Netflix son dönemde pek çok yeni korku yapımı çıkardı. Bazıları çok başarılı olurken bazıları ise pek de bekleneni veremedi ama hepsi bir şekilde çok izlenmeyi başardı. Özellikle Mike Flanagan elinden çıkan korku işleri sadece korku kategorisinin değil genellikle Netflix’in en çok izlenen yapımları olmakta. The Haunting of the Hill House, The Haunting of Bly Manor ve Midnight Mass yapımları ile ünlü yönetmen için neredeyse kadrolu korku elemanı oldu diyebiliriz. Flanagan yine boş durmadı ve yeni dizisi Midnight Club ile kütüphanede yerini aldı. İlk bölümü ile dünyanın korkudan en çok zıplatan sahne sayısıyla Guinness Rekorlar Kitabı’na giren dizi, aldığı unvanı hak etti mi, gelin beraber inceleyelim.
Kanserin Penceresinde Bir Korku Kulübü! – Midnight Club Dizi Konusu
Ilonka, liseden yeni mezun olmuş bir genç kızdır. Üstelik derslerinde de çok başarılıdır, iyi bir üniversitede iyi bir bölüm okuma hayalleri kurarken başına hiç de planlamadığı bir şey gelir. Bir partide aniden rahatsızlanan Ilonka son evre Tiroid kanseri olduğunu öğrenir. Uzun tedaviler, onlarca yönteme rağmen bir türlü iyileşemez ve çok kısa bir ömrü kaldığı söylenir. Onun için artık yolun sonu gözükmektedir. Peki gerçekten öyle mi?
Ilonka tedavi için araştırmalar yaparken, Seattle’ın dışındaki Brightcliffe isimli bir bakımevinde onun gibi tiroid kanserinden muzdarip genç bir kızın aniden iyileştiğini öğrenir. Ona göre son çare burasıdır. Brightcliffe’e gidip tedaviyi orada arayacaktır. Bakımevine geldiği ilk günler oldukça keyifli zaman geçirse de günler geçtikçe anlam veremediği tuhaf olaylar yaşanmaya başlar. Hem bu tuhaf olayları çözmeye çalışacak, hem tedaviyi arayacak hem de yeni arkadaşları ile beraber Midnight Club isimli oluşumda korku hikayeleri anlatacaktır.
Ay Noluyo, Noluyo?! – Midnight Club Dizi İncelemesi
Gelelim Midnigt Club nasıldı sorusuna. Açıkça söylemek gerekirse çok iyi başlayıp tepe takla olan bir dizi olmuş. İlk bölümlerde ilgi çekici konusu, hikayenin işlenişi ve oyunculuklar derken seyirciyi içine alan bir yapısı var ancak ne var ki dizinin ortasından itibaren hikaye freni boşalmış bir kamyon edasıyla yuvarlanıp gitmiş.
Sanki ilk başlarda senarist ne yapacağını çok iyi biliyormuş da sonlara doğru başı unutmuş, ipin ucunu kaçırmış gibi. Senaryo dağıldı, hikayeler korkutuculuğunu ve anlamını yitirdi. Finale geldiğimizde ise akılda tek bir soru bıraktı “ee ne izledik biz şimdi?” Üstelik yapımın “en çok korkutan sahne”ye sahip olmak gibi oldukça iddialı bir de ödülü vardı. Diziyi izlerken sanki bir tepsi pirinçten taş ayıklıyormuşumcasına bu sahneleri bulmaya çalıştım. Üstelik bütün hikayeyi çöpe atan finali de cabası.
Midnight Club maalesef benim büyük ümitlerle izlediğim ama ne yazık ki umduğumu bulamadığım bir yapım oldu. Sıradaki gelsin!
Yorum yap