Spoiler sirenleri çalıyor, diziyi izlemediyseniz hemen buradan uzaklaşın. İkinci sezonu izlediyseniz de yamacıma doğru gelin. Çaydı, kahveydi, mısırdı neyiniz varsa hazırladıysanız tuşlamaya başlıyorum. The Witcher 2. sezon incelemesi ve dizinin genel analizi yazımıza hoş geldiniz!
The Witcher Hikayesi Nereden Gelmektedir?
“The Witcher hikayesi hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak istiyorum, bu hikaye nereden çıktı, uyarlama mı, ne anlatıyor, kimdir bu gri saçlı adam” diyorsanız. Yani bilmiyor ve merak ediyorsanız ikinci sezon incelemesine geçmeden önce isterseniz biraz derinlere dalıp olayları anlamaya çalışalım.
The Witcher, Andrzej Sapkowski’nin yarattığı bir kurgu karakterdir. Birçoklarının bildiğinin aksine bu dizi bir oyun değil kitap uyarlamasıdır. Andrzej Sapkowski, henüz 1980’li yıllarda dergilerde yazılarını yayınlarken bu karakteri yaratmıştır. Daha sonra bu karakterin sevildiğini gören yazarımız iki adet kısa hikaye yazdı. 1992 ve 1993 yılında yazılan bu hikayeler, Polonya ve Lehçe konuşulan (Eserler Lehçe yazılmıştır) bölgelerde çok sevildi.
Hikayenin tuttuğunu ve çok sevildiğini gören Andrzej Sapkowski, 1994’ten 1999 yılına kadar The Witcher’ın gerçek hikayesini 5 büyük romanda detaylı olarak ele aldı. Bu romanların Türkçeye çevrilmesine ise maalesef çok sonraları 2017 yılında başlandı. The Witcher uzun bir dönem sadece Polonya ve çevresinde popüler olmuştur. Tüm dünyaya yayılması ise 2007 yılından sonra gerçekleşmiştir, neden? Çünkü 2007 yılında bu kitapların ilk video oyunu çıkarıldı.
The Witcher’ın ilk video oyunu büyük beğeni toplayınca 2011 ve 2015 yılında ser devam ettirilerek toplamda üç adet oyun çıkarıldı. Özellikle bu oyunlardan sonuncusu olan The Witcher: Wild Hunt büyük beğeni toplamayı başardı. Bu üç oyun tüm dünya genelinde 50 milyon civarı satış rakamına ulaşarak Geralt’ın hikayesinin popülerleşmesini sağladı. Gri saçlı Witcherımız artık milyonlarca hayrana sahip bir fenomen haline gelmişti.
Peki bunu duyan film ve dizi yapımcıları boş durur mu? Tabii ki hayır.
Basit Yerel Bir Bilim Kurgu Dergisinden Hollywood’un Tepesine
1980’lerde Fantastyka isimli bir bilim kurgu ve fantezi dergisinde yayınlanan ilk Witcher hikayesinin buralara ulaşacağını muhtemelen o zamanlar kimse tahmin edemezdi. Hayat böyledir işte, siz doğru bir adım atarsanız o size koca bir evrenin kapılarını açar.
Bilinenin aksine The Witcher’ın ilk televizyon uyarlamasını Netflix değil Polonya merkezli bir kanal tarafından yapılmıştır. The Hexer (Witcher anlamına geliyor) isimli bu dizi Rivyalı Geralt’ın maceralarını ekrana taşıyan ilk yapımdır. Dizi 2002 yılında çekilmiş, 13 bölüm sürmüş ve sonrasında iptal edilmiştir. Bir sonraki TV projesi içinde 15 yıl beklememiz gerekiyordu. Nihayet Netflix, bu oyunların ne kadar popülerleştiğini görüp burada büyük bir karlılık gördü ve 2017 yılında The Witcher’ın dizisini çekeceğini duyurdu.
Netflix The Witcher Dizisi ve Birinci Sezon Analizi
Rivyalı Geralt için bir kez daha sahneye çıkma zamanı gelmişti. Netflix, başrol için Henry Cavill ile anlaştığını duyurunca ise dizi bir anda dünya gündemine oturdu. Canlandırdığı başarılı Superman karakteriyle yıldızı parlayan Cavill, hiç şüphesiz ki bu rol için biçilmiş kaftandı. Neden derseniz, Cavill’in oyunculuk tarzı Witcher karakterine çok uyuyordu. Soğuk, duygusuz ve güçlü! Bu üç duyguyu da Cavill çok iyi yansıtabiliyor.
