Merhaba Barbie!
Şu an bulunduğumuz dünyanın sorunsuz ve tasasız olduğunu düşün. Her yer pespembe ve herkes mutlu. Ataerkil düzenden uzak, istediğinize erişebiliyorsunuz. Zor geliyor değil mi? Bu tarz bir dünyanın varlığı ve olabilme imkanı. Barbie aslında bize şu an yaşadığımız dünyanın gerçekliğini sunuyor. Bir nevi aynamız oluyor diyebiliriz. İzlediğimde tüylerim diken diken oldu. Aynanın içinde olmak ve belki de bunları izlemek beni çok etkiledi.
Barbie’de beklediğimden daha fazla konu hatta daha farklı bir perspektif ile ele alınmış. Bu filmi sevme sebeplerimden bir tanesi de kendini eleştirmesi oldu. Sonuna kadar savunduğu şeyin tek düze olmaması önemli bir noktaydı. Evet belki senaryo açısından çok başarılı değildi ama seyirciye vermek istediği mesajı kendini eleştirerek gayet başarılı bir şekilde verdi.
Barbie Nasıl Olmalıydı?
Greta Gerwig‘i yönetmen koltuğunda gördüğüm zaman daha ‘indie’ bir film olacaktır diye düşündüm. Biraz daha duygusal, biraz daha ağır bir film bekledim. Beklentimin tam tersi olsa da bu beni üzmedi. Açıkçası sadece en başta oyuncu kadrosu sebebiyle ön yargılı yaklaşsam da popüler kültür sinemasından uzaklaşılamayacağını anlamış oldum diyebilirim. Barbie, kısacası bize Barbie karakterinin gerçek dünya ile olan tanışmasını anlatıyor. Aslında filmde en çok sevdiğim kısım da bu oldu.
Çocukluktan beri sadece sosyal medya üzerinden değil, başka şekillerde dayatılan “mükemmel vücut, mükemmel saç, mükemmel giyim” düşüncelerini de eleştiriyor. Bir nevi kadınlar olarak verdiğimiz savaşı izledik. Hatta bu savaşımıza destek olmaya çalışan herkes ile izledik. Filmde de bu noktayı ayrı beğendim. Barbie’nin Nobel alırken “Ken’e teşekkür ederim.” demesi, bu filmin tek perspektif üstünden oluşmadığını da bize açıkladı. İnsanların bu filme karşı olumsuz düşüncelerinin temel sebebi ,bence, eşitlik kavramının özellikle biz kadınlar üstünde ataerkil toplum tarafından baskılanması.
Genel Hatları ve Son Söz
Kısacası filmi beğendim, genel hatları ile gayet hoşuma gitti. Oyuncu kadrosundan hiç bahsetmedim ama çok odaklanmam gerektiğini düşünmüyorum. Ryan Gosling için konuşmak istiyorum sadece. Filmdeki rolü açıklanınca bir sürü kişinin aklında soru işareti oluştu ama bence bu soru işaretlerini sildi. Ryan’ın sempatikliği ve yetenekleri Ken rolü ile çok güzel bağdaşmış. Margot’da bana o duygusallığı çok güzel hissettirdi. İzlerken ağladım, güldüm ve bolca duygu yaşadım.
Yavaştan son sözüme gelecek olursak, pek eleştiri yazısı gibi olmasa da neler düşündüğümü eklemek istedim. Barbie bizim düşündüğümüzden daha farklı bir film olmuş. Vermek istediği mesaj, bizlere anlatmak istediği olaylar gerçek dünyamızın bir parçası ve şu an en büyük sorunlarından biri. Bu filmi ne açıdan izlemek isterseniz o yöne geliyor. İsterseniz komedi gözü ile isterseniz macera gözü ile isterseniz de dram gözü ile izleyin ama hepsi aynı sonuca varıyor. Bu ise filmin en iyi yönlerinden biri. İstediği mesajı veriyor ve izleyicide etki bırakıyor.
Barbie, sen çok güzelsin! Biliyorum!
Yorum yap