Diyar Diyar İsekai; Sebepleri ve Örnekleriyle İsekai Neden Bir Türe Dönüştü?

Another World/Başka Dünya ya da Anime ve Manga tüketicilerinin jargonuyla “isekai” son yıllarda oldukça popüler hale geldi. Her mevsim sezonu en az bir tanesine denk gelmek sıradanlaştı ve eleştirel/parodi içerikli versiyonlarını dahi görür olduk. Peki neden? On yıllardır fantazi türünün bir alt kategorisi olarak değerlendirebileceğimiz Başka Dünya bu kadar popüler oldu ve bağımsızlığını “İsekai” adıyla kazanarak bir türe evrildi? Bu sorunun cevabı oldukça basit aslında ancak bir başlık altında konuşmanın faydalı olacağını düşünüyorum.

Başlamadan önce belirtmekte fayda var, yazıda pek çok Isekai animesinin Light Novel uyarlaması olduğunu hesaba katarak bazen izleyici yerine okuyucu dediğim, hatta genel olarak tüketici diye bahsettiğim de oldu.

1- Takip Etmesi Kolay

Artık realistik romanlar devrinde ya da rus edebiyatı tarzının takdir edildiği zamanlarda yaşamıyoruz. Okuyucu ya da izleyici yeni bir hikayeye başlarken o dünyaya daha kolay girebilmek istiyor. Karmaşıklık değil, akıcılık ve süreklilik önem arz ediyor.

İsekai türünün karakteristiği tam da bu noktada devreye giriyor. Hikayeyi takip etmeye o dünyanın terminoloji içerisinde yaşamaya alışmış bir rahibin, saray aristokrasisi içerisinde büyümüş bir prensesin gözünden değil de olaylara en az okuyucunun kendisi kadar yabancı, meraklı ve okuyucunun kafasındakine benzer sorulara sahip bir karakterin gözünden başlıyorsunuz. Bu hem okuyucunun aklındakine benzer soruların cevaplarını önden alarak hikaye evrenini kabul etmesini kolaylaştırıyor, hem de yazarın hikayesini anlatması için vermesi gereken elementleri araya tıkıştırabilmesini sağlıyor.

İsekai
Eğer dikkatsiz bir okuyucu ya da izleyici değilseniz çoğunlukla detayları kaçırmazsınız. Ainz-sama’nın aksine.

2- Anlatması Kolay, Yazar İstemese Bile

İlk maddede de değindiğim gibi yazara sunduğu anlatma rahatlığıyla çok büyük bir hataya düşmesine mani oluyor zira pek çok yazar ilk denemelerinde “info-dump” denilen bir günahtan muzdariptir. Kendi dünyalarını yaratırlar ve bu dünyanın geçmişi ne kadar detaylı olursa o kadar ikna edici ve takdir edilesi olduğunu düşünürler. O yüzden tanrısal bakış açısıyla bir hikaye anlatmaya çalıştıklarında esas olay örgüsünde yüzlerce, binlerce yıl önce yaşamış krallardan, yıkılmış imparatorluklardan veyahut evrenin yaratıcı tanrılarından filan bahsetmeye başlarlar. Bu çoğunlukla ilgi çekicilikten uzaktır ve dişini etli kısma geçiremeyen tüketici hızla ilgisini kaybetmeye başlar.

İsekai mekanikleri bunun için harika bir panzehir işlevi görür çünkü el mecbur gerekli olan bilgileri önden verirsiniz. Kurucu tanrılarınızdan ve eski imparatorluklardan da sırası gelince bahsedebilirsiniz.

3- Keşfetmesi Eğlenceli

Bir İsekai hikayesinin ana karakteri “her adam” yani düz ve herkesin kendini yerine koyabileceği bir tip olmak zorunda değildir. Onları özel kılan geçmişlere, huylara ve bakış açılarına sahip olabilirler. Yine de hepsi öyle ya da böyle kaşiftir. Düştükleri dünya hakkında bilgi edinmek isterler ya da edinmeleri gerekir çünkü artık yeni vatanları burasıdır.

