Çizgi roman uyarlaması filmlerin son zamanlarda popülerlik kazandığı bir gerçek. Marvel’ın ”sinematik evren” fikriyle hatrı sayılır paralar kazanması sonucu DC’de kolları sıvamış ve DCEU (DC Extended Universe) adı altında kendi sinematik evrenini oluşturma kararı almıştı. Man of Steel’den sonra gelen Batman v Superman: Dawn of Justice de eleştirmenler tarafından yerden yere vurulmuştu. Sonradan yayınlanan Ultimate Edition ile biraz toparlasa da DC’nin sinematik evren atılımının ilk filmlerinde umduğunu bulamadığı aşikar.
İşte DC’nin ufaktan ufaktan kurmaya başladığı bu sinematik evrenin üçüncü filmi de Suicide Squad. Film dünyanın hemen her yerinde vizyona girmiş olsa da, biz henüz ön gösterimler hariç filmi izleme şansına erişebilmiş değiliz. Film hakkında şu an bir yorum yapmamız mümkün değil ancak, bu ekibin filmden sonra eskisinden daha popüler olacakları bir gerçek. Şimdi gelin birlikte bir bakalım, bu Suicide Squad neyin nesidir ?
Nedir bu Suicide Squad?
En başından belirtelim bu bir karakter/ekip tanıtımı değil. O yüzden de detaylara girmeyip biraz daha yüzeysel bilgilerle yorum ağırlıklı bir yazı hazırlıyoruz. Suicide Squad’ın ilk görünüşü 1959 yılına dayanıyor. The Brave and the Bold‘un yirmi beşinci sayısında çıkan SS’in günümüzdeki versiyonuyla neredeyse hiç alakası yok. Bizim bildiğimiz hale yakın Suicide Squad, John Ostander‘ın kaleminden, 1987 yılında Legends#3 ile ortaya çıkıyor.
Fikir çok basit, Amerikan vatandaşlarını kurtarmak için daha fazla askerimiz ölmesin, biz pis işlerimizi bu heriflere yaptıralım. Tam anlamıyla bir İntihar Timi yani. Kahramanların yapmayacağı pis işler, riske edilmesini kimsenin umursamayacağı hayatlar, sınırsız kontrol… Amanda Waller tarafından kurulan ve kontrol edilen bu ekip, eninde sonunda hükümete de bağlı tabii.
E tabii bu kötü adam denebilecek tipler de Amanda ablamızın yüzü suyu hürmetine hayatlarını riske atmıyorlar. Ayrıca öyle denetimsiz falan da değiller. Ciddi anlamda bir İntihar Timi bu ekip. Bir araya getirilmeden önce her birinin kafasının içine birer çip yerleştiriyor. Emirlere itaat etmediklerinde, sırları ifşa edecek olduklarında veya buna benzer durumlarda Waller tarafından düğmeye basılıyor ve bum.
En büyük olayları kolaylıkla harcanabilir karakterler olmaları. Kötü adamlar oldukları için onlara ne olduğunu kimse pek önemsemiyor. Suicide Squad hikayelerini ilgi çekici kılan özelliklerden bir tanesi de bu. Diğer çizgi romanlarda görmediğimiz kadar ilginç şeyler karşımıza çıkabiliyor, çünkü bu karakterlerin sınırları yok.
Bir diğer nokta da bu kötü adamların birbirleriyle birlikte çalışmak zorunda olması. Her biri bir pislik olan bu heriflerin birbirlerine güvenmek için de hiçbir nedenleri yok aslında. E haliyle bu ekip içinde de bir çok sorun yaşanmasına neden oluyor. Ha bir de liderlik olayı var tabii. Her ne kadar Yeni 52 serisinde bu rol genellikle Deadshot ve Harley Quinn‘e verilse de ekibin orijinalde lideri, filmde de göreceğimiz Rick Flag.
Şimdilik Türkçe olarak sadece JBC yayıncılığın yayınladığı Yeni 52 serisinin ilk cildi bulunsa da, orada anlatılan hikaye de son derece tatmin edici. Türkçe’ye Dost Kazığı olarak çevrilen ”Kicked in the Teeth” ekibin bir araya gelişini ve sistemin genel işleyişini son derece etkileyici bir şekilde anlatıyor. Ayrıca karakterlerin geçmişlerini de flashbackler aracılığıyla çok hoş bir şekilde aralara yedirmişler. Olmuş olmuş.
DC de Suicide Squad’ın filmle birlikte popülerlik kazanmasını bekliyor olacak ki Suicide Squad Rebirth serisini emin ellere vermiş. Serinin çizimlerini Jim Lee yapıyor. Yine sinemanın çizgi roman sektörünü etkilemesinin bir sonucu olarak, çizgi romandaki ekip de filmdekine yaklaştırılmış. Pek çok hikayede yer alan King Shark, Killer Frost, Black Spider gibi isimleri Rebirth serisinde göremeyeceğiz. Şaşırdık mı ? Eh, pek de şaşırmadık.
Filmle ilgili eleştirilere gelecek olursak… Eleştirmenlerin yorumları genel olarak olumsuz, ve izleyenler üzerinde de beklenen etkiyi yaratamamış gibi görünüyor. Henüz filmi izlemediğimiz için bu konuda yorum yapmak sağlıklı olmayacaktır. Fakat biz biletlerimizi aldık. İzledikten sonra da bir incelemesini yazarız muhtemelen. Sizlere de uzun süredir beklediğiniz bu film konusunda eleştirmenleri şimdilik ciddiye almamanızı öneriyoruz. Filmi izledikten sonra artılarını eksilerini hep birlikte konuşuruz zaten.
