Superman denince aklınıza ne geliyor? Sadece uçan, gözlerinden lazer atan ve kurşun geçirmeyen yenilmez bir uzaylı mı? Eğer öyleyse, Çelik Adam’ın 85 yılı aşkın süredir neden popüler kültürün zirvesinde kaldığını tam olarak yakalayamamış olabilirsiniz. Action Comics #1’de o yeşil arabayı havaya kaldırdığı günden beri Clark Kent, aslında bizlere “insan olmanın” en iyi halini temsil ediyor.
En iyi süper kahraman hikayeleri, yumrukların konuştuğu değil, kalplerin dokunduğu anlarda gizlidir. Superman’in külliyatı da tam olarak böyle hazinelerle dolu. Bazen bir lunapark gezisinde, bazen de evrenin diğer ucunda tek bir çocuğu kurtarırken onun neden “umudun sembolü” olduğunu anlıyoruz.
Hazırsanız, pelerininizi bağlayın. Kripton’un son oğlunun çizgi roman tarihindeki en etkileyici, en komik ve en duygusal finallerine doğru bir uçuşa geçiyoruz. İşte karşınızda, okurken “İşte bu yüzden Superman!” diyeceğiniz o muazzam anlar.
Superman #7 (2016): Dünyayı Kurtarmak Kolay, Peki Ya Aile Babası Olmak?
Süper kahramanlığın en zor yanı nedir diye sorsanız, çoğu kişi “Darkseid ile dövüşmek” der. Ama Peter J. Tomasi’nin yazdığı bu hikayede görüyoruz ki, asıl zorluk iş ve özel hayat dengesini kurmakta. “Our Town” isimli bu sayıda, Lois Lane eşinden basit bir söz istiyor: “Bu gece süper kahramanlık yok, sadece fuarın tadını çıkaracağız.”
Clark sözünü tutmaya çalışıyor, gerçekten çalışıyor. Ancak fuar alanında bir soygun girişimi olunca dayanamayıp olaya müdahale ediyor. İşin komik yanı, Lois bu durumu hız trenindeyken fark ediyor ve verdiği tepki paha biçilemez. Bu kısa hikaye, Superman’in o tanrısal gücünün arkasında aslında ne kadar “bizden” biri olduğunu, karısından çekinen bir aile babası profilini harika bir mizahla sunuyor.
Superman Adventures #41: Superman Neden Uyumaz?
90’larda çocuk olup da Superman: The Animated Series izlemeyenimiz yoktur. O efsanevi çizim tarzını çizgi romana taşıyan Superman Adventures serisi, özellikle Mark Millar’ın yazdığı sayılarla bir başyapıta dönüşüyor. “22 Stories in a Single Bound” sayısı, her sayfasında farklı bir mini hikaye anlatarak bu evreni genişletiyor.
Ancak final sayfası, boğazınızda bir düğüm bırakacak cinsten. “Siz Uyurken” başlıklı bu kısımda, Metropolis’teki herkesin mışıl mışıl uyuduğunu ve rüya gördüğünü izliyoruz. Tek bir kişi hariç: Clark Kent. Yatağı boş, penceresi açık ve perdeler rüzgarda dalgalanıyor. Superman’in uykuya ihtiyacı olmadığını biliyoruz, evet. Ama bu kare bize şunu anlatıyor: O, biz rahatça uyuyabilelim, daha güzel yarınların hayalini kurabilelim diye uyanık kalıp nöbet tutmaya devam ediyor.
Superman: Red Son – Köken Hikayesine Akıl Almaz Bir Bakış
Peki ya Superman’in gemisi Kansas tarlalarına değil de Sovyet Rusya’ya düşseydi? Red Son, bu “Ya şöyle olsaydı?” (Elseworlds) sorusunu soran en popüler hikayelerden biri. Ancak bu çizgi romanı efsane yapan asıl şey, finalindeki o beyin yakan sürpriz.
Hikayenin sonunda öğreniyoruz ki, Kripton aslında milyonlarca yıl gelecekteki, ölmekte olan Dünya’dan başka bir yer değil! Jor-L (Luthor soyundan gelen bir bilim insanı), oğlu Kal-L’i uzaya değil, “zamanda geriye” gönderiyor. Yani Superman aslında bir uzaylı değil, uzak gelecekten gelen bir dünyalı. Bu fikir aslında Jerry Siegel’in ilk taslaklarına dayanıyor ve Superman mitolojisine kattığı bu döngüsel zaman kavramı, okuyucuyu şaşkına çeviriyor.
Superman Smashes the Klan: Gerçek Kötülükle Savaş
Süper güçlerinizle dev robotları parçalayabilirsiniz, peki ya topluma kök salmış nefreti nasıl yenersiniz? Son on yılın en iyi modern klasiklerinden biri olan Superman Smashes the Klan, Çelik Adam’ı KKK (Ku Klux Klan) ile karşı karşıya getiriyor. Tommy ve Roberta adında iki çocuğun da yardımıyla Superman, bu ırkçı örgütün maskesini düşürüyor.
Hikayenin finalinde Roberta’nın Daily Planet’te stajyer muhabir olarak işe başlaması ve Superman’in sadece fiziksel gücüyle değil, duruşuyla Metropolis’i daha yaşanabilir bir yer haline getirmesi, tüyler ürpertici bir umut aşılıyor. Bize, bir süper kahramanın asıl görevinin insanlara ilham vermek olduğunu hatırlatıyor.
Superman: Birthright – “Anne, Baba… Başardım”
Mark Waid’in kaleme aldığı Birthright, Superman’in kökenini modern bir dille yeniden anlatırken finaliyle kalbimizi tam on ikiden vuruyor. Genelde Kripton yok olurken Jor-El ve Lara’nın bebeklerini bir meçhule gönderişini izleriz. Ancak bu hikayede farklı bir şey oluyor.
