum 45 oyuncu barındırabilirken oyuncular dilerse tek başına dilerse 3 kişilik takımlar ile oyuna katılabiliyorlar. Haritayla kaynaşmış olan hareket sistemi ise oyunun öne çıkan yanlarından biri. Çatılar ve sokaklar arasındaki hızlı geçişler size oyun içinde özgür bir savaş alanı tanıyor. Ancak bu durum avantajınız olabileceği gibi kısa sürede dezavantajınıza da dönebiliyor.
Oynanış noktasında ise oyun epey mücadeleci ve hızlı bir oynanış oyun severleri bekliyor. Prag’ın karanlık sokakları sizleri devamlı harekete zorluyor ve sürekli arkanızı kollamanız gerekiyor. Birçok BR oyununda olduğu gibi burada da farklı seviyelerde lootlarımız bulunuyor. Tam otomatik tüfeklerden pompa tüfeklere, hançer ve kılıçlara kadar geniş bir silah yelpazemiz var. Ateşli silahlar ve yakın dövüş silahları arasında ise bir denge var. Ateşli silahlar her ne kadar daha sık kullanılsa da duruma göre yakın dövüş silahları epey kullanışlı olabiliyor.
Kan Açlığı ve Beslenme Sistemi
Silahların yanında oyunun bir diğer aktif mekaniği ise beslenme sistemi. Prag sokaklarında dolaşırken karantinayı kırmış bazı NPC’lere rastlayabiliyoruz. İstersek canımız azaldığında bu NPC’lerin kanını emerek canımızı yeniliyoruz. Bazı NPC’lerin ise üstünde renkli bir aura bulunuyor. Bu NPC’lerden beslenildiği zaman bazı özel pasif yetenekler kazanabiliyorsunuz. Ancak bunun sakıncalı bir yanı da var; Eğer birinden beslenirken başka bir NPC sizi fark ederse sizi ihbar ediyor ve yeriniz haritadaki bütün düşmanlara bildiriliyor.
Genel olarak bakacak olursak Bloodhunt kendinden önceki Battle Royale oyunlarından esinlendiği özellikleri kendi karanlık, gotik temasında yoğurmuş diyebiliriz. Bu da oyuna şahsına münhasır bir yön katmış. Oyun şu anda yalnızca PC çıkışını yapmış durumda. Konsollar için herhangi bir şey söylenmemiş olsa da konsollara da getirilmesi bekleniyor. Bakalım karanlık dünyadan gelen bu beklenmedik oyun diğer Battle Royale oyunları arasında kendine bir yer edinebilecek mi ? Okuyucularımıza iyi günler ve güzel oyunlar diliyorum!
Unutmadan; oyunla ilgili Steam sayfasını da şöyle paylaşayım
Kaan Oğuzhan
Yorum yap