The Prestige, Christopher Nolan’ın yönettiği, Wally Pfister‘ın görüntü yönetmeni olduğu, Christopher Ball, Valerie Dean, Christopher Nolan, Aaron Ryder, Charles JD Schlissel, Emma Thomas, William Tyrer gibi yapımcıların olduğu, bestesinin David Julyan tarafından yapıldığı 2006 yılı filmidir. Jonathan Nolan ve Christopher Nolan, bu filmi Christopher Priest’in romanından uyarlamıştır. Filmde Hugh Jackman, Christian Bale, Michael Caine, Piper Perabo, Rebecca Hall, Scarlett Johansson, Samantha Mahurin, David Bowie ve Andy Serkis rol alıyor.
“Takıntı genç bir adamın oyunudur”
John Cutter
Filmin Konusu | The Prestige
1890’ların Londra’sında iki sahne sihirbazının birbiriyle savaşı filmin ana temasıdır. Film bize düz biz zaman çizgisinde hikayeyi anlatmamaktadır. Filmin gelecek sahnelerinde Sihirbaz Alfred Borden ( Christian Bale ), rakibi Robert Angier’i (Hugh Jackman) öldürmekten hüküm giymiştir. Bunlar olmadan önce her şeyin en başında her ikisi de mühendis John Cutter (Michael Caine) ile birlikte “Milton the Magician” (Ricky Jay) için asistanlık yapmaktadır.
Angier’in karısı Julia ( Piper Perabo ) bir su hücresi gösterisi yaparken boğulması bir dönüm noktası olacaktır. Çünkü Angier, karısını sert bir düğümle bağlayıp bağlamadığını hatırlamadığını söyleyen Borden’ı suçlamıştı. Böylece ikisi, birbirlerinin işlerini bozmaya çalışan en büyük düşmanlar haline gelmişlerdie. Borden, mimarı esrarengiz Bernard Fallon ile “Profesör” olurken, Angier ise Olivia Wenscombe ( Scarlett Johansson ) ile “Büyük Danton” olarak birbiriyle rekabet ederler.
Senaryo Nasıldı? | The Prestige
Bu filmin harika bir senaryosunun olduğu apaçık ortada. Filmin başlangıcında bile bize nasıl bir hikaye anlatılacağı söyleniyor. Michael Caine‘in sesiyle açılan film aynı zaman başı ve sonunu aynı replikle tamamlayarak bize harika bir hikaye anlatımı sunuyor. Peki film nasıl mı başlamıştı? İyi bir sihirbazlık gösterisinde olması gereken üç tane önemli şeyden bahsedilerek açılmıştı.
”Her sihirbazlık numarası üç bölüm ya da perdeden oluşur. Birinci bölüme vaat denir. Sihirbaz size sıradan bir şey gösterir. İskambil destesi bir kuş ya da bir insan. Bu nesneyi size gösterir. Son derece gerçek ve üzerinde oynanmamış bir şey olması için nesneyi incelemenizi ister. Fakat aslında öyle değildir. İkinci perdeye dönüştürme denir. Sihirbaz olağan bir nesneyi alır ve onu olağanüstü bir şeye dönüştürür. Hilenin sırrını arıyorsunuz ama dikkatli bakmıyorsunuz. Çünkü siz kandırılmak istiyorsunuz. Henüz alkışlamazsınız. Çünkü bir şeyi yok etmek yeterli değildir. Onu geri getirmek gerekir. Bu yüzden her sihirbazlık numarasında üçüncü bir perde bulunur. Buna Prestij bölümü denir.”
John Cutter
Akıl Oyunları ve Saplantı | The Prestige
Film bize akıl oyunlarıyla dolu bir hikaye anlatırken aynı zamanda saplantının bir insanın ruhunu nasıl kemireceğini de anlatıyor. Saplantı ve intikam hırsı insanın bir sürü ahlaki değerlerini yok eden kötücül bir histir. Film bize bu duyguyu Robert karakteri üzerinden veriyor. Filmde zaman ilerledikçe Robert’ın da ne kadar kötü bir adama dönüştüğüne şahit oluyoruz ve sevdiği insanları da birer birer kaybediyor. Bunlardan biri kendi elleriyle düşmanına gönderdiği Olivia’dır.
Düşmanının numarasını öğrenme ve onu yok etme hırsı onu her geçen gün daha da tüketiyor. Bu yolda bazen rezil olurkwn bazen de filmde de çok fazla vurgulandığı gibi elini pisliğe sokmaktan çekinmemektedir. Başlangıçta kuşa zarar vermekten bile çekinen bir karakterken sonrasında klonlarını katletmekten çekinmeyen ve birisine iftira atarak onu idam gönderen acımasız bir adama dönüşmüştür.
