The Queen’s Gambit, Walter Tevis tarafından 1983 yılında yazılmış aynı isimli romandan uyarlanmış bir mini dizi olarak karşımıza çıktı. Yapım 23 Ekim 2020 gününde Netflix’de izleyici ile buluştu. Başrol görevini ; Split, The Witch gibi yapımlardan tanıdığımız Anya-Taylor Joy üstlendiği bu dizinin yaratıcıları Scott Frank ve Allan Scott’dur. Dizinin kadrosunda; Harry Potter’ın Dudley Dursley’i olan Harry Melling , Maze Runner serisi ile nam salmış Thomas Brodie-Sangster gibi isimler yer almakta.
Peki bu kızıl saçlının hikayesini özel yapan şey nedir?
İlk olarak dizi ile ilgili düşüncelerim fragmanını izlediğimde oluşmaya başlamıştı. Kendi kendime :” Yine her zamanki Netflix dizisi, bir çırpıda vakit öldürmek için izlerim,” demiştim. Hayatımda hiç bu kadar yanılmamıştım. Queen’s Gambit ne kadar özel bir insanı , bir dâhiyi ya da deliyi, anlatsa da herkesin kendinden bir parça bulabileceği bir yapım çünkü eninde sonunda herkesin bir insan olduğunu anlatıyor bu yapım. Aynı şekilde nasıl “biri kendinin en yakın arkadaşı olabilirse, biri kendisinin en büyük düşmanı olabilir, “ düşüncesini ele alan bu yapımı sadece bir “dizi” olarak izlemek ona saygısızlık olacaktır.
Beth Harmon: başlı başına bir hikaye
Queen’s Gambit’deki karakter gelişimi ve evrimi, günümüzde gördüğümüz çoğu yapımdan çok daha üstün bir seviyededir. Şu zamanlarda alıştığımız ve artık klişeleşmiş “ ana karakter finale kadar hep kazansın hep üstün gelsin ama final öncesi bir düşüş yaşasın sonra önemli bir ders alsın ve finalde her ne yapacaksa onun üstesinden gelsin ” formülünü bu yapımda da bir dereceye kadar görüyoruz ama önemli olan görmediğimiz noktalar. Örnek olarak Beth’in hayatının inişli çıkışlı olduğunu dizi boyunca fark edebilirsiniz. Bir bölümde Benny’ye kaybediyor , bir bölümde evinde oturuyor, bir bölümde ABD şampiyonu oluyor, bir anda alkolü bırakıyor sonraki 10 dakika içinde tekrardan başlıyor. Yani her saniye karakterin ne kadar yüce olduğu yansıtılmamış. Kendi gözümde daha iyi olan bir yöntemle, yani karakteri olduğu gibi; bir insan olarak anlatmış yapım. Karakter her saniye satranç çalışmıyor , her saniye turnuvaya gitmiyor , her saniye birileri ile diyaloğa girmiyor. Karakterimiz hepimizin yaptığı gibi yemek hazırlıyor, yiyor, kitap okuyor, tuvalete gidiyor, duş alıyor, makyaj yapıyor kısaca bir hayatını yaşıyor. Bu yüzden hepimizin bir parça kendimizden bulabileceği bir yapım The Queen’s Gambit.
Beth Harmon’nın en büyük düşmanı Beth Harmon’dır
Neden mi? Gelin anlatayım. Çocukluğunda tanıştığı yeşil sakinleştirici haplar onu “rahat alan” diyebileceğimiz bir noktaya sokuyor. İleri yaşlarında o kadar alışıyor ki bu hisse, dediğimiz “rahat alan” dan kendini çıkartmak istemiyor hatta çıkmaktan korkuyor. İleride bu “rahat alan” bağımlılıklarına alkol ve sigara da ekleniyor. Bunun gibi bağımlılıkların sebebi ,benim gözümde, kendini yeteri kadar iyi ,güzel ,çalışkan görmemesi. Anya-Taylor’ın bir röportajında da bu hissi yansıtması gereken sahnelerin ne kadar zor olduğuna değinmiştir. Kendini yeteri kadar iyi bulmadığını dizide çokça belirten Beth, bu bağımlılıkları kendini bir bakıma cezalandırmak için edinmiş olarak görebiliriz ama Beth’in bunun farkında olduğunu varsaymak doğru değil. Ne kadar Benny, Jolene gibi birçok arkadaşı bu konuda uyarsa da o eninde sonunda kendi kendine farkına varmadan bu alışkanlıklarına devam etmiştir.
Eeee anlat bakalım daha da ne var bu dizide, anlat anlat bitiremediğin?
Dizinin oyuncu kadrosu da çok iyi bir iş çıkarmış. Alice Harmon, küçük Beth , Benny Watts ve özellikle Beth Harmon için doğru kişileri bulduklarına değinmesem vicdan azabı duyarım. Beth’in belirttiği gibi kendini güzel bulmuyor oluşu , sevgili Anya-Taylor için de geçerliymiş ve bu sayede role bu kadar çabuk adapte olabilmiş.
