Vietnam savaşından çıkıp geldim. Şöyle bir iki kadeh bir şeyler içeyim yerel limanda bir lehimcilik işine gireyim dedim. Başıma neler geldi. Neyse, şimdi acaba bu bölgeyi kime versek? Her şeyden önce şu ayakkabılarımdan şu kan lekesini çıkartsam iyi olacak galiba. (Mafia 3 oynarken kendi kendime konuşuyorum)
Türk Dizisi kıvamında Mafya Hikayesi
Oyunumuzun yapımcılığı Hangar 13 isimli oyun firması tarafından üstlenilmiş.
2K tarafından yayımcılığı gerçekleştirilmiş. Ve Mafia serisinin üçüncü oyunu olarak karşımıza çıkmakta. Üçüncü oyun olmasına rağmen, Mafia her bir oyununda birbirinden bağımsız. Normal şartlar altında işinde gücünde insanların hikayesini anlatan bir oyun serisi. Bu sebeple ki şayet birinci ve ikinci oyunları oynamadıysanız da sorun yok. Seriye son oyunla giriş yapmışsanız hikâyeden herhangi bir şey kaybetmiyor olduğunuzu belirtmek gerek.
Birinci oyun 1930’lu senelerde, ikinci oyun ikinci dünya savaşı zamanlarında geçerken; üçüncü oyunda araya bir hayli zaman girmiş ve tarihler Vietnam savaşı zamanlarına ilerlemiştir. Karakterimiz Lincoln Clay adında siyahi bir eski asker. Vietnam savaşı sonrasında yurduna geri dönüş yaptınız. Tabiri caiz ise ikiye beş diye tanımladığımız biri olmuşsunuz. Kendini yetiştiren Sammy’nin sahip olduğu bara gidiyorsunuz. Ve kendisinin başının dertte olduğunu öğrenip ona yardımcı olmaya karar veriyor. Hikâye bakımından tam bir Amerikan dizisini andıran bir yapıt Mafia 3.
New Bordeaux Sokaklarında Her Gün Onlarca Ceset Kaldırıldığı Gelen Bilgiler Arasında
Mafia 3 kendinden önce gelen oyunlardan farklı olarak açık dünya konseptini belirlemiş bir oyun olarak karşımıza çıkıyor. Önceki oyunlarında da açık dünya ögeleri bulunurken her daim bir görevimiz ve gitmemiz gereken bir bölge olurken; Mafia 3 farklı bir yol izleyerek GTA tarzına bürünmeye çalışmış. Ancak bunu gerçekleştirmeye çalışırken seriden beklediğimiz hikâye anlatıcılığı akıcılığından maalesef bir hayli ödün vermiş bir oyun.
Oynanış dinamiği olarak amiyane tabiriyle “bize yamuk yapmış”, New Bordeaux şehrinin kontrolünü elinde bulunduran bir mafya ailesini alaşağı etmeyi konu alıyor. Mahalle mahalle ve bölge bölge bu mafya ailesinin kontrolünü zayıflatmamız gerekiyor. Ancak bunu yaparken yalnız değiliz (evet tamamen yalnızız ama perde arkasında yalnız değiliz) her türlü aksiyonu tek başımıza yapmamıza rağmen; hikâyenin ilerlemesiyle birlikte gözden düşmüş ve gücünü büyük ölçüde kaybetmiş mafya liderlerini kendi bayrağımız altında birleştiriyoruz. Her bir bölge ele geçirildiğinde bu bölgenin kime verileceğinin kararı ise bizde.
Bölge atamaları sayesinde altımızda bulunan liderlerin hem gelirleri artıyor hem bize verdikleri haraç hem de ne kadar gelirleri olduğuna bağlı olarak karakterimize bir takım geliştirme seçenekleri açılıyor.
Altımızda çalışan liderlerin bir diğer özelliği ise bize belli başlı hizmetler sunmaları; Haiti mafyası ayağımıza kadar cephanelik getirirken, İrlanda mafyası araç tahsis ediyor, İtalyan mafyası ise cebimizde bulundurduğumuz parayı güvenli bir yere götürüyor. Üstelik bize tanıdıkları olanaklar bununla da kısıtlı değil, kendilerinden bir takım ek hizmetler almak da mümkün ancak açık konuşmak gerekirse diğer hizmetlere oyun boyunca hiç ihtiyacınız olmuyor. Şayet altınızda çalışan bu liderlerden birisini çok ihmal ederseniz size karşı çalışmaya başlıyor.
Hepinizi Tek Tek Alaşağı Edeceğim!
İntikam yeminizi etmemizin sonrasında oyun içerisinde ordudan tanıştığımız CIA ajanı arkadaşımızla da birlikte çalışarak şehrin kontrolünü büyük mafya babasından tek tek ele geçiriyoruz. Şehrin her bir bölgesini kontrol eden bu büyük mafya’ ya ait bir adam var.
Bu adamın da yardımcıları var. Her birinin işine çomak sokarak yeri geliyor, kaçakçılık şebekesini çökerterek, yeri geliyor inşaat şirketlerini patlatarak yapıyoruz.
