Büyük umutlar bağlanan Justice League filminin izleyici açısından bekleneni vermemesi Warner Bros için oldukça yıkıcı bir darbe oldu. Bu nedenle Warner Bros. yapım kadrosunda değişikliklere gitme kararı aldı. DC Films ekibinde yer alan Jon Berg‘in ardından Geoff Johns da görevini kaybetti.
Hem Batman v Superman, hem de Justice League filmi DC Comics hayranlarınca bekleneni verememi ayrıca BVS’nin gişe hasılatı her ne kadar yüksek olsa da, Justice League bunda da başarılı olamamıştı.

Peki görevini kaybeden Geoff Johns’un yerine kim geldi sorusunun cevabı hemen verelim. Warner Bros.’un alt grubu olan New Line Cinema’da görev alan, The Conjuring, IT gibi yapımlarda da ismini duyduğumuz Walter Hamada, DC Films’in başındaki isim olacak. Johns ise ona danışmanlık yapacak.
Justice League filminin gişede ve eleştirel anlamda beklentilerin altında kalması, Warner Bros.’u DC Sinematik Evreni’nin geleceği hakkında radikal kararlar almaya itti. Bu durum, stüdyonun yapım kadrosunda önemli değişikliklere gitmesine ve DC Filmleri’nin başına yeni bir isim getirmesine neden oldu. Peki, bu köklü değişiklikler DC Comics’in geleceğini kurtarabilecek miydi? Stüdyo, süper kahraman filmleri dünyasında yeniden iddialı bir konuma gelmek için nasıl bir strateji izledi?
DC Sinematik Evreni’nin Zorlu Başlangıcı ve Justice League Krizi
DC Sinematik Evreni (DCEU), 2013 yapımı Man of Steel ile büyük umutlarla başladı. Ancak, serinin ikinci filmi olan Batman v Superman: Dawn of Justice (2016), gişede yüksek hasılat elde etse de eleştirmenleri ve hayranları ikiye böldü. Filmin karanlık tonu, karakter yorumlamaları ve hızlı hikaye anlatımı tartışmalara yol açtı. Aynı yıl vizyona giren Suicide Squad da benzer sorunlarla boğuştu; stüdyo müdahaleleri, yeniden çekimler ve tutarsız ton, filmin potansiyelini gölgeledi.
Bu karmaşık sürecin ardından gelen Justice League (2017), DCEU’nun dönüm noktası olması beklenirken, tam tersi bir etki yarattı. Filmin prodüksiyonu, yönetmen Zack Snyder’ın kişisel bir trajedi nedeniyle ayrılması ve yerine Joss Whedon’ın getirilmesiyle kaosa sürüklendi. Whedon’ın çektiği ek sahneler, filmin tonunu ve görsel estetiğini Snyder’ın orijinal vizyonundan uzaklaştırdı. Sonuç olarak, hem eleştirel hem de ticari anlamda büyük bir hayal kırıklığı yaşandı. Film, gişede stüdyo için beklenen başarıyı yakalayamadı ve bu durum, Warner Bros.’un DC Films departmanında köklü bir revizyona gitmesini kaçınılmaz hale getirdi.
Değişim Rüzgarları: Jon Berg ve Geoff Johns Döneminin Sonu
Justice League‘in fiyaskosunun ardından, Warner Bros. sorumlulukları yeniden dağıtma kararı aldı. DC Films’in eş başkanı Jon Berg, görevinden ayrıldı ve Warner Bros. bünyesinde başka bir yapımcılık rolüne geçti. DC Comics’in baş kreatif sorumlusu olan ve aynı zamanda DC Films’in eş başkanlığını yürüten Geoff Johns da benzer bir kaderi paylaştı. Johns, çizgi roman dünyasındaki derin bilgisi ve karakterlere olan hakimiyetiyle tanınsa da, sinematik evrendeki vizyonu ve stüdyoyla olan ilişkisi sorgulanır hale gelmişti. Görevinden ayrılarak kendi yapım şirketi Mad Ghost Productions’ı kurdu ve DC projelerinde danışmanlık rolünü üstlendi. Bu değişiklikler, stüdyonun DC markasına yaklaşımında yeni bir sayfa açma arayışının açık bir göstergesiydi.
Walter Hamada Dönemi: Yeni Bir Vizyon ve Başarı Hikayeleri
Jon Berg ve Geoff Johns’un ayrılığı sonrası, Warner Bros.’un alt kuruluşu olan New Line Cinema’dan tanıdığımız Walter Hamada, DC Films’in başına getirildi. Hamada, özellikle The Conjuring ve IT gibi gişe rekorları kıran korku filmlerindeki başarılarıyla dikkat çekmişti. Onun gelişiyle birlikte DC Films, stratejik bir dönüşüme girdi. Hamada’nın vizyonu, tek bir büyük, birbirine bağlı evren kurma baskısından ziyade, yönetmen odaklı, karakter temelli ve kendi içinde başarılı olabilecek filmler yapmaktı. Bu yaklaşım, her filmin kendi tonunu ve hikayesini bulmasına olanak sağladı.