Dizinin müzikleri şahane. Şuanda bu yazıyı yazarken dinlediğim Mason Williams’ın melodisi olan “Classical Gas” kullanıldığı sahneye o kadar iyi oturmuş ki şarkı bu sahne için bestelenmiş gibi hissediyorsunuz. Dönem müzikleri ve dizinin ana temasının adaptasyonları o kadar iyi ki her sahneye ayrı bir renk, ayrı bir perspektif kazandırıyor.
Dizideki oyunculuk üzerine birkaç kelam
“Oyunculuk çok kötüydü, Joaquin Phoenix’in Jokeri’ini geçemez!” ya da “ Jeniffer Lawrence’ın Silver Linings Playbook’daki performansının yanında soluk kalmış.” diyenler gelmeden belirtmek isterim ki bu isimler kendi çektikleri filmlerde, oynadıkları karakterler ile birleşmiş isimlerdir. Joker belki sinema tarihindeki en zorlu rol olabilir ama Joaquin Phoenix altından çok iyi kalkmıştı. Anya-Taylor Joy’un daha çok genç olduğunu düşünürsek bence oldukça iyi bir iş çıkartmış. Bazı yerleri daha iyi oynayabilir miymiş? Belki de evet. Ancak onun da Beth Harmon’la bütünleştiğini artık unutmamalıyız. Bir oyuncu için bu ya büyük beceri ya da büyük şans gerektirir benim gözümde. Daniel Radcliffe farkında olmadan çoğumuzun çocukluğuna etki bıraktı ve ismi hala Harry Potter olarak anılmakta ya da Heath Ledger’ı ele alırsak , kaç kişi Heath’in diğer filmlerini izledi ya da onların var olduğunu biliyor ki? Hepimiz onu Joker olarak tanıdık ve bu onun muhteşem performansı sayesinde oldu. Bu yüzden Anya’nın gerçekten iyi bir iş çıkardığını düşünüyorum. Yan karakterlerin canlandıran oyuncuların hepsinin karakterlerinin altından oldukça iyi kalktığını düşünerekten bu konuyu burada kapatmak istiyorum.
“Bitmedi mi ?”
Dediğinizi duyar gibiyim ama inanın bu diziyi iyi yapan ve değinilmesi gerek o kadar nokta var ki kendimi durduramıyorum. Dizinin setleri Alman Uli Hanish ve ekibi tarafından hazırlanmış. Bu ekibin ;bir elmayı , bir portakala çevirebilecek yeteneğe sahip olduğunu söylemek isterim.
Steven Meizler, sinematografi yönetmenliğini üstlenmiş ve neredeyse imkansız bir şeyi başarıp, bizlere –satranç hakkında hiçbir şey bilmeyen izleyiciye– satrancı ve yapılan hamlelerin önemi göstermenin bir yolunu bulmuştur. Satranç sahnelerinde oynanan oyunlar usta oyuncu ve Dünya Şampiyonu Garry Kasparov tarafından hazırlamıştır. Hamlelerin önemini oyuncuların yüzüne odaklanarak anlatmaya çalışmıştır Meizler. Satranç sahneleri dışında birçok olayı Beth’in perspektifinden göstermeye özen göstermiştir. Her türlü ışıkta mucizeler yaratmıştır.
The Queen’s Gambit hakkında son yorumlar
The Queen’s Gambit pek çok açıdan mükemmel bir dizi. Yapımcılarından aktörler ve aktrislere , kostümlerinden makyaj ekibine, kameramanları ve diğer ekip üyelerinin bu işe gönülden emek vererek çalıştığı açıkça ortadadır. Eve kapanık yaşadığımız bu zamanlarda belki 7 bölüm az kalabilir ama her zaman söylediğim gibi önemli olan bölüm sayısı veya süresi değildir. Önemli olan anlattığı hikayedir. Sağlıcakla kalın.
Queens Gambit > All
Normalde çok yorum yapmam ancak bu dizi ancak bu kadar iyi özetlenebilirdi.Uli Hanish ve ekibi konusunda sana kesinlikle katılıyorum çok başarılı bir betimleme olmuş ben de aynı şekilde düşünüyorum ve tabiki de bölümleri ne kadar az olsada dizinin anlatabildikleri ve seyir zevki çok güzel.Yazını okurken de sanki filmi tekrardan izliyormuş hissiyatına kapıldım.Sağlıcakla kal <3
mükemmel dizi arkadaşlar ben satranç oyuncusuyum kesinlikle çok gerçekçi
çok güzel bir dizi, arkadaş da çok iyi betimlemiş. ben zaten satranç ustasıyım.