Zombiyle ilgili ya da daha geniş söylemek gerekirse insanlığın yok oluşuyla ilgili yapımlar hep hoşuma gitmiştir. Bir de bunu genel çizginin dışında işleyen yapımlar, benim için baş tacıdır. Boş zombilerden sıkılanlara alternatif olması adına, bunlara bir kaç örnek vermek istiyorum; Warm Bodies, I Am Legend, World War Z, Zombieland filmleri, Playstation’a özel The Last of Us oyunu ve incelememize konuk olan Koutetsujou no Kabaneri animesi. Saydığım bu yapımlar size hoş vakit geçirtecektir.
Hikaye, dünyada bir sanayi devrimi gerçekleşirken Kabane (ceset) denilen yürüyen ölülerin ortaya çıkmasıyla başlıyor. Bu yürüyen ölülerin diğer zombi yapımlarından farklı olan özelliğiyse, demirden tabakayla kalplı olan kalplerinden vurulmadıkça ölmemeleri, bazılarının geçmişinden gelen özellikleri devam ettirebilmesi (kılıç kullanımı gibi) ve bahsedersem sürprizini bozacağını düşündüğüm ana hikaye akışına yön veren diğer özellikleri.
Koutetsujou no Kabaneri’nin geçtiği Hinomoto Adası’nda yaşayan insanlar kabanelerden korunmak için sığınak olan karakollar inşa etmiş ve bu karakollar arası iletişimi ‘animeye steampunk havası kazandıracak’ demiryolu üzerinden sağlamışlar. İşte animenin en sevdiğim ikinci kısmı bu. İnsanlığın çaresiz duruma düşmesi, insanın hükmeden değil de aciz olduğu bir dünyadan bahsedilmesi, küçük koloniler kurulsa da yine bir lidere/düzene ihtiyaç duyulması. Ve bunu anlatırken 80’ler bilim kurgu filmleri gibi yapması. O filmlerde bilirsiniz, film gelecek de geçer ama buram buram 80’ler kokar her sahne, her mekan, her kıyafet. Bu film de bizi kıyamet sonrası bir dünyaya götürse de izlerken 100+ yıl öncesi Japonya’yı hissediyorsunuz.
Koutetsujou no Kabaneri’nin en sevdiğim kısmına gelirsek eğer; ana karakterimiz olan Ikoma’nın çok sıradan bir birey olması. Tabi kendi içinde derin bir karakter ama unvan bakımından ne savaşçı, ne soylu ne de süper güçlerle doğmuş şanslı biri. O unvan olarak sıradan bir tamirci. İlk bakışta pasif bir karakter imajı çizse de diğer animelerin düştüğü tuzağa düşmüyor. Tabiri caizse aslan gibi cenk meydanında savaşıyor. Gelişim gösteren karakterle, bizi baydıran pasiflik arasında gidip gelen serilerden değil.
Serinin felsefi bir derinliği olmasa da toplumu haklı yere yerdiği bir kaç nokta var. Toplumun mücadele etmek yerine alışması, kendilerini bir kafese kapatıp dünyayı korktuğu yaratıklara bırakması, liderlerine aşkla boyun eğmesi; Stockholm sendromunu anımsatıyor. Onları kurtarmak için gelen kişileri, düzenin bozulacağından korkup reddetmeleri, düşmanca yaklaşmaları günümüz toplumuna ne kadar da çok benziyor, dedirtti.
Çizimler ve müzikler ortalama üstü olan seride eksi olarak bakabileceğim tek nokta, sonlara doğru alınan power-up’ların kimi izleyiciye abartı gelmesi; fakat ana hikaye baştan sona buna hazırlıkla geçtiği için, ilk bölümden son bölüme bunun üzerinde duruluyor. Sonlara doğru bunun olacağını bilerek izliyorsunuz.
Koutetsujou no Kabaneri’yi izlerken yer yer Attack on Titan’ı anımsayabilirsiniz. Bunun nedeni iki muhteşem serinin de aynı stüdyo tarafından çıkması. Aynı stüdyo olunca tabi bir korku başlıyor. Attack on Titan gibi yıllarca 2. sezonun gelmesini bekleyebiliriz. 2018’de gelecek diyenler var ama ben ihaleyi arttırıp 2020 diyorum.
Son olarak farklı bir zombi teması açlığı çeken varsa, steampunk yapımlar arayan varsa, yeni çıkan basit animelerden sıkılan varsa; izlesin, izlettirsin efendim. İyi seyirler.
Koutetsujou no Kabaneri
Bölüm Sayısı: 12
Tür: Aksiyon, Macera, Gerilim
Anime Yazarı: Ichıro Okouchi
Anime Yönetmeni: Tetsuro Araki
Gösterim Tarihi: 8 Nisan 2016
Editör Puanı: 8.3/10
Yorum yap