Hamada döneminin ilk meyveleri kısa sürede toplandı. 2018’de vizyona giren Aquaman, dünya genelinde 1 milyar doları aşan gişe hasılatıyla büyük bir başarı elde etti ve DCEU’ya yeni bir soluk getirdi. Ardından gelen Shazam! (2019), daha hafif ve mizahi tonuyla eleştirmenlerden tam not aldı. Ancak asıl sürpriz, DCEU’dan bağımsız olarak çekilen ve Todd Phillips’in yönettiği Joker (2019) filmi oldu. Gişede 1 milyar doları aşan film, Joaquin Phoenix’e En İyi Erkek Oyuncu Oscar’ını kazandırarak süper kahraman filmlerinin sanatsal potansiyelini bir kez daha kanıtladı. Hamada’nın liderliğinde, DC Filmleri’nin artık daha çeşitli ve deneysel projelere açık olduğu anlaşıldı. Bu dönemde ELSEWORLDS: SUPERMAN Siyah Kostümü İle Daha Şık gibi farklı evren ve karakter yorumlamaları da gündeme gelerek bu vizyonu destekledi.
Hamada Döneminin Öne Çıkan Başarıları:
- Aquaman (2018): Gişede 1 milyar doları aşarak DCEU’nun en başarılı filmlerinden biri oldu.
- Shazam! (2019): Neşeli tonu ve aile dostu hikayesiyle eleştirmenlerin beğenisini kazandı.
- Joker (2019): Karanlık ve karakter odaklı yaklaşımıyla Oscar ödülü kazandı ve gişede büyük başarı yakaladı.
- Birds of Prey (2020): Harley Quinn odaklı, stilize ve aksiyon dolu bir yapım olarak öne çıktı.
- The Suicide Squad (2021): James Gunn yönetmenliğinde, eleştirel anlamda önceki Suicide Squad filminden çok daha başarılı oldu.
- The Batman (2022): Matt Reeves’in yönettiği bu film, dedektiflik ve neo-noir unsurlarıyla Batman’e taze bir soluk getirdi.
- Peacemaker (Dizi, 2022): James Gunn’ın yaratıcılığındaki bu dizi, DC evreninin dizi formatında da başarılı olabileceğini gösterdi.
DC’nin Geleceği: Karakter Odaklılık ve Yeni Yüzler
Walter Hamada’nın liderliğindeki DC Films, artık tek bir devasa evren oluşturma baskısından sıyrılıp, her filmin kendi içinde güçlü bir hikaye anlatmasına odaklanıyor. Bu yaklaşım, yönetmenlere daha fazla sanatsal özgürlük tanırken, izleyicilere de farklı tonlarda ve türlerde DC filmleri sunulmasını sağladı. Karanlık ve gerçekçi The Batman‘den, eğlenceli ve mizahi Shazam!‘a kadar geniş bir yelpazede yapımlar ortaya çıktı. Süper kahraman filmleri endüstrisi genelinde de bir değişim yaşanırken, X-Men: Apocalypse’in Yeni Fragmanı Yayınlandı gibi haberler rekabetin kızıştığını gösteriyordu. Bu ortamda DC, kendi yolunu çizerek özgün hikayelerle öne çıkmayı başardı.
Bu yeni dönemde, stüdyo sadece bilinen karakterlere değil, aynı zamanda daha az tanınan kahramanlara ve anti-kahramanlara da şans vererek evrenini zenginleştirdi. Stan Lee’nin Black Widow filmi ile ilgili umut vermesi gibi, hayranların beklentileri her zaman yüksek olsa da, DC’nin bu yeni stratejisi uzun vadede daha sürdürülebilir bir başarı vaat ediyor. Warner Bros.’un attığı bu cesur adımlar, DC Filmleri’ni zorlu bir dönemden çıkarıp daha istikrarlı ve yaratıcı bir geleceğe taşıdı.
Bakalım bu değişiklikler DC Comics’in geleceğini kurtarabilecek mi?
Walter Hamada liderliğindeki dönem, DC’ye yeni bir soluk getirerek hayranların beklentilerini karşılayacak çeşitlilikte yapımlara zemin hazırladı. Stüdyo, geçmişteki hatalarından ders çıkararak, hem eleştirel başarıyı hem de gişe performansını hedefleyen, daha dengeli bir film yapım sürecine odaklandı. DC Sinematik Evreni’nin geleceği, artık daha parlak ve çok yönlü görünüyor.


Yorum (0)