Overlord güzel bir örnektir. Ainz ve Nazarick Anıtmezarı sakinleri ortalama bir fantastik romandaki kadar karışık bir dünyaya ışınlanırlar. Büyü mekanikleri basittir ancak farklı ülkeler, bu ülkelerden kilit karakterler ve hizipleşmeleri hikayede önemli yer kaplar. Eserin bunları aktarmaya dair çözümü basittir; önce bu evrene ışınlanan karakterlerin bilgi toplayışına şahit olup onlarla beraber biz de öğreniriz, sonrasında ise doğma büyüme buralı olan karakterlerin gözünden dünyaya bakarız.

Eski bir deyişteki gibi “Roma bir günde kurulmadı”

Aslında Tensura düz bir çizgi halinde keşfetmeye daha uygun bir örnek olabilir zira başka bir dünyaya reenkarne olduğu an etrafını algılayacağı duyuları da dahil olmak üzere en baştan keşfe çıkarız. Süreç önce mağara, sonra orman, sonra goblin köyü, sonra kurt sürüsü… şeklinde gider. Bu mekanik bir açıdan siz ilerledikçe kilidi açılan bir haritaya sahip açık dünya oyunlarına benzer. Açık dünya oyunlarının bize sunduğu keşfetme ve görev tamamlama keyfine bir hikayeyi takip etmenin keyfini dahil eder.

Geriye dönüp bakınca en azından Anime camiası özelinde oyun mekanikleri ile İsekai’lerin el ele yürüdüğünü görmek zor değil. Sword Art Online ilk yayınlandığında dönen muhabbetleri ve Overlord ilk yayınlanmaya başladığında gelen “gene mi oyun abi ya” eleştirilerini hatırlıyorum. Şimdi ise Rising of the Shield Hero’da bir oyun içine hapsolma ya da oyundan ışınlanma gibi bir hikaye elementleri olmamasına rağmen xp ve level mekanikleri gözümüzün içine sokularak kullanılıyor ve kimsenin şikayet ettiği yok.

4- Yeniden Yorumlamanın Avantajları

Türün ana faydasının keşfetme olduğundan bahsetmiştim ancak bunun tam tersi bir kolaylığı da var; yeniden yorumlama. Karakterinizi tarihin bir dönemiyle benzer koşullara sahip bir dünyaya gönderebilirsiniz. Böylece döneme dair yorumunuzu hiçbir gerçek şahısla ya da tarihi gerçekle çelişme riskine girmeden aktarabilir (elbette metaforunuzun tutarlılığı eleştirilebilir) ve gene tüketicinizin takip edebileceği, ortalama bir tüketici profili ile eşdeğer bilgi birikimine sahip bir karakter yaratabilirsiniz. Hatta daha iyisi, okuyucunun ihtiyaç duyabileceği ek bilgileri ana karakterinizin iç sesi ile verebilirsiniz.

United Değil, Unified States Diyeceksiniz

Yukarıdakileri okurken aklınıza gelmiş olabilir, bu cümleleri yazarken aklımdaki örnek Youjo Senki’ydi. Ülkelerin adını değiştir, biraz büyü ekle ve takvimle biraz oyna ve işte canınızın çektiği gibi at koşturabileceğiniz Birinci Dünya Savaşı sahneniz hazır. Tanya bizim dünyamızdan olduğu için birebir söylemese de ülkelerin karşılıklarını bildiği için okuyucuyu yormuyor ve gerçek dünya savaşından örnekler verebiliyor –dünya savaşlarında kullanılan silahlar ya da sovyetler tarihi gibi-

İsekai Konusunu Toparlayacak Olursak…

İsekai türü, acemi olsun ya da olmasın Light Novel yazarı için yazması, tüketici için içine girmesi kolay olması ve açık dünya oyunlarına benzer mekaniklerinin tüketicide karşılık bulması sebebiyle bir rüzgar yakalamış ve yeni şeyler denemeye hevesli üreticilerin yelkenlerine dolmuş gibi gözüküyor. Şu an “Vay amcam geri geldi, vay bu defa kılıç olduk” gibi parodileri gelen türün parodi çağı ile beraber yavaştan düşüşe geçip geçmeyeceği meçhul ancak en az birkaç sene daha ana akımda yeni örneklerini görmeye devam edeceğimiz kesin.