Yakın zamanlarda, çizgi romancılık diğer medyalara girmek için sınırlarını ortadan kaldırdı. Ama neden hala sanat tarihçileri çizgi romanları görmezden gelmekte bu kadar ısrarcı? Bir sanat tarihçisi olan Katherine Roeder, sanat tarihçilerinin neden çizgi romanlara ilgi göstermediklerini inceledi. Neler bulduğuna gelin şöyle hızlıca bir bakalım.
Çizgi roman uyarlamalarını sinemalarda ve televizyonda izleyebilir, popüler romanların çizgi romanları veya tam tersi içerikleri okuyabilir, kimi global müzelerimin duvarlarında ve hatta yerel sergilerde çizgi romanları görebiliriz.
Çizgi Romanlar Kendilerini Tanımlamalı
Çizgi roman sanatını sanat tarihinin gözünden incelemenin kendine özgü zorlukları vardır. Hikaye anlatım aracı temelinde görseldir ancak metin de aynı derecede önemlidir. Bu, uzmanların çizgi romanları edebiyat veya sanat alanında bölümlere ayırmasına yol açar. Florida Üniversitesi, İngiliz Edebiyatı alanında doktora programı aracılığıyla bir Çizgi Roman ve Görsel Retorik eğitim sunmaktadır. Ulusal Çizgi Roman Sanatı Eğitimcileri Derneği, “Edebiyat Olarak Çizgi Roman Okumak” gibi başlıklar içeren müfredatlar sunar. Öte yandan Robert C. Harvey’in The Art of the Funnies’i gibi kitaplar estetiğe yakından bakarken edebi tarafı ihmal eder.
Will Eisner’ın Comics and Sequential Art’ı ve Scott McCloud’un Understanding Comics’i, bu ikilemi reddeden iki önemli eserdir. Hatta Will Eisner bir keresinde “çizgi roman” yerine “sıralı sanat” terimini önermişti, ancak bu terim dillerde kendisine pek de yer edinemedi. Sadece dışarıdan bakmaya çalışanlar değil, çizgi roman endüstrisi de kendine ne isim vereceği konusunda belirli kurallardan yoksundur. “Grafik roman” gibi terimler, sıradan çizgi romanlardan farklı bir ciddiyeti ifade etmek için kullanılır. Bunun yanı sıra “grafik roman” yanlış bir şekilde roman olmayan, kurgusal değil de gerçek hikayeleri anlatan kitaplara atfedilir. Örneğin, Marjane Satrapi’nin Persepolis’i ve Joe Sacco’nun Filistin’i kurgu olmayan eserlerdir. “comics” (çizgi roman) ismi ise kaynağında komik olan şeyleri tanımlamak için kullanılan bir isim. Will Eisner’ın “sıralı sanat” terimi her ne kadar bir TDK çevirisi gibi dursa da içeriğe en uygunu bu gibi duruyor.
Çizgi roman okurluğunun ve eleştirisinin önündeki bir başka engel de, endüstrinin belirsizlikleridir. Marvel gibi yüksek hacimli yayıncılar; inker (eskizlerin mürekkep işlerini yapan kişi), sanatçı, yazar, editör ve renk uzmanı için ayrı ayrı isimler listeler. Bu uygulama klasik “yazarlık” konseptini oldukça karıştırır ve eserin üreten kişinin hayatındaki biyografik alanının incelenmesini zorlaştırır.
Hiç Mi Çaba Sarf Edilmiyor?
Çizgi roman sanatı ve dolayısıyla çizgi roman sanatı üzerine oluşturulmak istenen bilgi birikimi, tüketicinin arzularını değerlendirmede sorun yaşıyor. Pek çok monografi ve yeniden baskı, eleştirmenler tarafından değerlendirilme fırsatını dahi kaçırır, bunun yerine nostaljik duygulara kapılmak daha caziptir. Masters of American Comics sergisi 2005 ile 2007 arasında bir çizgi roman sanatı temeli oluşturmaya çalıştı, ancak hiçbir kadın üreticiyi bünyesine dahil edemeyerek sağlıklı bir temel oluşturabilmekten çok uzakta kaldı. Sadece, dünya genelinde manga okuyucusunun %60’ını oluşturan kadın tüketicileri değil, aynı zamanda Alison Bechdel, Lynda Barry ve Fiona Staples gibi kadınların çalışmalarını da yok saymak anlamına geliyordu bu resmen.
Sanat tarihçileri için, çizgi romanları incelemek konusunda üstesinden gelinmesi gereken pek çok zorluk var. Roeder sanat tarihçilerinin, çizgi romanları birincil kaynaklar olarak kullanmasının, medya içerisindeki yüksek sanat ile düşük sanat ayrımını sorgulamanın ve “çizgi roman sayfasının mimarisi” gibi yepyeni alanlarda çalışmalarının iyi sonuçlar doğuracağı kanısında. Ayrıca Roader çizgi roman akademisyenliğine artan ilgiden doğan panellerin ve tezlerin artış şeklinden de yazısında bahsediyor, bu da daha fazlasının geleceğinin umut vaat eden bir göstergesi.
Yorum yap