2017 yılında duyurusu yapılan dizinin ilk sezonu iki yıl sonra Netflix’de yayınlandı. Bu tür kitap veya oyun uyarlamalarını yapmak çoğu zaman tehlikeli ve riskli bir iştir. Zira hali hazırda belli bir hayran kitlesine sahip bir işi yeniden onlara beğendirmek çoğu zaman hüsranla sonuçlanabiliyor. 7 adet kitap, 3 adet oyun ve milyonlarca hayran Netflix’in Witcher uyarlamasını sabırsızlıkla bekliyordu. Dizinin ilk sezonu bu kitlede biraz karmaşık duygulara yol açtı. Çoğunlukla olumlu eleştiriler alan Netflix’in Witcher’ı benim açımdan sınıfı geçmişti.
Dizinin ilk sezonu daha çok evreni tanıtmak ve karakterlerin hikayelerini birbirleriyle bağlamakla geçti. Kısa bir zaman aralığına onlarca yıllık bir olay döngüsünü başarıyla yerleştirdiler. İlk sezonda bu kurguyu tamamlamak için çoğu yerde hikaye aniden yıllar sonrasına gidip geldi. Bunun için özellikle birinci sezonu izlerken tüm dikkatinizi vermeniz gerekiyor. Geralt, Yennefer ve Ciri’nin yolları birbirine kesiştikten sonra olaylar netleşmeye başladı. İzleyici de oradan oraya savrulurken nihayet ne olup bittiğini anlamaya başladı. Kitapları okuyanlar veya oyununu oynayanlar her ne kadar ne olup biteceğini çok daha önceden biliyor olsa da hikayeyi ilk defa gören milyonlar da vardı.
Birinci sezona dair söylemem gereken bir şey varsa o da beni en çok Yennefer karakteri etkilemişti. Karaktere hayat veren Anya Chalotra’nın da bunda payı büyüktü. Bu karakterin hikayesini çocukluğundan itibaren izleyiciye çok iyi geçirdiler. İyi ve kötünün sınırında dolaşan Yennefer, yaşadığı berbat çocukluğun ardından tarihin gördüğü en yetenekli büyücü olarak karşımıza çıktı.
The Witcher İkinci Sezonu ve Wild Hunt Hazırlığı
The Witcher’ın ilk sezon başarısının ardından Netflix, ikinci sezonun hazırlıklarına hemen başladı ve yeni sezonun 2020 yılında yayınlanacağını duyurdu. Ancak evrenin insanlık için farklı planları vardı zira tam o sırada Corona salgını patlak verdi ve tüm dünya eve kapandı. Yasaklamalar ardı ardına gelirken dizi ve sinema sektörü de ardı ardına yapımların ertelendiklerini duyurdu. Bunlardan The Witcher’da nasibini aldı ve 2021 yılının Aralık ayına ertelendi.
Birinci sezonun üstünden iki yıl geçti, pandemi halen devam ediyor ancak kısmen kontrol altına alındı ve bizler nihayet yeni filmlerimize ve dizilerimize kavuştuk. 2021 yılının yaz ve sonbahar dönemi sinema salonları açısından oldukça hareketli geçti. Kış mevsimi de aynı şekilde uzun süren kapanmaların ardından yeni filmlerle dolup taştı. Dizi sektörü için de yeniden filiz açmanın zamanı gelmişti. Tüm kanallar dizilerinin yeni sezonlarını yayınlarken Netflix de yapımların devam sezonlarını veya yeni yapımlarını izleyicisi ile buluşturdu.
The Witcher ikinci sezonu geçtiğimiz günlerde nihayet yayınlandı ve ben de ilk günden bütün sezonu bitirdim. Ne olacak bizim bu tüketim çılgınlığımız, hiç bilmiyorum. Keyfini çıkararak günlere yayıp izlemek varken tek oturuşta sekiz bölümü de bitirdim.
The Witcher İkinci Sezon Analizi
The Witcher ikinci sezonu makalemize de başlığını veren çığlıklarla başladı. Karanlık, yağan kar, bir aile ve bir canavar, yok olan hayaller ve yitip giden canlar. Ben filmlerde ve dizilerde ölüp giden yan karakterlere bazen çok üzülüyorum açıkçası. Herkes ana karakterlere ve hikayeye odaklanırken onların yaşantıları öylece sönüp gidiyor, birkaç dakika sonra kimse tarafından hatırlanmıyorlar. Bu biraz da bizim hayatımıza benzemiyor mu? Neticesinde bizler de bu hayatın yan karakterleriyiz, özel bir başarımız yok, sıradan canlarız. Ölüp gidiyoruz ve ismimizi hatırlayan birkaç kişi de öldükten sonra hiç yaşamamış gibi yok olup gidiyoruz. Unutulmak onların olduğu gibi bizim de en büyük lanetimiz.
