Selam dostlarım, bu yazımda da sizleri tekrardan hayatı ve daha bir çok şeyi sorgulatacak bir oyunla tanıştırıyorum, SOMA. Bu yapım, (hatta ben şah eser demeyi tercih ederim) oynaması çok keyifli olmakla beraber bir o kadar da etkileyici bir hikayeye sahip. Hikayenin geçtiği dünya, olduğu çağ ve atmosferle beraber bütünleşip size sunulmuş. Eğer felsefi bilim kurgu bir yapımdan hoşlanabileceğinizi düşünüyorsanız bu oyun sizin için yapılmış. Spoiler vermeden inceleyeceğim ki bir gün siz de SOMA evrenini deneyimleyin.
Ben de ARK’a Bineceğim !
“Nedir bu ARK ?” gibi düşünceler duyuyorum şu anda. Ama öncelikle hikayeyi genel olarak anlatayım. SOMA trajik bir trafik kazasıyla başlıyor. Sonrasında doktorunuz sizi ofisine çağırıyor, “o” gün gelmiş. O gün çok önemli bir gün emin olun. Oyunu bitirdiğinizde “Aaa o gün !” diyeceğinizden çok eminim. Doktorun ofisine gittiğinizde size beyin taraması yapacağını söylüyor. Trafik kazasından sonra gerekli bir tedavi bu. Zaten asıl olayın patladığı nokta burası. Beyin taramasına başlıyorsunuz ve doktor hiç acımayacağını, bir fotoğraf çekimi gibi olacağını söylüyor. O sırada ana karakterimiz Simon tarafından bir söz söyleniyor; “Hindistanlılar kameraların ruhu çaldığını düşünürlermiş”.
Beyin taraması gerçekleştikten sonra bir anda hiç görmediğiniz ve bilmediğiniz bir mekanda uyanıyorsunuz. Tamamen yalnız başınıza bu ürkütücü yerde siz ne yapardınız ? Neler olduğuna dair hiçbir fikriniz yok. Tek yapabileceğiniz oyunu akışına bırakıp, etrafı keşfetmek olacaktır. Öyle bir atmosfer var ki oyunda, oynadıkça sizi içine çekecek. Denizaltına kurulmuş inanılmaz bir tesiste yeri gelince yaratıklardan kaçacaksınız, yeri gelince çözmeniz gereken bulmacalar olacak. Oyunda kullanabileceğiniz herhangi bir silah bulunmamakta. Genelde yaratıkların hareketini analiz edip ona göre gideceğiniz yolları seçmeniz gerekecek. Ben tek oturuşta bitirmiştim SOMA şah eserini. İlk oynayışta 10 saate yakın sürüyor bitirmesi. Böyle bir oyun için bence çok tatmin edici bir süre. Yaşatacağı ve göstereceği her şeyi yapmış oluyor ve sonunda da tatmin olmuş bir şekilde “vay be !” diyebiliyorsunuz. ARK ise oyunu oynarken zamanı gelince öğreneceğiniz bir proje. Daha fazlasını ve ayrıntıları oyunda keşfetmeniz için gizemli bırakacağım.
Başarılı, Sizi İçine Çekecek Grafikler
SOMA yapımının grafikleri hakkında çok da söyleyebileceğim bir şey yok aslında. Ben çok başarılı buldum, çünkü atmosfer olarak düşününce oyuna etkili olan çoğu kısım grafikler sayesinde öyle. Korkunç sahnelerin o gerici ortamı, kaybolmamanız için de yapılan sahne tasarımı gerçekten çok başarılı.
Denizin altında bir korku oyunu olunca çevre tasarımı çok önemli oluyor. SOMA bunu çok iyi ele almış. Etraftaki objeler, canlılar vs. hepsi bir bütün ve çok güzel bir şekilde yerleştirmişler çevreye. Grafikler gerçekliğini de çok yitirmemiş. Bu sayede kendinizi oyunun içinde hayal etmek daha da mümkün. Ayrıca, yan karakterleri de çok güzel yönetmişler. Oyundaki herhangi bir canlıya sempati duyabiliyorsunuz. Yolda hayatını kaybetmiş birisini gördüğünüzde onun ölmeden önceki son ses kaydını dinleyebiliyorsunuz. Bu konu tekrardan ayrıntı vermemem gereken bir konu olduğundan devamını es geçiyorum.
