Yeni çıkan animeler magic girl kasvetinden kurtulamıyor, sığlıkla, ecchi arası gidip geliyor gibi hissediyorum. En aykırı anime dahi bir noktada diğer animelerle benzer hisler taşıyor. Alışılmışın dışında olan animeler için bunu kötü bir eleştiri olarak söylemiyorum. Bu hissiyat çoğu zaman hoşuma gidiyor zaten ama doygunluk seviyesine gelince; uzaklaşıp, özlemek de yarar var. Ben de uzaklaştım ve sonrasında özlemimi dindirmek için tekrar anime dünyasına girişim Inuyashiki’yle oldu. Yaşlı bir ana karakterin olması, bu yaşlı ana karakterin bir de süper güçlerinin olması; sadece göz atmak için bile olsa Inuyashiki’ye şans vermeme yetti. Beklediğim farklı tadı buldun mu? Gelin incelemede bakalım.
58 yaşındaki Inuyashiki Ichirou, Sabahattin Ali’nin mükemmel eseri Kürk Mantolu Madonna’daki Raif Efendi’nin ucuz bir kopyası. İçine kapanık, sessiz, iyi kalpli birisi ama bunun yanı sıra ailesi tarafından ona işe yaramayan bir baba rolü çizilmiş. Inuyashiki mutsuz bir adam, eski sıradan günlerini özleyen bir baba. Yine mutsuzluğu had safhaya çıktığı bir gün, parkta yürüyüş yapar. O sırada esrarengiz bir olay gerçekleşir ve uyandığında artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Artık Inusyahiki mekanik bir süper adamdır. Anime Inuyashiki’nin süper bir bireyden, süper kahramana doğru yol almasını ele alıyor.
Animede olmazsa olmaz bir kötü karakterimiz var; fakat tam kötü diyemem. Hiro Shishigami gri bir karakter, sadece duygusal açıdan oldukça cahil. Bu tarz karakterlere en güzel örneğiyse, Naruto animesindeki Sasuke’yi gösterebilirim. Sasuke o kadar aykırı bir karizmaya sahipti ki bir çok anime onu örnek aldı. Siyah düz saçlar, bembeyaz bir ten, ölü gibi ama seksi bakışlar ve duygusal cahilliğiyle ortaya çıkan kız tavlama ustalığı. Inuyashiki animesindeki baş düşmanımız da birebir bu özellikleri taşıyor. O yüzden karakterin detayına pek inmeyeceğim. İzlemesi keyifli, basmakalıp bir karakter.
Bu paragrafta, çok ufak bir spoiler (sürpriz bozan bilgi) var. İsteyen bir sonraki paragrafa geçebilir. Inuyashiki’nin, Sosyal medyanın çöplüğünden (sürekli her şeyin altında beliren vandallar) bahsetmesi çok hoşuma gitti. Hiro Shishigami bir özelliğinden dolayı sosyal mecradaki klavye delikanlılarını, Death Note’daki Kira gibi öldürüyor. Bu kısımları izlemek, inanılmaz keyif vericiydi. O kötümser yorum yapanları, oturduğu yerden her şeyi eleştirenleri öldürmesini izlemek, itiraf ediyorum muazzamdı. Tabi sadece kurgusal dünyada.
Günümüzde çıkan animelerde, diğerlerinden ayıran iki üç farklılık yeterli gözüküyor. Inuyashiki de yaşlı bir ana karakter ele alarak bu farklılığı ortaya koymuş; fakat animede baygınlık geçirtecek kadar klişe mevcut. Sürekli toplumun alışılagelmiş kirlerini “abartı bir şekilde” gösteren animelerden çok sıkıldım. Yaşlılara saygı duymayan liseli gençler, Telefondan kafasını kaldırmayan liseli gençler, küfürlü konuşan liseli gençler, liseli gençler ve yine liseli gençler. Gelişim çağında, dünyasını keşfetmeye çalışan bu gençler kötü huylu değil, sadece ergen. Hitap ettiğiniz kesim ergenlik döneminde olan çocuklar olduğu için sürekli onlara kötü yanlarına gösterip, düzeltmeye çalışmak; “bombok” bir yol. Yıllar içinde Japoninsanının değişmesinde bu kötülükleri sürekli gösterip, onu normalleştirmek de etkili. Türk insanının değişmesinde de bu etkili. Bence çok sevdiğimiz Hababam Sınıfı, Hayat Bilgisi, Lise Defteri gibi gibi eserler; olumlu dersler çıkarmaktan çok, bizi kötüye alıştıran, kötüye götüren eserler oldu.
Ana karakterin pasifliğinden bir çoğumuz her zaman dert yanarız ve genelde ana karakterlerin yaşı küçük olduğu için tecrübesizliğine ve olgunlaşmamış cesaretine (korkaklığına) yorarız. Inuyashiki yaşlı ve süper güçleri olan bir ana karakter olduğu için bu yermelerin hiçbirinin olmayacağını düşünmüştüm ama bu Japon insanı bir garip. 58 yaşındaki bir adamın ergen çaresizliğiyle ana karaktere bürünmesi, gerçekten sinirimi bozdu. Arkadaşım bir zahmet 58 yaşındaki bir bireyin gelişimini izlemeyelim. Zaten yaşından dolayı o kararlı biri olsun. Tabi animenin tüm kurgusu Inuyashiki’nin pasifliği üzerine kurulu olduğu için pek bir şey diyemiyorum.
En beğenmediğim kısım çizimleri oldu. Benim gibi 80’ler, 90’lar animeleriyle, anime kültürünü büyüten biri için, 3B çizimler işkence gibi geliyor; fakat bu tamamıyla tercih meselesi. Zamanla bu tarz animeler çoğalacak ve benim alışmam gerekecek. Ajin, Berserk (2016) gibi animeleri izleyenler Inuyashiki’yi yadırgamayacaktır. Çizimler günümüze uygun kalitede.
Müziklerse, vasata yakın, akılda kalıcı değil. Çalan hiçbir şeyi hatırlamıyorum. Müzik listesine eklenmeyecek ama dinlediğinizde de rahatsız etmeyecek müzikleri vardı.
Eksi yönleri fazla olsa da tek seferde bitirebileceğiniz bir anime. Anlatım akıcı ve kafanızda oluşan sorular merak uyandırıcı. O soruların bir çoğuna mangakanın tercihi yüzünden cevap bulamasanız da güzel bir finali var. İzlemenizi tavsiye ederim.
Yorum yap