Geçmişteki size, bir mektup yazma şansınız olsaydı veya gelecekteki sizden, yaptığınız hataları içeren bir mektup gelseydi, hangisini tercih ederdiniz? Yaşı benim gibi yirminin üstünde olanlar, geçmişe atılan mektubu; liseli arkadaşlarsa gelecekten gelen bir mektubu tercih eder, sanırım. Orange animesi de 26 yaşına giren Naho’nun, 16 yaşındaki haline yazdığı mektubu içeriyor. Mektupta Naho, yaptığı hataların düzeltilmesini ve kalbinde taşıdığı o pişmanlıkların silinmesini arzuluyor. Durup bir düşününce, bir çoğumuz gibi…
Japonlar bu tarz yapımların kitlesine Shoujo (genç kız) diyor. Beyler durun hemen kaçmayın, diğer shoujo animeleri bilmem ama bu animeye bir şans vermelisiniz. Hem bu kısıtlama niye; shoujo, shounen (genç erkek) izleyiciyi bir kalıba sokma çabası niye? Bu 70’lerde, 80’lerde işe yarıyordu ama günümüz toplumu daha eşit değil mi? Aradaki duvar daha saydam olmamalı mı?
Yukarıdaki paragrafta kalıpları boş verin desem de shoujo anime olarak, toplasanız bir iki tane izlemişimdir; çünkü Orange’dan önce bir çoğunun yazın çıkan Türk Dizileri gibi olduğunu düşünüyordum. Orange animesine de sıfır beklentiyle başlamıştım. Sadece bu tarz bir anime incelemek istemiştim. Beklentimin düşüklüğünden mi bilmiyorum, Orange daha ilk bölümden sarstı, içine çekti beni. Animeye gece başladım, güneş ışığıyla beraber bitirdim. Ne aksiyon, ne durum komedisi, ne de mindfuck denilen akıl dolu yapımlardan ama bir oturuşta, soluksuz izledim tüm bölümleri. Böyle sarsacağını hiç düşünmemiştim.
Hikaye ilerleyişi, izleyici hiç sıkmadan, boş ve sıkıcı yan konulara dalmadan ilerliyor. Animenin kısa oluşunun da bunda bir etkisi var. Orange’ın konusunun tek bir amacı, izleyiciye vermek istediği 3-4 tane mesajı bulunuyor. İstediklerini yerine getiren bir anime olmuş. Konu dağılmadan ilerliyor, vermek istediği mesajlarsa izleyiciye her bölüm nakış gibi işleniyor. Spoiler (sürpriz bozan) vermemek adına bunlardan bahsetmeyeceğim, siz de izleyeceğiniz sitede animenin künyesinden konuya bakmayın. Tamamiyle spoiler yersiniz.
İki ana karakterin yani Kakeru ve Naho’nun çekingenliği bazı bölümler canımı sıktı. Tabi sonra benden 8 yaş küçük ve karakter olarak utangaç bireyleri anlattığı aklıma geldi. Yani anlamaya çalışırsanız, Orange empati yaptıran bir seri.
Bir de yan karakterimiz Suwa var. Önceki yazılarımda da belirttiğim efsane yan karakter sınıfına giriyor. Güçlü, çevresindekilerin yükünü hafifleten, onlara hep güler yüzle yaklaşan bir kahraman. Bu tarz kitaplardaki, animelerdeki hayali karakterleri unutmayın; hayallerinizin tıkandığı yerde size yol gösterebilirler.
Animede tam olarak canımı sıkan tek bir şey vardı. Geçmişe gönderilen mektupların, nasıl gönderildiğini açıklama isteği. Keşke izleyiciye bırakılsaydı o kısım, çok kurcaladılar, çok irdelediler.
Müzikler de açılış (opening) kısmı animenin sıcak konusuna çok uygun seçilmiş. Kapanış (ending) kısmının sıcaklığıysa hüznünden geliyor. Tüm bölümlerde müzikleri, hiç atlamadan baştan sona dinledim. Bu da bir anime için büyük bir artı.
Orange animesinin beni bu kadar etkilemesin de mektupta yazan tarihlerin ufak bir etkisi oldu. Mektupta yazan bazı tarihler benim hayatımda da bazı dönüm noktalarını içeriyor. Bu yüzden puanım biraz yüksek olabilir.
Son paragrafta, özellikle türü seven belli bir kesme animeyi tavsiye ederdim. Bu sefer sadece şunu diyeceğim: izleyin arkadaşlar, bu animeyi izleyin. İyi seyirler.
Orange
Bölüm Sayısı: 12
Tür: Dram, Romantik
Mangaka: Ichigo Takano
İlk Bölüm Yayın Tarihi: 4 Temmuz 2016
Editör Puanı: 9.0/10
Diğer anime incelemeleri için tıklayın.
Yorum yap