Agents of SHIELD uzun bir aranın ardından dün ekranlara bomba gibi bir bölümle döndü. Geçen sezon çok zorlu geçmişti. Son haftaya kadar dizinin yeni sezon onayı almaması hem seyirciyi diken üstünde tutmuş, hem de yazarların elini ayağını bir birine dolaştırmıştı. Ama dün yayınlanan bölüm geleceğe dair büyük umutlar vadetti. Lafı fazla uzatmadan SPOILER uyarımızı yapıp detaylara inmeye başlayalım.
Bölüm Enoch ve Fitz‘in içinde bulunduğu uzay gemisinin ikiye ayrılması ile başlıyor. Fitz zaten Coulson’dan sonra dizide en sevdiğim karakter, Enoch da geçen sezonun en güzel detaylarından biri. O yüzden bu ikilinin maceralarını izlemek için çok heyecanlıyım. Hazır buradayken de geçen sezon finalinde sinirimi en çok bozan detayı da aradan çıkarmak istiyorum. ‘Elimizde iki Fitz oldu, o zaman birisinin kafasına taş düşsün ve ölsün’ ucuzluğunda bir yazarlığı bu diziye yakıştıramamıştım. Daha güzel bir ölüm kesinlikle yazılabilirdi, hatta belki bu noktada öldürmeyip 6. sezon için ilginç bir hikaye dinamiği yakalanabilirdi ama kafasına taş atarak öldürmeyi tercih ettiler.
Hemen sonrasında Zephyr-1‘daki SHIELD ekibine geçiyoruz. Jemma, Daisy, Piper ve Davis Fitz’i aramak için uzayda yolculuğa çıkmışlar. Uzay bilimkurgularına hasta olan birisi olarak uzayda daha fazla vakit geçirmelerini umuyorum. Bu sahnelerde Daisy’nin başka gezegenlerde ün salmış olduğunu gördük. Aralarında geçen muhabbetlerden ise bunun sebebinin karşılarındaki uzaylılar zayıflıklarını anlamasınlar diye her gittikleri yerde Quake’in gücünü kullandığı olduğunu öğrendik. Hiper uyku kapsülünün boş olduğunu gördükten sonra ekibin büyük oranda umutsuzluğa kapıldığını izledik. Jemma’nın Fitz gibi düşünerek ‘kesin bunun yapıldığı yere gitmiştir’ demesi ve ekibin ona karşı çıkması, son anda kimsenin rızası olmadan koordinatları girip malum gezegene doğru yola çıkması ekibin ilerki bölümlerdeki dinamiği ile ilgili ipuçları veriyor. Davis ve Piper açık bir şekilde rahatsızlıklarını dile getirirken Daisy içten içe karşı olsa da Jemma’yı destekleyecek ama Jemma işleri daha da ileri götürebilir. Uzayda seyahat eden bir grup önemsediğim karakterlerin maceralarını izlemekten daha zevkli bir şey yok benim için.
Dünyamıza dönelim ve SHIELD’ın hangi noktaya geldiğine bakalım. Direktör olarak Mack’in seçilmesinin ne kadar yerinde bir karar olduğunu hem Mack sahnelerinde, hem de Daisy sahnelerinde görmüş olduk. Quake’i sahada izlemek çok daha zevkli. Evet, Mack’in eline baltalı pompalı tüfek aldığı sahneleri de seviyoruz ama yöneticilik çok yakışmış adama. SHIELD’ın yeni ajanlarla kadrosunu genişlettiğini görüyoruz. Bu yeni ajanlardan biri de Kelly. Mack kendini yöneticiliğe adadıktan sonra Elena aşkı bu genç, yakışıklı ajanın kollarında aramış. Aşk üçgenleri sevdiğim bir konsept değil genel olarak. Ama Mack ve Yo-Yo ilişkisinin bu dizide başarıyla işlenmiş iki ilişkiden biri olduğunu düşünüyorum. Bu ilişkiyi aşk üçgeni içerisine dahil etmek biraz endişelendirse de AoS yazarlarına güvenmek istiyorum.
Mack’in emri ile May Coulson’un adını taşıyacak olan SHIELD Akademisi için çalışmaya başlamış. Ve bu da ekibimize Benson isminde yeni bir bilim insanının katılmasını sağlamış oldu. Bu da bana Fitz ve Simmons’u uzun bir süre dünyada göremeyeceğiz sinyalini veriyor. Coulson’un ölmüş olduğunu öğrendik. Mack’in öğütlerini dinlediği hologram mesajı ile de anmış olduk. Ama belli ki dizi Clark Gregg gibi bir oyuncuyu bırakmak niyetinde değil. Nasıl ki, Brett Patrick Dalton’u bırakmamıştı.
Sizin bu bölüm hakkındaki düşünceleriniz neler? Yorumda bulunmayı unutmayın.