Mart 2016’da, yayınlanmasından beş ay önce, zaten Warner Bros’un tarafından hazırlanan bir Suicide Squad devam filmi geliştirdiğine dair bir haber vardı.
Suicide Squad dünya çapındaki gişelerde 745,6 milyon dolar kazanmış bir film olarak maddi açıdan çok başarılı olduğu söylenebilir. Film eleştirmenleri ve üst düzey eleştirmenlerin bulunduğu Rotten Tomatoes tarafından %26’lık bir beğeni oranına sahip olsa da bu bir devam filmi olan Suicide Squad 2‘nin gelmesine engel değil.

Birkaç ay önce Warner Bros.’ın Suicide Squad iki tane spin-off, bir de devam filmi olacağı açıklamalarında bulunulmuştu. Yönetmen / senarist David Ayer şu sıralar Margot Robbie’nin Harley Quinn’ini içeren bir film olan Gotham City Sirens ile meşgul olduğu için Suicide Squad için düşünülmüyor.
Yönetmenlik koltuğuna kimin düşünüldüğü The Hollywood Reporter’ın haberi ile gündeme geldi. Warner Bros., geçen sene Oscar adayı filmi Hacksaw Ridge ile kendinden bahsettiren ve eski günlerine dönen Mel Gibson’ın peşinde. Bir diğer aday ise Daniel Espinosa.
Bakalım Mel Gibson, Suicide Squad 2 için seçilen kişi olacak mı?
Suicide Squad’ın Mirası: Gişe Başarısı ve Eleştirel Karmaşa
2016 yapımı Suicide Squad filmi, DC Genişletilmiş Evreni’nin (DCEU) önemli halkalarından biri olarak sinema dünyasına adım attı. Film, çizgi roman evreninin en renkli ve tehlikeli anti-kahramanlarından oluşan bir ekibi bir araya getirmesiyle büyük bir beklenti yaratmıştı. Jared Leto’nun Joker’i, Margot Robbie’nin Harley Quinn’i ve Will Smith’in Deadshot’ı gibi karakterler, daha vizyona girmeden hayranların diline pelesenk olmuştu. Filmin gişede elde ettiği 745,6 milyon dolarlık hasılat, Warner Bros. için büyük bir ticari başarıydı ve bir devam filminin kaçınılmaz olduğunu gösteriyordu. Ancak bu ticari zafer, eleştirel anlamda aynı başarıyı yakalayamadı. Rotten Tomatoes’ta %26 gibi düşük bir beğeni oranıyla karşılaşan film, hikaye tutarsızlıkları, karakter gelişimindeki eksiklikler ve ton karmaşası nedeniyle eleştirmenlerden ağır darbeler almıştı. Bu durum, devam filmi için yönetmen seçimini daha da kritik hale getiriyordu.
DCEU İçindeki Yeri ve Gelecek Projeler
Suicide Squad, Batman v Superman: Adaletin Şafağı ile birlikte DCEU’nun ilk dönem filmlerinden biriydi. Bu filmler, Marvel Sinematik Evreni’ne karşı kendi evrenlerini kurmaya çalışan DC’nin önemli adımlarıydı. Ancak hem Batman v Superman hem de Suicide Squad, hayranları ikiye bölen ve eleştirmenleri tatmin etmeyen yapımlar olarak öne çıktı. Bu durum, Warner Bros.’u gelecekteki projelerde daha dikkatli olmaya itti. Filmin başarısız eleştirel performansına rağmen, özellikle Harley Quinn karakterinin popülaritesi, stüdyoyu spin-off filmler ve devam projeleri konusunda cesaretlendirdi. Nitekim, Margot Robbie’nin başrolünde olduğu Gotham City Sirens ve Birds of Prey gibi projeler de bu dönemde gündeme gelmişti.
Suicide Squad 2 İçin Yönetmen Arayışı: Yeni Bir Vizyon İhtiyacı
İlk filmin yönetmeni David Ayer’in, eleştirel tepkiler ve stüdyonun müdahaleleri nedeniyle devam filminde yer almayacağı kesinleşmişti. Ayer, o dönemde Harley Quinn’i merkeze alan Gotham City Sirens projesiyle meşgul olduğu için de Suicide Squad 2 koltuğu için düşünülemiyordu. Bu durum, Warner Bros.’u tamamen yeni bir vizyon ve taze bir bakış açısı getirecek bir yönetmen arayışına itti. Stüdyo, ilk filmin hatalarından ders çıkararak, hem ticari başarıyı sürdürecek hem de eleştirel anlamda daha güçlü bir yapı ortaya koyacak bir isim peşindeydi. Bu arayışta, sinema dünyasının dikkatini çeken birkaç önemli isim gündeme geldi ve bunların başında Mel Gibson geliyordu.
Mel Gibson: Geri Dönüşün Sembolü ve Potansiyel Bir Seçim
Mel Gibson, Hollywood’un hem çok sevilen hem de tartışmalı figürlerinden biri. Oyunculuk kariyerindeki efsanevi başarılarının yanı sıra, yönetmenlik koltuğunda da Cesur Yürek (Braveheart) ve Apokalipto (Apocalypto) gibi başyapıtlara imza atmıştı. Ancak kişisel hayatındaki çalkantılar ve tartışmalar nedeniyle uzun bir süre Hollywood’dan uzak kalmıştı. 2016 yılında yönettiği Hacksaw Ridge filmiyle muhteşem bir geri dönüşe imza atan Gibson, eleştirmenlerden tam not almış ve Oscar adaylıkları kazanmıştı. Bu başarı, Warner Bros.’un dikkatini çekmiş ve onu Suicide Squad 2 için en güçlü adaylardan biri haline getirmişti. Gibson’ın aksiyonu ve dramayı harmanlama yeteneği, sert ve tavizsiz anlatım tarzı, Suicide Squad gibi karanlık ve anti-kahraman odaklı bir filme farklı bir boyut katabilirdi. Çizgi Roman Uyarlaması En İyi 10 Süper Kahraman Filmi listelerinde yer alabilecek potansiyelde bir iş çıkarabileceği düşünülüyordu.
Daniel Espinosa: Diğer Aday ve Alternatif Bir Yaklaşım
Mel Gibson’ın yanı sıra, İsveçli yönetmen Daniel Espinosa da Suicide Squad 2 için düşünülen isimlerden biriydi. Espinosa, Safe House ve Life gibi aksiyon ve gerilim filmleriyle tanınıyor. Özellikle Life filmiyle bilim kurgu ve gerilim türündeki yeteneğini sergilemişti. Espinosa’nın daha modern ve dinamik anlatım tarzı, Suicide Squad’a farklı bir enerji katabilirdi. Ancak Gibson’ın filmografisindeki derinlik ve dramatik aksiyon tecrübesi, onu stüdyonun gözünde bir adım öne çıkarıyordu.
Suicide Squad 2’den Beklentiler ve Olası Hikaye Yönleri
Devam filmi için yönetmen seçimi kadar, hikaye yönü de büyük önem taşıyordu. İlk filmin en büyük eleştirilerinden biri, karakterlerin potansiyelinin tam olarak kullanılamamasıydı. Bu nedenle Suicide Squad 2’nin, karakter derinliğine daha fazla odaklanması ve daha tutarlı bir anlatım sunması bekleniyordu.
Karakter Gelişimleri ve Yeni Yüzler
Hayranlar, Harley Quinn, