Anime sektörü şu an çok enteresan bir yere gelmiş durumda. Gelirler hiç olmadığı kadar arttı ve sektörün tahmini toplam değeri yaklaşık 18 milyar dolar gibi bir rakama ulaştı.
Daha önce Anime Sektöründeki Üretim Artışı; Çok Fazla Anime Diye Bir Şey Var Mı? yazımızda sektördeki bu bollaşmaya değinmiştik ama yine de üstünden geçmekte fayda var. Sektördeki bu sıçramanın en büyük sebeplerinden birisi Çin ve Kuzey Amerika’dan yatırımcıların Japon animelerini her zamankinden daha fazla lisanslamalarıyla beraber Japonların uluslararası pazarı gündemlerine almaları. Haliyle yapılan anime sayıları da hayli artmış durumda. Bir sezonda yayınlanan anime sayıları 35 ile 50 arasında değişiyor. Yıllık yeni başlayan anime sayısının son 4-5 yılda %50’den fazla arttığı görülüyor.
Netflix, bu yatırımcıların arasında en agresif ve en büyük olanlardan birisi. Daha önce 2018 yılı için 30 tane orijinal animenin yapımını üstleneceklerini açıklamışlardı. Crunchyroll, Amazon, Funimation ve Apple Stüdyoları da animelere yatırımlarını arttırmaya devam ediyorlar. Bu arada bahsi geçen firmaların hepsi ayrı birer dev. Apple ve Amazon bir yana Crunchyroll ve Funimation yıllardır sektörde lisanslama işindeler. Funimation, Sony Pictures’a ait, Crunchyroll ise telekomünikasyon devi AT&T ve Chernin Grubundan yatırım almakta. Haliyle bu devlerin yeni animelerin yapımına olan katkısı sektörün büyümesinde önemli birpay sahibi oldu.
Belki daha önce duymuşsunuzdur ama anime sektöründe çalışmak kesinlikle toz pembe değil. Çoğu çalışanın kazancı fakirlik sınırının altında ve çalışma yoğunlukları da çok çok fazla. Bu nedenle pek çok animatör, Twitter başta olmak üzere çeşitli kanallarda bu kadar sevdikleri bir sektörde çalışmakta ne kadarzorlandıklarını pek çok kez dile getirdiler. Sola Dijital Sanatlar‘ın başkanı Joseph Chou da kendisiyle yapılan bir röportajda: “Son zamanlarda medya, animeendüstrisini ağır çalışma şartlarından dolayı taşlıyor fakat aslında şartların böyle olmasındaki büyük suçlu onlar.” şeklinde bir beyanat verdi. Açıklayalım: Chou’nun bahsettiği durum TV kanallarının haber yaparkenki iki yüzlülükleri. Öncelikle televizyonda gece geç saat animelerinin yayın süreleri genellikle pahalıya mal oluyor. Bunun yanında yapım aşamalarında ortaya çıkabilecek sıkıntılardan dolayı Long Riders! animesinde olduğu gibi bölüm ertelemek gerektiğinde stüdyo, hem bölümün yayınlanması gereken hem de yeni bölümün yayınlanacağı saatin parasını ödemek zorunda bırakılıyor. Haliyle ücretler ve şartlar böyle ağırken stüdyoların karlılığı düşüyor ve bu da çalışanlara yansıyor.
İşin daha vahim olan kısmı ise şu: NHK ve Fuji TV gibi kanalların temsilcilerinin animelerin prodüksiyon komitelerinde yer almaları. Bu komiteler yapım süreci, takvimi ve bütçeye karar verdikleri için çalışma şartlarının nasıl olduğunun da gayet farkındalar.
