2011 yılının en sıradışı senaryolarından bir tanesini ekranlarımıza taşıyan “In Time”, Justin Timberlake ve Amanda Seyfried’in başrolünü paylaştığı muazzam bir bilim-kurgu örneği.
Bu distopyada tek geçerli para birimi zaman. Genel yaşantıya sosyal eşitsizliklerin ve sınıf ayrımının kelimesi kelimesine uygulandığı bir düzen hakim. Kimisi birkaç saat daha yaşayabilmek için çalışırken, kimisinin milyonlarca yılları var. Bir kazaya veya suça kurban gitmedikleri sürece neredeyse ölümsüzler. Günümüzün sosyal yapısını andırıyor fakat ayrımları daha net bir şekilde göz önüne seriyor. Bu filmde insanlar kollarında bulunan bir saat ile doğuyor, 25 yıl boyunca zamanları sabit kalıyor, 25 yaşına geldiklerinde ise yaşlanmaları duruyor. Sonrasında ise saatleri bir yıllık bir geri sayım başlatıyor. Bundan dolayı filmdeki karakterlerin her biri yüzlerce yıl yaşamış olsalar bile genç gözüküyorlar.
Eşitsizlik ve Mücadele
Daha zorlu şartlardaki bölgelerde bulunanlar da saatleri başladıktan sonra yaşayacakları her gün için çalışmak zorundalar. Zenginliklere göre zaman bölgelerine ayrılmış bu düzende alt sınıf çoğunlukla günü gününe yaşıyor. Çoğunun 1-2 günden fazla vakti olmuyor. Zengin kesim ise hayatlarında bir gün bile çalışmadan milyonlarca yıl yaşayabiliyor.
Bu çarpık düzende bile “Justin Timberlake”’in canlandırdığı “Will Salas” karakteri hayal ettiği dünya vizyonundan ve inandıklarından şaşmayarak öyle büyük bir değişime imza atıyor ki herhangi birimizin eline iyi bir fırsat geçtiğinde doğru değerlendirebilirsek bütün dünyayı etkileyebilecek bir değişim yaratabileceğimiz hissiyatını veriyor. Sırf bu motivasyon için bile fazladan bir puanı hak ediyor.
Düellolar bile zaman için bir nevi bilek güreşi tadında gerçekleşiyor. Kulağa ne kadar saçma gelse de izlerken nefesinizi tutacağınızı neredeyse garanti edebilirim.
Dopdolu bir heyecan maratonu!
Hayat mücadelesine yepyeni bir anlam katarken bir yandan da sinematografisi, yönetmenliği ve senaryosuyla döneminin filmlerinin birçoğunun önüne çıkıyor. İçerisinde aşk, tutku, nefret, ihanet, merhamet, fedakarlık, aksiyon, anarşi… Kısacası bir filmden bekleyebileceğiniz her şey mevcut. Özellikle aksiyon severlerin hoşuna gidecek bir çok şey mevcut. Vahşi batı filmlerini aratmayan banka soygunları ve çatışma sahneleriyle, lüks arabalar ve kovalama sahneleriyle dolu. Bir an olsun sıkılmadan veya oynatıcınızda sahneleri geçip durmadan izleyebileceğiniz bir film. Kendinizi yer yer yaşadığınız dünyayı sorgularken, yer yer nefesinizi tutarken bulabilirsiniz.
Aslında “In Time”’ı sadece bir film olarak değerlendirmemek lazım. Aynı zamanda farklı sosyal sınıfların algı yapılarına, hayat beklentilerine, eşitsizliklerine ve problemlerine uyarlanmış koskoca bir eleştiri gibi düşünebilirsiniz. IMDB‘de hakkı verilmemiş nadir filmlerden biri olabilir.
Toparlamak gerekirse “In Time” hem kendinizden hem de içinde yaşadığınız dünyadan birçok örnek bulup filmde işlenen duyguları hissedebileceğiniz harika bir bilim-kurgu ve aksiyon filmi örneği. Mutlaka izlemenizi tavsiye ederim. İyi Seyirler!
Yorum yap