Hereditary, Amerikalı yönetmen Ari Aster’ın ilk uzun metrajlı filmi. Prömiyerini Sundance Film Festivali’nde yapan film günümüz korku sinemasına damga vurdu diyebiliriz.
Korku filmlerinin formülü aşağı yukarı bellidir. Özellikle sıkı bir korku filmi izleyicisiyseniz bir süre sonra bütün filmler birbirinin aynısı gelir. Aslında senaristleri ve yönetmenleri de anlamak lazım. Her yıl onlarca film üretilen korku sinemasında yeni konu bulmak çok zor. İzleyiciyi korkutmak içinse belli kalıpların içinde kalmak gerekiyor. Hereditary işte tam bu ortamın içine ilaç gibi gelen bir film. Sağlam yönetmenlik, kaliteli oyunculuk ve diğer örneklerinden biraz olsun sıyrılmayı başarmasıyla seyir zevki yüksek bir film. Gelin yakından inceleyelim!
Aman Aman Nasıl Bir Aile Bu Böyle? – Hereditary
Film, oldukça sorunlu bir aileye odaklanıyor. Bu sorunlu ailenin büyükannesinin cenaze töreniyle açılışı yapıyoruz. Ölen büyükanne, kızı Annie’nin tören konuşmasından anladığımız kadarıyla epey tuhaf bir kadın. Yaşanan ölümle birlikte oluşan aile içi travmanın şiddeti de her geçen gün artıyor. Evin küçük kızı Charlie tuhaf yalnız ve asosyal bir çocuk. Üstelik oldukça tuhaf davranışlara sahip; Kış günü soğuk ağaç evde uyumak, ölen kuşun kafasını kesmek ve bu kafaya taç yapmak gibi… Baba ve abi ise aile içi dinamiklerde pasif ve işlevsiz karakterler. Annie ise uğraştığı minyatür işi, travmatik geçmişi ve gün geçtikçe yalnızlaşmasıyla aileyi biraz olsa domine eden kişi.
Annie’nin annesinin ölümünden sonra gittiği terapi grubunda anlattıkları ise çok önemli. Bu konuşmada, abisinin 16 yaşında annesinin odasında kendini astığını, bu intihardan önce ise annesinin içine birilerini yerleştirdiğini düşündüğünü söylüyor. Bir küs, bir barışık giden ilişkilerinde annesini oğlunun yanına bile yaklaştırmayan Annie, kızının doğumunda buzları eritiyor. Hatta emzirmesine bile izin veriyor. Anlayacağınız işler baya karışık.
Ailenin erkek çocuğu Peter’ın bir gün gideceği partiye kardeşi Charlie’yi de götürmesi söyleniyor. Partide Charlie’nin yediği pasta sebebiyle alerjisi tuttuğu için panik dolu hastane yolculuğunda dehşet verici bir kaza oluyor. Charlie’nin nefes almak için pencereden uzattığı kafası ağaca çarparak kopuyor. İşte Ari Aster tarzı! Ani ve travmatik ölümler Hereditary filminde ortaya çıkıyor. Peter ne yapıyor dersiniz? Sanki hiçbir şey olmamış gibi eve dönüyor. Kardeşinin cesedini arabada bırakıp bir güzel uyuyor. Bu ölümden sonra her şey daha da kötüleşiyor. Travmaları Annie’nin yaptığı minyatür evlere olan yansımalardan da takip edebiliyoruz. Bu süreçte iyice yalnızlaşan Annie bir gün Joanna isimle bir kadınla karşılaşıyor. Bu kadından bir ruh çağırma ayini öğreniyor. Evde yapılan bu ayinden sonra yaşananlar ise gerilimin dozunu her geçen dakika arttırıyor. Ama ne arttırmak!
Çekilin Yoldan Kral Paimon geliyor! – Hereditary
Hereditary filminde öfkeli bir ruh filmi izleyeceğimizi düşünürken satanik göndermelerle dolu, bir ayinin içinde buluyoruz kendimizi. Filmin tanıtım aşamasında Charlie ön planda tutulduğu için baş karakter olacağını zannederken kendisi filmin ortasında ölüyor. Bir de ne görelim aslında mesele abi Peter’dan dönüyormuş. Annie, ters giden ayinden sonra şüphelenmeye başlayarak annesinden kalan eşyaları karıştırıyor. Bir de ne görsün! Joanna aslında annesinin arkadaşıymış ve yapılan ayin ise Kral Paimon isimli şeytan için bir beden sunmayı amaçlıyormuş. Ya da şöyle ifade edelim doğru bedeni sunmayı amaçlıyormuş. Çünkü filmin başından beri Kral Paimon, Charlie’nin bedeninde ve güçlenmesi için erkek bedenine ihtiyacı var.
Annie, bebekliğinde Peter’ın yanına yaklaştırmadığı için istediğini alamayan büyükanne geçici olarak Charlie’nin bedenini sunuyor ve ölümüyle birlikte yeni bir beden ihtiyacı doğuyor. Filmin başında Charlie’nin “büyükannem erkek olmamı istemiş” cümlesinden ise bunu daha de iyi anlıyoruz. Charlie’nin en başından beri ölmesi gerekiyordu. Bizi şok eden bu ölüm zaten planlıydı. Filmin sonunda ise ayin gerçekleşiyor ve Kral Paimon Peter’ın bedeninde yeniden can buluyor.
Biraz Da Teknik Konuşalım!
Hereditary ilk yarıda eser miktarda korku ögesi bulundursa da daha çok psiklojik-gerilim tadında ilerliyor. İkinci yarıda ise korkunun dozu epey artıyor. Tabii bu filmden bir Korku Seansı aktifliği beklememek lazım. Hoş Ari Aster’ın böyle bir iddiası da yok. Ama iddialı olduğu bir konu var ki filmin atmosferini doğru kurmak. Korku filmleri senaryonun yanında atmosferiyle de ön plana çıkmalıdır bana kalırsa. Hereditary’de yaratılmak istenen atmosfer de çok başarılı. Filmin başından itibaren sizi geriyor.
Midsommar izleyenler bilir, canlı, pastel tonlar hakimdir filmin geneline. Hereditary de tamamen böyle olmasa da pastel tonlara sahip. Filmi izlerken hayran olmamak elde değil. Kullanılan çekim teknikleri ve müzikler ise tam olarak olması gerektiği gibi.
Her şeyi konuştuk ama oyunculuklar için özel bir parantez açmak istiyorum. Filmdeki herkes o kadar iyi bir iş çıkarıyor ki. Özellikle Toni Collette, her oyuncunun altından kalkamayacağı bir performans sergiliyor. Üstelik kendisi korku filmlerinde oynamaktan hiç haz etmeyen birisi. Filmin kötü yanı yok mu dersek? Finalinin biraz aceleye getirildiğini düşünüyorum. Bu derece başarılı bir iş için daha iyi işlenmiş bir final daha iyi olabilirdi.
Hereditary, gergin ve kasvetli havası, başarılı oyunculukları ve sağlam kurgusuyla sinemaseverlerin ama özellikle korku severlerin kesinlikle izlemesi gereken bir film.
Güzel bir yazı olmuş. Fanzade ve Cansu severler olarak Cube serisinin de analizini görmek isteriz.