Felsefeyi bırak sadede gel dediğinizi duyar gibiyim. Rivyalı Geralt ile Ciri, Yennefer’in öldüğünü düşünüp kuzey ile güney arasında yaşanan savaş meydanından ayrılarak Kaer Morhen’e doğru yolculuğa çıkıyorlar. Şunu söylemem gerekir ki ikinci sezonda sinematografi anlamında beni en çok etkileyen mekanlardan birisi Kaer Morhen oldu. Witcher’ların yuvası olan bu kale oldukça etkileyici resmedilmişti. Witcherlar burada yetiştirilmiş, eğitilmişler vakti zamanında. Şimdi ise kış mevsimi geldiğinde hepsi buraya gelip bir nevi meditasyona giriyorlar. Meditasyon dediysem bunun Witcher tarzını düşünün. Burada iyileşip, biraz eğlenip, çokça eğitimle bir sonraki av sezonuna hazırlanıyorlar.
Şimdi size kelime kelime ikinci sezonda neler olduğunu anlatacak değilim, siz de bu kadar uzun bir yazıyı okuyacak değilsiniz zaten. İkinci sezon da birinci sezon gibi bir nevi bir sonraki aşamaya hazırlık niteliğindeydi. Evren genişlemeye devam ediyor, yeni karakterler aramıza katılıyor, hikaye için daha oturaklı bir zemin hazırlanıyor ve nihai hedefe bir adım daha yaklaştırılıyor. İkinci sezonda Cirilla’nın ne olduğunu ve nelere kadir olduğunu net olarak öğrendik. Geralt’ın Sürpriz Çocuğu Ciri meğersem tüm dünyayı yok edebilecek Eski Kan’danmış. Bizim Geralt bu sezon biraz daha konuşkan birisi oluyor. Birinci sezonda ağzını bıçak açmayan kahramanımız bu sezon biraz daha sohbetlere katılıyor ve biraz daha duygusal.
Geralt’ın bu duygusal gelişimi beni pek heyecanlandırmıyor açıkçası. Ben soğuk ve kaba Geralt’ı daha çok sevmiştim. Dizide duygusal anlamda güçlü yeterince karakter var zaten, bırakın Geralt biraz hödük kalsın. Böylesi çok daha iyi. Yennefer ise bu sezon çok daha etkisiz kalıyor zira büyü güçlerini kaybediyor. Yennefer’ın büyü gücünü geri kazanma serüveni onu Ciri’ye götürüyor ve bu da Geralt ile tekrar karşılaşmalarını sağlıyor. İki aşık tekrar bir arada.
Benim ikinci sezonda favori karakterim Ciri oldu. Freya Allan’ın canlandırdığı Ciri bu sezon hikayenin merkezinde ve çok başarılı. Gerek Geralt ile olan diyalogları gerekse de Kaer Morhen’de diğer Witcherlar ile ilişkisi çok iyiydi. Diğer yandan diğer Witcherlar tam bir hayal kırıklığıydı benim için. Çok daha farklı şeyler hayal etmiştim ama çok sıradandılar. Geralt’ın tek attığı canavarlara onlar iki üç kişi saldırsalar dahi çok zorlanıyorlardı. Neyse bunlar çok da mühim değil. Olur böyle vakalar deyip geçelim.
Wild Hunt – The Witcher 2. Sezon İncelemesi
İlk sezonda sadece ismi geçen Wild Hunt, ikinci sezonda biraz daha detaylandırılıp final bölümünde ise ete kemiğe nihayet büründürüldü. Bilmeyenler için söyleyeyim; bu hikayenin doruk noktası Wild Hunt’tır. Kitaplarda ve oyunlardaki en büyük ve etkileyici etkinlik olan Wild Hunt (Vahşi Av), The Witcher dizisinin de sonraki sezonlarının merkezinde olacak. Üçüncü sezonda da muhtemelen bunun altyapısı tam olarak oluşturulacak. Wild Hunt’ın kaçıncı sezonda başlayacağı net değil, yapımcı da bu konuda çok ketum davranıyor.
Dizinin yapımcısı olan Lauren Schmidt ablamız, Wild Hunt sorularına kısa cevaplar vermekle yetiniyor. “Sizi duyuyoruz, fanların ne istediğini biliyoruz, wild hunt bizim için de önemli.” gibisinden cevaplarla bu olayı şimdilik geçiştiriyorlar. Sanırım bu biraz Henry Cavill ile alakalı bir durum. Henry Cavill gibi bir süper yıldızın daha ne kadar Geralt karakterini canlandırmak isteyeceği sanırım net değil. Ya yarın bir gün bu adam bizi bırakıp giderse çekingenliği olabilir yapımcının üstünde. Bu nedenle de dizinin geleceğiyle ilgili çok net açıklamalar yapmıyor. Bunlar sadece benim tahmin ve yorumlarım, kesinlik belirtmediğimi net olarak anlamalısınız.
