Uzun zamandır bitirsem de, incelemesini yazsam dediğim, çok geç başladığım için kendime kızdığım ama 28 yaşında izlediğim için önemli birçok noktasını kaçırmadığım için mutlu olarak izlediğim dizi. Cnbc-e döneminde (Türkiye’de ilk olarak Cine5 kanalında yayınlanmaya başlamıştır) yaşımdan dolayı daha farklı işleri takip ediyordum; Smallville, Buffy The Vampire Slayer, Angel gibi. O zamanlar benim için sadece bir mafya dizisiydi ve ilgimi çekmiyordu. 2019 yılında The Guardian gazetesinin 21. yüzyılın en iyi 100 dizisinde 1. sırayı aldığını öğrendikten sonra “neden başlamıyorum” dedim. İzleyebileceğiniz en mükemmel, en komik ve en tuhaf dizilerden biri The Sopranos. Tek bir cümle ile diziyi özetlemem gerekirse “İNANILMAZ LEZZETLİ”
Övülesi bir dizi The Sopranos
Hani neresinden övmeye başlasam bilmiyorum ve gömebileceğim tek noktası bazı sezon ortası bölümler sıkıcı ve monoton geçiyor. Ama bu bölümler bir elin parmağını geçmez. 1999-2007 yılları arasında yayınlanan dizi 86 bölüm sayısı ile toplamda 6 sezon yayınlanmıştır. Uzun soluklu bir dizi izlemek istiyorsanız sakın kaçırmayın! Dolu dolu 1 saate yakın he bölümü. Bu arada dip not olarak söylemeden geçemeyeceğim HBO‘nun bugünlere gelmesini sağlayan televizyon işlerinden biri.
Dizinin konusu bir İtalyan mafyasını konu alıyor gibi gözükse de aslında o mafya üyelerinin her birinin özel hayatına kadar detaylı bir şekilde anlatmakta. Hikaye sadece mafyanın illegal işleri değil. 6 sezon boyunca rütbe değişimlerini, o değişimlerin yarattığı hem mafya ailesi içinde olan dalgalanma ve o kişilerin zamanla yaşadığı karakter gelişimi, diğer mafya aileleri ile sürtüşmeler, entrikalar, içki, uyuşturucu, striptizciler ve bolca meme içeriyor. Genel olarak DiMeo mafya ailesinin patronu Anthony “Tony” John Soprano (James Gandolfini) üzerinden dönüyor. Hatta her şey Tony’nin panik atak geçirmesi ile başlıyor. Şimdi düşününce ne var diyebilirsiniz ama hiç bir mafya üyesi deli doktoruna giden bir patron istemez. Dizi boyunca Tony ve kadınlarına çokça maruz kalacağız. O sizin bildiğiniz mafya babalarından değil, havuz başı barbekü partisi yaparken şortu ile misafir ağırlayan dünyanın en ponçik mafya babası. New Jersey’nin bütün yeraltı ve yozlaşmışlığı önümüze sürülüyor. Zamanla Tony ve çevresi üzerinde dönen hikaye bir çok karakterin ölümü ve diziye durmadan yeni gelen isimlerle heyecan katıyor. Tabii bunlar olurken Tony’nin nasıl bir kardeş, nasıl bir evlat, nasıl bir koca, nasıl bir sevgili, nasıl bir baba ve nasıl bir patron olduğunu bazen duygusal, bazen agresif ve bolca eğlenceli şahit oluyoruz. Finaline hiç girmeyeceğim çok tarifsiz bıraktı beni, olur ya izlerseniz kendiniz karar verirsiniz.
İtalyan oyuncular şöleni
Dizinin çok ilginç bir oyuncu tercihi var, dizide oynayan tüm oyuncular İtalyan veya İtalyan asıllı. Bakın hepsi,istisnasız bir şekilde İtalya ile bağlantıları var. Tony haricinde benim özellikle bahsetmek istediğim 2 karakter var. İlk olarak Christopher Moltisanti (Michael Imperioli). Tony’nin yeğeni ve ilk sezondan son sezona kadar kendisini hep göreceğiz. Ben bu abimizi ilk olarak Californication son sezonda yönetmen rolünde izlemiştim, bu dizide görünce bir heyecanlanmadım değil. Dizi içerisinde en fazla karakter gelişimi gösteren kişi. Bir kız arkadaşı var Adriana La Cerva (Drea de Matteo) her kamera karşısına geldiğinde bir “OFF” çektiriyor. Bu ablamızı ise Sons of Anarchy dizisinde Jax’in eski karısı olarak izlemiştik ama o başka bir yazının konusu. Bahsetmek istediğim öbür karakter ise Anthony “Tony” Blundetto (Steve Buscemi) karakter dizide çok geç geliyor ve çok kalmıyor ama oyuncusundan mütevellit karaktere ben çok bağlandım.
Seri 5 Altın Küre, 113 farklı ödül sahibi ve toplamda 303 adaylığa sahip. Hem ödül hem oyuncu açısından bu kadar zengin olan bir diziyi bugüne kadar izlemediyseniz kesinlikle izleyin. Bu dizi diğer hiç bir mafya temalı işe benzemiyor, The God Father‘da bu kadar gülemezsiniz, hatta hiç gülemezsiniz. Gelelim en üzücü kısıma; dizinin baş rolünü oynayan James Gandolfini 2013 yılında bir kalp krizi sonucu hayata gözlerini yummuş. Diziyi izlerken aktörü ve karakteri o kadar çok seveceksiniz ki “Ulan ben bu adamın diğer işlerini de izleyeyim” diyeceksiniz ama maalesef sınırlı sayıda ve yenisi yok. Benim dizi ile ilgili olarak çok spoiler vermeden anlatabileceklerim bu kadar. Diziyi puanlamıyorum, koskoca The Guardian 1. seçmiş o kadar yapımın arasında, puanlamak bana düşmez. Geçtiğimiz yıl dizinin öncesini anlatacakları bir sinema filmi çekecekleri açıklandı, Christopher Moltisanti ‘nin babası Richard “Dickie” Moltisanti üzerinden bir hikaye olacağı söylendi. Son olarak unutmayın BİR AİLE ÖLDÜRMEZSE DİĞERİ ÖLDÜRÜR!
Yorum yap