Bu prodüksiyon komite sistemi şimdiki haliyle, zaten stüdyo ve animasyon ekibi dışında herkese kar getiren çarpık bir sistem. Kyoto Animasyon gibi birkaç büyük stüdyo dışında, çalışmasını yayınladıktan sonra kara geçen stüdyo neredeyse yok. Sonuçta KyoAni eğer canını sıkarsanız gider animesini sinemalara uyarlar, belki de normalde kazanacağından çok daha büyük paralar kazanır. Bahsi geçen daha küçük stüdyoları zarardan kurtaran ve iflas etmelerinin önüne geçen tek şey ise Blu-Ray satışları ve figür gibi yan ürünlerden alınan paylar.
Buraya kadar sektörün şimdiye kadarki halinden bahsettik. Son yıllardaki değişimi, yani Netflix’in sektöre el atmasını ise Chou, daha insancıl, daha sağlıklı şartlara yaklaşıldığı şeklinde yorumluyor. Chou’ya göre önceden yayınlanma sonrası %5 zarar edilen yerde şu an %15 kar ediliyor. Hatta yine Chou’ya göre Crunchyroll ve Amazon’un Anime Strike‘ı animeleri herkese ulaştırmak için çırpınsa da bu konudaki en agresif yatırımcı Netflix olduğu için en büyük avantaja da Netflix sahip.
Bu anime lisanslama firmalarından hangisi olursa olsun anime sektörü galiba en çok ihtiyacı olan şeyi buldu. Normalde bahsettiğimiz üzere prodüksiyon komitelerinde TV kanallarının temsilcileri de olduğu için animenin nasıl olacağına karışabiliyorlar. Bu yeni iş modelinde ise sözleşmelerin şartlarına göre değişmekle beraber stüdyonun kendi istediği ürünü ortaya koyabileceğini varsayabiliriz.
Dikkat ettiyseniz şu ana kadarki iş modeli, sektörün durumu dedik ama geçmiş zamanı hiç kullanmadık. Evet ne yazık ki bu yeni yaratıcı özgürlük nedeniyle her şey güllük gülistanlık olmamış. Geçtiğimiz ağustosta bazı animatörler Twitter’da birhashtag açarak çalışma şartlarının iyileşmediğini ve kazançlarının artmadığını dile getirdiler. Şartların iyileşmemesi bir yana bu yeni artan talep stüdyolara ekstra iş yükü ve ekstra stres olarak dönmüş. İşin daha da vahim kısmı sektör çalışanlarının bu hali sıkça dile getirildiği ve bilindiği için yeni animatörler sektöre girmekten imtina ediyorlar, yeni yetenekler yetişmiyor, haliyle de mevcut çalışanların çalışma saatleri uzuyor, şartları daha da ağırlaşıyor, yapımda da gecikmeler meydana gelebiliyor.
Şimdiki tabloda tüm stüdyolar 2020’ye kadar takvimlerini doldurmuşlar. 75 tane aktif ana stüdyo olduğu hesaba katılacak olursa, aslında sorun sektörün mevcut büyüklüğünün yeni talebi henüz karşılayamaması.
Tüm dünyayı Türkiye gibi olduğunu varsaysaydık yeni girişimcilerin bu pastadan pay kapmak için sektöre atılacağını varsayabilirdik fakat söz konusu Japonlar olunca ne olacağını kestirmek zor. Bizim öngörümüz mevcut durumda zaten Çinli ve Koreli animatörlere outsourcing yapan stüdyoların, tecrübelerini Asya’nın daha ucuz işçilik çıkaran ülkelerine yan stüdyolar açarak veya en azından tecrübelerini aktararak masrafları arttırmadan hatta mümkünse düşürerek iş gücünü arttırmaya yönelecekleri. Sonuçta çok fazla kişinin “ben artık daha çok kazanıyorum, çalışanlarım da daha çok kazansın” dediği bir dünyada yaşamıyoruz. Zaten Çin animelerinin gün geçtikçe animasyon ve kurgu kalitelerinin artıyor olması Japonların bu konuda her zaman tekel olmayacağının adeta bir göstergesi. Bakalım, hep birlikte bekleyip göreceğiz.
Yorum yap