Merhaba bir krallığı yok olmaktan kurtarmayı seven okuyucularımız. Bu hafta daha çiçeği burnunda olan, Steam üstünden erken erişim şeklinde erişebileceğimiz Breaking Gates isimli oyundan bahsetmek istiyorum. Saçlarınız kırmıza dönmeye başladıysa buyurun yazıya. İyi okumalar.
Teknoloji Gelişti Diye Klasiklik Ölmeli Mi?
Geliştiriciliğini Ylun Games Studio, yayıncılığını ise FredBear’ın yaptığı oyunumuz, şirin mi şirin 2 boyutlu bir aksiyon-rpg. Her ne kadar içinde vurdu-kırdı olsa da kesinlikle daha genç oyuncularımıza da uygun olan oyunda, Mario usulü sağdan sağdan ilerleyerek maceralara atılıyoruz.
Gayet basit ama bir yandan da oldukça akıcı grafiklere sahip olan oyunumuzda bir adet krallığımız var. Krallığın sağında solunda, önünde arkasında portal’lar açılmaya başlıyor (gates?) ve buralardan mantarımsı yaratıklar başta olmak üzere bir çok farklı canavar çıkıyor. Genç bir maceracı olarak bizim görevimiz de bolca mantar salatası ve mantar çorbası yapmak. Hızlı başlayan oyunumuzun konusu oldukça sıradan gözükse de, yapımcılar biraz tat katmayı ihmal etmemişler; Bu tadın ismi de Igro.
Geçitler(gate) neyse ki yok edilemez değiller. Bolca yaratık dövsek de asıl yapılması gereken şey bu geçitlerin yok edilmesi. Krallığın simyacıları da boş durmamışlar (krallık simyacısı yoksa…FMA’e bir selam mı var?) ve ismi Iglo olan bir varlık yaratmışlar. Oyunun ilk saniyelerinde tanıştığımız, uçan bir rünlü taşı andıran Iglo, gateleri kapatabilme gücüne sahip. Biz gatelerden çıkan canavarları hallettıkten sonra Iglo’da gate’i mühürleyebiliyor. Açıkçası tatlı bir ayrıntı olmuş, sadece canavar dövüp ilerlesek ve portalları vururak kırsaydık daha sıradan bir oyunla karşı karşıya olabilirdik. Buradan oyuna bir artı puan verebiliriz.
Peki bu paragrafın başlığı ile yazdıklarımın ne alakası var? Tur bana geldi açıklayayım; Breaking Gates, eski oyunlardan ve klasikleşmiş olan bazı karakterlere adeta bir selam çakıyor gibi geldi bana. Çok fazla spoiler olmaması açısından birkaç örneğe değineceğim; Mesela Iglo, tam anlamıyla pokemon olan Geodude tipinde gibi geldi bana. Pokemon kuzeninin sadece rünlü versiyonu gibi. Rün dışında Iglo’da uçup, dövüşüyor, kalın bir sesi var vb. Başka bulduğum bir benzerlik ise, kampta bize dövüş koçluğu yapan arkadaşın, ünlü Street Fighter karakteri olan Zangief’e benzemesi. Acaba Covid nedeniyle zihnim mi bulandı, yoksa yapımcılar bize bu karakterleri hatırlatmak mı istediler emin değilim ama bende çağrışım yaptı. Peki bu doğruysa kötü bir şey mi? Yani, benim için değil, ama bazı insan da sevmedi mi sevmez.
Anime Mantığı?
Tam olarak anime kafasında yapılmış olan bir oyun diyemesek de, bazı karakterlerin hal ve tavırları baya anime-vari diyebilirim. Zaten baş karakterin şöyle bir tipine baktığımızda hemen anlaşılıyor aslında. Tabi sadece o değil, oyundaki tipler de biraz öyleler diyebilirim. Bunlara ek olarak dövüşlerde de özellikle yer çekimi kanunları baya ihlal ediliyor, oramızdan buramızdan ışıklar çıkarak dövüşleri sürdürüyoruz. Hako adlı karakterimiz de kılıç dövüşünde oldukça başarılı; öne vururken arkaya da vuruyor, rakipleri gökyüzüne savurmaktan tutun da çok hızlı hareket edip, kendini istediği pozisyona aktarabiliyor. Savaş aslında sağdan soldan gelen rakipleri yok etmekten geçse de, aslında çok basit olmayacak gibi; özellikle kamptayken dövüş kombolarına mutlaka bakmak gerekli.