Oyundaki vekil sistemi bir hayli keyifli. Bu bilgileri ise oyunda ilerledikçe ve bu vekile ait sağ kolları sorguladıkça ediniyoruz. Tüm bilgileri topladıktan sonra CIA ajanı arkadaşımızın da içerisinden sağladığı bilgiler dahilinde kendisini alaşağı edecek bir plan kurup aksiyona dalıyoruz.
Oyunda tatmin edici olacak kadar silah çeşitliliği bulunuyor.
Otomatik saldırı tüfeklerinden, pompalı tüfeklere, tabancalardan roket atara kadar uzanan bir çeşitlilik bizleri bekliyor. Şayet işinizi sessiz yapmayı seviyorsanız, bu konuda ise seçim yapmak size kalmış. Dilerseniz bir siperin arkasına saklanıp naralar atarak düşmanlarınızı alt edebileceğiniz gibi saklana saklana ilerleyip bıçağınızla (veya susturuculu tabanca) kendilerini tek tek indirebilirsiniz.
1960’larda Hayat Bir Başka Oluyor
Mafia 3 atmosferi açısından bir hayli başaralı, eski New Bordeaux (Hayır gitmedim bilmiyorum) havasını çok güzel yansıtıyor. Siyahi bir insan olmanın o zamanlarda getirdiği yükü her an hissediyoruz.
Zira bazı işletmelere giremiyor (girersiniz de hemen çıkmazsanız polis çağırıyorlar). Veya sadece sokakta yürürken bile polislerden birinin size ırkçı bir şekilde laf atması çok güzel. (Oyunun içerisine dahil edilme açısından.)
Eğer kalbur üstü bir mahallede suç işlerseniz yandınız. Polis tüm gücüyle çullanıyor. Ancak bir kenar mahallede suç işlenmesi durumunda gelmeleri ya çok vakit alıyor veya hiç gelmiyor.
Araçlar zamanı iyi yansıtıyor. Araç içerisinde duyduğunuz müzikler tamamen zamanın ruhuna ait eski müziklerden oluşuyor. Şayet o zamanın müziklerini seviyorsanız New Bordeaux içerisinde gezinmeyi oldukça keyifli bulacaksınız. Eğer müzik sevmiyorsanız zamanının haber programını dinleyerek o zamanlar Amerika’da konuşulan konulara kulak verebilirsiniz.
Mafia 3, içerisinde toplanılacak bir hayli malzeme bulunduruyor.
Komünist propaganda posterleri, albüm kapakları ve Play boy dergileri bunlardan sadece bazıları. Tüm bu toplayabildiğiniz şeyler gerçek dünyada o zaman yayımlanmış. O sebepledir ki tahminimce telif hakkı için bir ton para harcanmış olmalı.
Oyunun grafikleri gayet başarılı, birçok açıdan insanı tatmin ediyor. Yansımalar, ışıklar ve kaplamalar çok başarılı. Ancak optimizasyon sorunu kendini çok belli ediyor, şayet güçlü bir bilgisayarınız yoksa 2016 yapımı olmasına rağmen oyunu özellikle açık alanlarda 30 FPS üzerinde çalıştırmak tam bir hayal.
Ben Sizin Babanızım Ben Ne Dersem O Olacak!
Mafia 3 açık dünyasıyla ve geliştirmiş olduğu fikirler dahilinde bir hayli yaratıcılıklar barındıran bir oyun olmasına rağmen, genel itibariyle gerek içerisinde bulunduğumuz sene gerekse çıktığı sene itibariyle güzel tepkiler almadı. Bunun ise aslında geçerli sebepleri var.
Teknik anlamda baktığınızda Mafia 3 kötü bir oyun değil, ancak beklenin altında kalan bir yapım, zira Mafia serisi her zaman için hikayesi ve sizi benzersiz durumlara sokmasıyla ünlü bir seri. Ancak üçüncü oyunun açık dünya ve küçük parçaları ele geçirme geçirerek rakibi alt etme mekaniği sadece başta keyifli.
Bir bölgeyi ele geçirmeye karar verdiğinizde o bölgedeki suç ağına önce zarar vermeniz gerekiyor, bunu ise haritada bulunan küçük – büyük depo ve işletmelere zarar vererek yapıyoruz. Bu görevler en başta keyifli olsa dahi kendisini inanılmaz tekrarlayan bir yapı haline geliyor. Oyunun ilk birkaç saatinde ne yapıyorsanız oyunun yirminci saatinde yine aynısını yapıyorsunuz. Buradaki esas adamı öldüreyim, buradaki mallara zarar vereyim, şuranın parasını çalayım derken iş grubu değişse de yaptığınız görevler hiçbir şekil değişmiyor. Bu durum bölgenin liderini alaşağı etmeye çalıştığınız bölümlerinde keyifli oraya varana kadar geçirdiğiniz zamanı ise memur gibi oradan oraya koşturup aynı işleri yaparken baygınlık geçirmenize sebep oluyor.