Başka bir atmosfere etken ise müzikler oluyor. Çok değişik müzikler yok, fakat atmosferik müzikler var. Mesela sizi denizin derinliklerinde hissettirmek için boğucu ve gerici müzikler kullanılmış. Tabii ki yaratıklardan kaçarken de sizi korkutacak tonda müzikler kullanılmış. Arada rahatlatıcı müzikler de yer alıyor tabi, örneğin korkunç bir yaratıktan kaçmayı başardıktan sonra. Bunlar dışında SOMA’nın müzik ile pek bir alakası yok.
En Yakın Arkadaşım bir Çip ?
SOMA aslında Catherine adındaki bir bilim kadınının projesi üzerine kurulu, ARK projesi. Siz de bir şekilde Catherine ile tanışacaksınız. Kendisini çok seveceksiniz, çünkü bu yalnızlık içerisinde birisine ihtiyacınız olduğunu siz de bileceksiniz. Catherine mükemmel bir en iyi arkadaş rolüne bürünse de aslında onun tek amacı projesini başarıyla tamamlayabilmek. O yüzden, Catherine’in sözlerine dikkat edin derim, belki sizin için önemli olan bir şeyi atlıyorsunuzdur.
SOMA size çok fazla şey öğretecek bir oyun. Her oyun size bu kadar bilgi ve sorgulama gücü vermez. Oynarken karşınıza kullanmanız ve anlamlandırmanız gereken çok fazla yeni alet, obje ve yaratık çıkacak. Bu yüzden size en büyük önerim oyun içerisindeki yazıları, posterleri vs. olabildiğince okumanız. Aynı zamanda etrafı sağlam gözetleyip, ne olup bittiğine bakmanız sizin için çok iyi olur. Yoksa ne yaptığınızı bile anlayamadan oyun biter gider. Ama bilin ki bazı şeyleri anlayınca her şey rayına oturacak ve ne olursa olsun sizi derinden etkileyecek bir iz bırakacak. Ben oynayalı 3 sene geçmiş hala dün gibi hatırlıyorum her detayı. Oyunun hissettirdikleri hala kalbimde. Hiçbir zaman da geçebileceğini sanmıyorum.
Seçimlerinizin Arkasında Durabilecek Misiniz ?
Oyun içerisinde birkaç tane ciddi seçimle karşılaşacaksınız. Daha önce hiçbir oyunda durup bu kadar düşündüğümü hatırlamıyorum ne yapsam diye. SOMA bana bunu yaşattı. Oyunu oynarken arkanıza yaslanıp, “bir saniye ya !” diye bağırıp seçim yapmak istemeyeceğiniz anlar olacak. Belki daha önce başka bir oyunda hiç düşünmediğiniz şeyleri düşüneceksiniz, ki evet öyle olacak. Varoluşsal sorular dönecek kafanızın içerisinde. Hazır olun…
Tek istediğiniz bu yerden sağlam bir şekilde çıkmak. Birkaç kişinin yardımıyla bunu yapmaya çalışan Simon çok zor durumlarda kalacak. Simon’ı yönlendirirken ne kadar mantıklı ya da duygusal olacaksınız ? Oyun bittiğinde kaç gün kaç kişiyle tartışacaksınız finali ?
Amnesia Yapımcılarından Sağlam Performans
SOMA 2015 yılında Frictional Games tarafından geliştirilip yayınlandı. Zamanında Amnesia yapımı ile kendini duyuran bu şirket tekrardan büyük bir başarıyla anılmaya hak kazandı. Eğer bu tarz oyunlara ilgini varsa içinde SOMA’nın da bulunduğu bu listeden kendinize göre farklı yapımlar da bulabilirsiniz. Steam üzerinde 49 tl olan SOMA, indirim zamanlarında alınması gereken bir oyun. Kendi fiyatını hak eden ve çok başarılı bir yapım.
Şiddetle oynamanızı tavsiye ediyorum. SOMA benim için bir şah eserdi. Bir sonraki yazıda görüşmek dileğiyle…
Yorum yap