İkinci sezonun final bölümünde Geralt, Ciri ve Yennefer bir başka gezegene kısa süreliğine geçip orada Wild Hunt etkinliğine denk geliyorlar. Ancak bu ziyaret birkaç saniye sürdüğü için pek bir şey öğrenemiyoruz. Kahramanlarımız geri döndüğünde Yennefer güçlerini geri kazanmış oluyor. Sonra da Kaer Morhen’in surlarında kar yağarken güzel bir veda sahnesi çekiyorlar. Kendi güçlerinden korkan Ciri, güçlerini yeni kazanmış Yennefer ve bu iki kadınla ne yapacağını bilemeyen Geralt. Ama sahne bununla bitmiyor. Buradan sonra Cintra’ya geçiş yapılıyor ve nihayetinde Beyaz Alev ile tanışma fırsatı yakalıyoruz. Nilfgaard’ın kralı Beyaz Alev meğersem bizim Ciri’nin öldüğü sanılan öz babasıymış. Bu şok ile dizi sezon finali yapıyor ve bizi bir kucak dolusu soru işaretiyle yataklarımıza gönderiyor.
The Witcher Toplam Kaç Sezon Olacak ve Üçüncü Sezon Ne Zaman?
İkinci sezon daha yeni bitti ne aceleniz var? Tamam tamam vurmayın, bilmediğim için konuyu değiştireyim madem. The Witcher resmi olarak yedi sezon olarak planlandı. Evet kedi gözlü, gri saçlı Rivyalı Geralt ile güzeller güzeli sarışın Ciri’nin maceraları toplam yedi kitap ve yedi sezon olarak planlandı. Eğer bir aksilik olmazsa beş yeni sezon daha her yıl bizlerle olacak. Bu haber tabii ki benim gibi fantastik tarihi dizi severler için güzel haber. Diğer yandan dizinin üçüncü sezonu muhtemelen 2022’nin Aralık ayında gelecek. Zira dizinin olağan takvimi bu şekilde işliyor, geçen sene pandemi dolayısıyla verilen ara eğer olağanüstü bir durum olmazsa bu defa verilmeyecek. Umuyoruz ki her şey yolunda gider ve Aralık 2022’de Witcher’ın üçüncü sezonu yayınlanır ve biz de biriktirdiğimiz yüzlerce sorudan birkaçına cevap buluruz.
Bu yazımız da ilginizi çekebilir: The Witcher: Nightmare Of The Wolf – Spoiler’lı İncelemesi
Ortamlarda Satılacak Bilgi: The Witcher (Geralt) Kaç Yaşında?
Makalemi sonlandırırken size arkadaş ortamında satabileceğiniz birkaç bilgi de vermek istedim. The Witcher karakterlerinin yaşları kitaplarda net olarak belirtilmiyor ancak serinin koyu hayranları olayların örgüsünden karakterlerin ortalama yaşlarını ortaya çıkardılar. Şimdi size Yennefer’ın aslında Geralt’dan neredeyse 10 ile 20 yaş arası daha büyük olduğunu söyleyeceğim. Evet öyle. İşte dizinin en önemli karakterlerinin ortalam yaşları;
- Rivyalı Geralt – 90 ile 100 yaş arasında
- Yennefer – 100 ile 110
- Jaskier (Ozan) – 35 ile 45
- Prenses Cirilla – 22 ile 25
- Triss Merrigold – 50 ile 80
- Regis – 400
- Vasemir – 300 ile 350
Regis kim diye sormayın, bunu cevaplarsam sonraki sezonlar hakkında da spoiler yemiş olursunuz. O nedenle bekleyip görelim, ne dersiniz?
Evet benim The Witcher evreniyle ilgili söyleyeceklerim şimdilik bu kadar. Açıkçası bu evrende çok daha ilginç hikayeler var ama yazsam mı yazmasam mı bilmiyorum. Zira yazmak meşakkatli bir iş ve benim yazılarım maalesef pek de okunmuyor. Evet benden şu anlık bu kadar dostlar, bir sonraki yazımızda görüşmek üzere.
The Witcher 2. sezon incelemesi ve genel dizi analizi yazımız hakkında yorumlarınız varsa bekliyoruz.
Yazılarım okunmuyor diye dramatik bir son verdiğin için yorum yazma ihtiyacı duydum 🙂 Güzel yazı olmuş , eline sağlık üstad ,,