Donald Ray Pollock’un aynı adlı romanından uyarlanan ve yönetmenliğini Antonio Campos’un yaptığı bir film var karşımızda. The Devil All The Time ilk duyurulduğunda, hiç şüphesiz en dikkat çeken yönü oyuncu kadrosundaki isimler olmuştu. Tom Holland, Robert Pattinson, Bill Skarsgârd, Mia Wasikowska, Sebastian Stan, Harry Melling ve Jason Clarke gibi toplumun hatırı sayılır bir kesimi tarafından tanınan isimler yer alıyordu filmde. Kitabın konusunu bilen insanlar için beklemesi zaten halihazırda heyecanlı bir yapım olsa da, benim gibi kitabı okumamış insanlar için bu oyuncu kadrosu heyecanı asıl kamçılayan şeydi.
Nihayetinde filmi izleme fırsatı buldum ve iki saati aşan süresi ve dolu içeriğiyle beni tatmin etmeyi başardı. Filmin şekli olarak benimsediği tarzı daha önce de deneyimlemiş biri olsam da, bu film için de yer yer heyecanlandığım anlar oldu. İtiraf etmek gerekir ki bu tarzdan her zaman hoşlanmışımdır. Birbirinden ayrı hikayelerini izlediğimiz karakterlerin, bir noktada bu hikayelerinin kesişmesi -iyi işlendiği zaman- oldukça keyif verici bir metot. İşte The Devil All The Time da bu metot üzerine kurulu.
Geçmiş ve Geleceğin Sirkülasyonu
Filmin konusuna, önemli bir kısmını anlatmadan ifade etmek zor olacağı için değinmeyeceğim. Merkezine Tom Holland tarafından canlandırılan, babası II. Dünya Savaşı gazisi olan Arvin karakterinin alındığı; Knockemstiff, Ohio ve çevresindeki taşra yerleşimlerinde geçen ve bir dizi karakterin; din, sapkın cinsel fanteziler, şiddet ve yozlaşma üzerine kurulu hayatlarını anlatan bir film The Devil All The Time.
Özellikle din ve dini arayışlar filmin önemli bir kısmına temel teşkil ediyor. Savaşta şahit oldukları nedeniyle tanrıyla olan iletişiminde sorunlar olan ama nihayetinde eşinin hastalığı nedeniyle tanrıya yönelen bir adam da görüyoruz; biri, sahip olduğu fobiyi tanrının bir lütfu olarak değerlendirip zamanla sanrılara kapılarak kendini ilahi bir mucizenin parçası olarak düşünen, diğeri ise bulunduğu konumunu pedofili gibi kendi cinsel eğilimleri için kullanan ve insanları manipüle etmekten çekinmeyen iki rahip de. Film, açık dinsel bir eleştiri yapmaktan ziyade, dinin insanlardaki tecellisinin onları sürüklediği yolları bizlere izlettiriyor.
Filmin sırtını dayadığı bir diğer olguysa şiddet. Baba ve oğul üzerinden, sevdiklerini korumak temeline oturtulan fiziksel şiddeti; bir adam ve onun karısının cinsel fantezilerini gerçekleştirmek için tuzağa düşürdükleri genç otostopçular üzerinden cinsel şiddeti; dini inançlarını istismar ettiği bir genç kızdan faydalanan rahip özelinden ise duygusal şiddeti görüyoruz. En nihayetinde karakterlerin yaşadıkları tüm olaylar bir bütün olarak psikolojik şiddetin de bir tezahürü olarak nitelendirilebilir. Film, şiddeti gözümüze sokarcasına kullanmıyor tabii. Taşra hayatının olağan akışında çoğu zaman sıradan bir yaşam karesi gibi çıkıyor her şey karşımıza. Filmin anlatımını ve realist yanını güçlü tutuyor bu durum da tabii.
The Devil All Time ‘da Kalburüstü Oyunculuklar
The Devil All The Time’ın en güçlü yanı ise oyunculuklarıdır demek kesinlikle abartı olmayacaktır. Neredeyse her oyuncu oldukça iyi bir performans ortaya koyuyor. Bill Skarsgârd, Harry Melling ve Robert Pattinson’ın performansları beni özellikle çok etkilerken, Tom Holland ve Eliza Scanlen gibi isimlerin de rollerinin hakkını fazlasıyla verdiğini söyleyebilirim.
The Devil All The Time, ufak tefek kusurları olsa da, güçlü oyunculukları, başarılı sinematografisi ve taşra hayatına dair sunduğu sert öykülerindeki gerçekçi tadı ile son derece izlenilesi bir film. Şahsım adına, film kütüphanesinde kaliteli orijinal içerikler pek barındırmayan Netflix için de takdir edilesi bir iş.
Bill Skarsgârd, Harry Melling ve Robert Pattinson olağanüstü oyunculukları eşliğinde din ve günümüz ilişkisini sorguluyorsunuz. gerçekten çok ilginç bir yapım. film romantizmden uzak gerçekçi bir bakış açısı sunuyor gerçekler acılar. ve müthiş oyunculuk… mutlaka izleyin bu güzel kritik için de ayrıca teşekkürlerimi sunarım.