Tesla ve Makinesi
Angler, düşmanının yaptığı numarasının çok büyük bir sırrı olduğuna inanıyordu. Bu yüzden onun dublör kullandığına asla ihtimal bile vermemişti. Oysa film bize başlardaki kuş numarası ve engelli taklidi yapan idealist sihirbaz adamla bazı ipuçları vermişti. Fakat biz seyirciler olarak Robert gibi daha büyük bir şey olacağına inanmak istiyorduk. En azından çoğumuz öyle düşündük. Meraktan deliye dönen Angler soluğu sürekli Tesla’nın yanında alıyordu. O dönemler aynı zamanda elektrik savaşlarının olduğu bir dönemdi. Yani sihirbazlar dışında mühendisler de birbirleriyle rekabet halindeydi. Bunlar ise Tesla ve Edison’dan başkası değildi.
Film bize Tesla’nın gelmesini sürekli geciktirerek karakteri seyircinin gözünde yüceltiyor. Ardından etkili bir girişle hikayeye merhaba diyor. Onun makinesinin ne olduğu bu filmde başlarda önemli bir gizem unsuru olarak sunuluyor. Ardından yavaş yavaş makinenin amacı anlaşılıyor. Fakat Tesla orayı terk ettikten sonra Robert’a söyleyeceği, bu makineyle yapacağı şeyin onu yok etmek olacağı. Çünkü bu makine kederden başka bir şey getirmeyecektir. Aslında bu makine Robert’ın saplantısının bir objesidir.
”Prestige” Bölümü
Bu film bize adeta bir sihirbazlık gösterisi sunuyor. Hem de iki tane desek yanlış olmaz. Veya nereden baktığınıza bağlı. İlk odaklanacağımız yer Alfred Burden’ın sırrı. Filmde bize sıradan bir şey olarak kendi kişisel hayatı gösteriliyor. Ardından idam edilerek yok oluyor. Sonunda ise yeniden ortaya çıkıyor. Bu sırrı çözmek için dikkatli bakmamız gerekiyordu ama izleyenlerin çoğunun pek dikkatli bakmadığına eminim. Çünkü seyirci de kandırılmak yani Alfred Burden’ın dublör kullanmadığına inanmak istiyordu. Sonunda ise prestij bölümü geliyor ve yok olan nesne geri geliyor. Bu numaranın sırrı ise elbette dublör kullanımıyla ilgili. Yani Alfred Burden aslında iki kişiydi. Elbette bu karakterlerin de saplantısı mesleğiyle ilgili. Bu uğurda birisi karısına birisi de sevgilisine zarar veriyor.
Nasıl Sona Erdi?
İkinci kısım ise aslında yoruma açık bir son. Bu da Robert’ın Tesla’nın makinesi sayesinde klonlandığını öğrenmemizle ilgili. Filmin yoruma açık kısmı da bir kapsül içinde gördüğümüz ve ağzından su baloncukları çıkan Robert’ı göstermeleriyle son buluyor. Yani filmin sonunda en büyük düşmanı tarafından silahla öldürülen kişi aslında klon muydu ve gerçek Robert bütün bunları izledi mi? Veya daha da ilginci aslında klonlama diye bir şey hiç varolmadı mı? Çünkü filmin sonunda gösterilen klonlandığı iddia edilen şapkalar aslında tam olarak birbirinin aynısı değiller miydi? Bu durumda Robert klonlandığını hayal edip dublörünü mü ölüme göndermişti? Bunu da elbette Burden’a iftira atmak için yapmıştı. Filmi bu şekilde okuyanlar da var. Ama bana göre klonlama hikayesi daha etkili.
Oyunculuklar Nasıldı? | The Prestige
Filmdeki her bir oyuncu rolünü harika bir biçimde oynuyor. Christian Bale ve Hugh Jackman her zamanki gibi harika performanslar sergiliyorlar. Michael Kane klasik babacan ve öğüt verici karakterde oldukça etkili. Scarlett Johansson ise bu filmde genel filmlerine göre daha sakin bir rolde karşımıza çıkıyor. Elbette o da çok başarılı. Piper Perabo da kocası tarafından kandırıldığı için intihara sürüklenen bir karakteri harika oynadı. Tesla’yı oynayan David Bowie ise bana göre Tesla rolü için pek doğru bir tercih değil. Ancak karaktere yeni bir yorum getirme konusunda oldukça başarılı. Andy Serkis ise her zamanki gibi iyi bir iş çıkarıyor.
Son Notlar: The Prestige
Sonuç olarak film bize gerek oyunculuklar gerek harika bir senaryosuyla güzel bir sinema keyfi sunuyor. Bu filmin bana öğrettiği en önemli şey saplantının insanları değiştirme gücüydü. Filmdeki üç karakterde biri intikam diğeri de yaptığı işe aşırı saplantı duyması yüzünden hayatlarını mahvetmişti. Bu yüzden duygu ve düşüncelerimiz yaşamlarımızı etkileyen en önemli sihirdir. Ve bazen gerçekten kandırılmak isteyip hayat denen bu gösterinin tadını çıkarmak istiyoruz.
Başka film incelemeleri ve benim diğer yazılarım için bağlantıları tıklayabilirsiniz.
Yorum yap