En Helga Bizim Helga
Breaking Gates, RPG’lerden alıştığımız her şeyi bizlere sunuyor; hayat iksirleri, daha iyi silah ve ekipman, yine kullandığımız bir çok eşyanın geliştirilmesi ve görev kazandıkça exp (deneyim puanı) alınması. Hani bu konuda eksiği yok fazlası var diyebiliriz. (Fazlası da dövüş komboloları diyelim) Ama söylemezsem içimde kalır, oyunda şimdilik zırh değiştirdiğimde, eldiven falan taktığımda karakterimin görselinde bir şey değişmedi, biraz üzdü açıkçası. Yani sevgili yapımcılarım buraya bir ayar çekebiliriz, bilirsiniz biz RPG severler karakterimizin görselini dikkatle incelemeyi severiz.
Ek olarak oyunda halihazırda olan ekipmanlarımızı da çeşitli taşlar kullanarak (bak yine Pokémon evrim taşları?) mümkün. Bunlar için kampa uğramak, biraz sağa ya da sola doğru hareket etmek yeterli.
Kulaklarımızın Pası Silindi Mi?
Bana kalırsa oyunun geliştirilmesi gereken noktalarından bir başkası da burası. Şu anda sadece arka fon müziği ve aksiyonda çıkan seslerden oluşan kısmımız, oyunun “müzikler” kısmını oluşturuyor. Ne bizim karakterimiz de karşılaştığımız NPC’ler şimdilik konuşmuyorlar, daha doğrusu bir seslendirmeleri yok. Yani her karaktere değil ama en azından bazı özel karakterlerin seslendirilmesi düşünülebilir bence. Onun haricinde sesler fena sayılmaz, belki bir iki parça da arka fon müziği olarak eklenebilir. Umut ediyorum ki oyunun “erken erişim” kısımlarından biri de burasıdır, son haline gelmemiştir.
Biz Burada Fazla Zıplayanları Sevmeyiz
Ne yapayım, kontrollere alışıncaya kadar oluyor öyle beklenmedik kılıç savuruşları ve hoplamalar, zıplamalar. Z,X,C’nin en iyi dostumuz olacağı oyunda kontrollere alışmak biraz zaman alıyor ama hallediyorsunuz. Tabii çok söylemeye gerek yok ama kontrollere alışmak, oyunda ilerledikçe daha da önem kazanıyor; ilk başta sadece sağdan ve soldan gelen rakiplerle uğraşırken, ilerleyen zamanlarda farklı açılardan (mesela havadan üstünüze gelen yarasalar gibi) gelen düşmanlarla da dövüşmek zorunda kalabiliyorsunuz. Ama fazla tuş olmadığından çok bir sorun olmuyor.
Son iksirimizi İçerken
Breaking Gates, Steam üstünden rahatlıkla ulaşılabilecek ve alınabilecek, oldukça iddialı bir oyun olarak geliyor. Oyunun videolarına bakın (bu arada loadiing.screen kanalı da detaylı inceledi, tam altta bulabilirsiniz) eğer grafikler ve genel oynanış hoşunuza giderce, ciddiyetle ön sipariş vermeyi düşünebilirsiniz. Çünkü oyunun, rpg kısmı anlamında herhangi bir hayal kırıklığına sebep olacağını düşünmüyorum. Henüz eksiklikleri olup, son haline geçmese bile, halihazırda olan kısmı da gayet eğlenceli gözüküyor.
Bir sonraki hafta, yeniden görüşünceye dek, Iglo’nun hep arkanızı kollamasını diliyorum.
https://www.youtube.com/watch?v=CuWXmARzE6I&list=PLlPwDuhyGSoAHT4iIjpSPcW-ZFhyecSkB
Yorum yap