Kripton patlamadan hemen önce, Luthor’un teknolojisi sayesinde geçmişe bir sinyal gidiyor. Jor-El ve Lara, son anlarında oğullarının yetişkin halini görüyorlar. Clark, o anı kullanarak ailesine sesleniyor: “Anne, Baba… Başardım.” Ölüme giden ebeveynlerin, fedakarlıklarının boşa gitmediğini, oğullarının hayatta ve güçlü olduğunu gördükleri o an, Superman tarihinin en duygusal karelerinden birini oluşturuyor.
All-Star Superman #6: Vedaların En Zoru
Grant Morrison’un başyapıtı All-Star Superman, karakterin özünü damıtan bir eser. Ancak 6. sayı olan “Funeral in Smallville”, babalar ve oğulları üzerine yakıcı bir hikaye sunuyor. Clark, babası Jonathan Kent’in kalp krizi geçirdiği sırada Superman Squad ile zamanda başka bir görevdedir. Babasının son nefesine yetişemez.
Hikayenin can alıcı noktası, Superman Squad içindeki sargılı, gizemli üyenin aslında gelecekteki Clark Kent olduğunun ortaya çıkmasıdır. Clark, babasına veda edebilmek için o kılıkta geçmişe gelmiştir. Tüm o tanrısal güçlerine rağmen babasını kurtaramayacağını kabullenişi ve mezara bıraktığı o çiçek… Bu sahne, Superman’in en insani yanını, çaresizliğini ve yasını mükemmel özetler.
Superman: Up in the Sky #6 – Bir Kişi İçin Bile
Birçok kişi “Superman en güçlü düşmanı kim?” diye sorar ama asıl soru “Superman kimin için savaşır?” olmalı. Tom King’in yazdığı bu seride, Superman kaçırılan tek bir küçük kızı bulmak için galaksinin bir ucuna gidiyor. Altı sayı süren zorlu bir mücadelenin ardından kızı kurtarıyor.
Dönüş yolunda, kucağında taşıdığı küçük kızla yaptığı sohbet ise serinin kalbi. Kız ona her şeyi sorabileceğini öğrenince soruları yağdırıyor. Superman’in “Batman ile dövüşsen kim alır?” sorusuna verdiği “O kazanırdı (bırakırdım)” cevabı hem güldürüyor hem de Clark’ın egosuz, çocuk ruhundan anlayan o babacan tavrını ortaya koyuyor.
Whatever Happened to the Man of Tomorrow? – Gümüş Çağa Veda
Alan Moore imzalı bu eser, aslında Superman’in bir dönemine yazılmış en güzel veda mektubu. Gümüş Çağ’ın tüm o çılgın, renkli ve bazen absürt öğelerini alıp, inanılmaz derecede karanlık ve ciddi bir finale taşıyor. Clark’ın etrafındaki her şeyin çöktüğü bu hikayede, asıl kötünün o komik bildiğimiz Mister Mxyzptlk çıkması gerçek bir şok etkisi yaratıyor.
Superman, Mxyzptlk’i durdurmak için kendi kuralını bozup onu öldürmek zorunda kalıyor ve bunun ağırlığıyla güçlerinden vazgeçiyor. Ancak hikaye mutsuz bitmiyor; Clark’ın Lois ile evlenip, sıradan bir hayat sürdüğü ve çocuk büyüttüğü o “mutlu son”, bir devri kapatmanın en zarif yolu oluyor.
Death of Superman: Bir Efsanenin Düşüşü
90’lı yıllarda çizgi roman dünyasını sarsan, haber bültenlerine konu olan o olay: Superman’in Ölümü. Action Comics tarihinin en büyük kırılma noktalarından biri. Doomsday adında, durdurulamaz bir yıkım makinesi Metropolis’i yerle bir ederken, Superman bir an bile tereddüt etmiyor.
Bu hikayeyi unutulmaz kılan sadece yumruklaşmalar değil. Lois Lane’in kollarında son nefesini verirken Clark’ın sorduğu tek soru: “Doomsday durduruldu mu?” Kendi hayatı pahasına başkalarını koruma içgüdüsü, Superman’in neden “En Büyük” olduğunun kanıtı. Lois’in o çaresiz bakışı ve pelerininin rüzgarda savrulduğu o kare, pop kültür tarihine kazınmıştır.
Action Comics #775: Rüyalar Bizi Kurtarır
Zaman zaman “Superman çok sıkıcı, çok iyi, günümüz dünyasına uymuyor” eleştirilerini duyarız. İşte bu çizgi roman, tam olarak bu eleştirilere verilmiş tokat gibi bir cevap. “The Elite” adında, suçluları öldürerek adalet sağlayan yeni bir grup ortaya çıkar ve halk onları sevmeye başlar. Superman ise “eski moda” bulunur.
Ancak finalde Superman, The Elite’in lideri Manchester Black’e sadece fiziksel bir ders vermekle kalmaz, çizgi roman tarihinin en iyi tiradlarından birini atar. Black, Superman’in bir rüya aleminde yaşadığını söylediğinde, Çelik Adam şöyle der:
“Rüyalar bizi kurtarır. Rüyalar bizi yükseltir ve daha iyi bir şeye dönüştürür. Ve ruhum üzerine yemin ederim ki; onurun ve adaletin hepimizin paylaştığı bir gerçeklik olduğu bir dünyanın hayalini kurana dek, savaşmaktan asla vazgeçmeyeceğim.”
Bu sözler, neden karanlık, gri ve acımasız bir dünyada bile Superman gibi “aydınlık” kahramanlara ihtiyacımız olduğunun en net manifestosudur.


Yorum (0)