Eğer çok anime izliyorsanız, hele de psikolojik ve dram türündeki animeleri seviyorsanız dikkatinizi çekmiştir; animelerde karakterlerden hiçbiri, ne kadar sorunlu olursa olsun psikologa veya psikiyatra gitmez. Animeler Japon hayat tarzı hakkında her zaman doğru bilgi vermese de bu konuda genel yaşayışı yansıtmakta. Psikanalizin babası Freud, her ne kadar artık güncel olmasa da altın çağında da Japonya’da hiç etkili olmamıştır. (Tamam Persona’yı düşününce Jung etkili olmuş) Depresyon veya anksiyete gibi çok genel rahatsızlıklar ise, benzer karşılıkları olsa da aynı şekilde yaklaşım görmez.
Öncelikle Japonların psikolojik tedaviye nasıl baktıklarını anlamak lazım. Zihinsel hastalıklar Japonlar tarafından hakir görülen bir durum. Çünkü daha önce Otakuluk ile ilgili şu yazımızda da söylediğimiz gibi Japonlar kendilerinden ziyade toplum için yaşadıkları, topluma faydalı olmaları gerektiği mantığıyla yetiştiriliyorlar ve anlayacağınız üzere psikolojik problemi olan insanlardan sağlıklı işleyen çarklar çıkmıyor. Topluma faydası olmayan insanlar dışlanıyorlar, bu nedenle de bu tip sorunlarla uğraşan insanlar, başkalarına yük olmamak veya ailesini ve kendilerini utandırmamak için sıkıntılarını bir sır gibi saklamayı tercih ediyorlar. Genetik veya biyolojik sıkıntılar bile genellikle zihinsel rahatsızlıklarla çok ilişkilendirilmediği için, bu tip rahatsızlıkları olanlar, rahatsızlıklarının sebebinin kendi zayıflıkları olduğu ithamıyla karşı karşıya kalarak iyice çaresiz bırakılıyorlar. Yani aslında mesele büyük oranda psikolojik yardım alamamaktan ziyade yardım almamayı tercih etmekten ileri geliyor.
Peki terapi görmek isteyen olursa gidebileceği yer çok yer var mı?
Yok. Çünkü bu şekilde bir talep yok denecek kadar az. Japonya’da zihinsel hastalıkların tedavisiyle ilgili bir yönetmelik veya kanun bile yok. 2015 yılında böyle bir düzenleme yapma kararı alınmış aslında. Fakat henüz tamamlanmış biz düzenleme yok, hala bu terapi ve tedavileri uygulayacak kişilerin uzmanlıklarına dair bir sertifika sistemi üzerine çalışmalar devam ediyor. Tahmin edeceğiniz üzere önemli bir konuda daha önceden bulunmayan uzmanları yetiştirmek meşakkatli bir süreç. Bunun dışında yine önceden önemli görülmediğinden olsa gerek hükumet veya sigorta firmaları hiçbir şekilde böyle tedavilerin masraflarını ödemiyorlar. Alın size tedavi olmamak için bir sebep daha. Bunun yanında antidepresan gibi ilaçlar Japonya’da bulunmuyor. Batının zihinsel sağlık kuruluşlarının bazılarının temsilcilikleri bulunsa da bunlar da zaten genellikle Japon olmayanlara hizmet veriyorlar.
Japonya’da zihinsel hastalık uzmanları veya psikiyatrik tedavi yöntemlerinin kullanılmaması, kendine has yöntemleri doğurmuş tabii. Uyuşturucuyla mücadele merkezleri gibi sorunlarından kurtulmak isteyenlerin gittiği merkezleri var Japonların. Freud’un eksikliğinde tedavilerde geliştirdikleri Morita metodu var. Bu terapi yöntemi adını, terapiyi geliştiren kişi olan Shoma Morita‘dan alıyor. Zen ritüellerinden etkilenen bu metot, hastayı stresten uzak bir şekilde yatakta dinlenerek ve kalan zamanlarda da aktivitelerle beyni meşgul etmek suretiyle sürekli kendini yargılamaktan uzak tutarak anksiyete bozukluklarının önüne geçmeyi amaçlıyor, aynı zamanda hayattan ve doğadan zevk alma gibi hisleri uyandırmaya çalışıyor. Bu yöntemle tedavi hastanın kendisini tanımasına ve durumunu kabullenmesine yardımcı oluyor.
Japonların bu yöntemleri problemleri çözmeye ne kadar yardımcı oluyor?
Bunun ne yazık ki kesin bir cevabı yok. Her ne kadar intihar oranları son birkaç yılda azalmış olsa da Japonya hala dünyanın en yüksek intihar oranlarından birine sahip. Tabii ki bu oranın hepsi psikolojik problemlere bağlı değil, içinde yüzyıllarca onurunu korumak için intihar edenlerin olduğu bir toplumdan bahsediyoruz sonuçta. Bu ritüel artık iyice azalmış olsa da etkileri devam ediyor. İntiharlar insanları endişelendirse de batı dünyasındaki gibi kınanmıyor, daha çok anlayışla karşılanıyor belki de. Hatta yine bazı animelerde denk geldiğimiz gibi insanlar internette, forumlarda intihar planlarını konuşup eşli veya toplu intihar planları yapabiliyorlar.
Japonya’da psikolojik sıkıntılar ve zihinsel hastalıkların tedavisi konusunda böylesine bir açıklık varken animelerde yer almaması da gayet normal. Hükumetin aldığı kararlarla bu durum değişirse, animelerde de bunun yansımasını görürüz belki ancak, toplumsal unsurlar düşünülünce böyle bir değişimin zaman alacağını varsaymak çok da zor olmasa gerek.
Yorum yap