Fazla Düzenli Şehirleşme
Oyun içerisindeki mekân tasarımları birbirinin tamamen aynısı, bir iki nüans değişikliği olsa dahi genel olarak birbirine çok benziyor. Depo, fabrika, hamam gibi farklı mekanlara girip çıksak da sanki şehrin standartları buymuşçasına tüm depolar ve fabrikalar birbirine inanılmaz benziyor. Bir de bir kez temizlediğimiz mekâna o bölgenin vekilini alt etmek görevini açtığımızda tekrar girmemiz gerekiyor. İnsan bu noktada “bu burayı az önce temizledim, bir bu adamları nereden buldunuz? İki niye aynı yeri tekrar yapıyorum?!) diye sorguluyor.
Çatışmalar keyifli. Vuruş hissi kendini hissettiriyor, ancak çeşitli silahlar denemeniz için herhangi bir neden açıkçası çok bulunmuyor. Zira yapay zekâ oldukça başarısız bir şekilde karşımıza çıkıyor. Bir yere siper aldığınızda yapay zekâ nadiren sizi olduğunuz yerden çıkmaya zorluyor. Molotof kokteyl veya el bombası atarak deniyor. Ama bunu yapmadan önce “BOMBA ATIYORUM!” diye bağırarak siperden çıkıyor. Bu durumda size düşün tek şey kendisinin işini bitirmek ve sipere geri dönüp adamların çıkmasını bekleyip vurmak. Ben oyunu en zorda oynadım ne yalan söyleyeyim bir veya iki kere ölmüşümdür.
Araç sürüş dinamikleri bana çok keyifli gelmedi. Oyundaki her araç inanılmaz kayıyor. Yağmur yağdığı zamanları anlıyorum.
Her araç sanki drift yapsın diye özel olarak ayarlanmış. Belki 1960 yıllarında Amerika’da bir drift çılgınlığı başlamıştır onu bilmiyorum.
Bir Fikir Yaratıcı Diye Keyifli Olmak Zorunda Değil
Mafia 3’ün bir diğer kulağa hoş gelen ancak uygulamada zayıf düşen sistemlerinden bir tanesi; telefon dinlemeleri. CIA ajanı arkadaşımız bu mafya babasını alaşağı etme görevimizde bize yardımcı olması için yeni geliştirilen telefon dinleme sistemini bize tanıtıyor.
Her mahallede yaklaşık on adet telefon kutusu var.
Bu telefon kutularına verilen aleti yerleştirerek orada neler olup bittiğini anlayabiliyor ve nerelerde görevler olduğunu açabiliyoruz. Görev açmanın yanı sıra yasadışı iş faaliyetlerini yönetenlerin zaaflarını öğrenerek zamanı geldiğinde kendilerini ortadan kaldırmak dışında kendi organizasyonumuza katma imkânı sağlıyoruz.
Fikir genel itibariyle çok güzel ve atmosferik açıdan çok uygun, ancak oldukça keyifsiz bir içerik. An itibariyle bu konuşmayı gerçekleştirdiğimiz CIA ajanı kendisinde bu aletten sınırlı sayıda olduğunu o sebeple bize az miktar verebileceğinin bilgisini alıyoruz. Çünkü bu alet izleme listesinde yer alan bir aletmiş. Devlet çok sıkı kontrole diyormuş.
Fakat oyunun haritasını açtığımızda durum farklı. Bu aletlerin yüzlercesi haritaya dağılmış. Madem devlet kontrolünde bu malzeme, o zaman araba tamir garajında, haritanın saçma bir yerindeki çöplükte, mahalle arası sokaklarında kenarda bu malzemenin ne işi var? Zaten banal bir hal alan “sıradaki!” edasıyla koşturduğumuz mekanlar arasında sık sık duruyoruz.
İki adımda bir arabadan inip bunları bulup tekrar yola koyulmak insanın gerçekten canını sıkıyor.
Ben Gelmeden Evvel Buralar Hep Dutluktu
Mafia 3, kendinden gelen önce gelen oyunlara nazaran birçok açıdan zayıf kalsa da kendisine kötü demek haksızlık etmek olur. Zira oyun boyunca birçok inişli çıkışlı aksiyon yaşıyorsunuz. Çatışmalardan aldığınız haz, grafik ve atmosferiyle de güzel. Şayet noksan tarafları sizler için herhangi bir problem teşkil etmiyor ve bir sürü adam vurayım diyen bir aksiyon oyuncusuysanız keyif alacağınız bir yapım.
Çıktığı zamandan itibaren çok iyi notlar almamış olmasının genel sebebi kendini tekrar eden oynanışı ve birinci ve ikinci oyunlara nazaran hikayesinin bir nebze daha sönük kalmasından kaynaklı. Yanlış kararlar ve oyun mekaniklerinin yeterince test edilmemesinin kurbanı olmuş bir yapım.
Oyun hakkında kendi sitesinden de bilgi almak isterseniz; https://mafiagame.com/
Sevgili okurlarımız bir sonraki yazımızda görüşmek dileğiyle hoş çakalın diliyorum.
Yorum yap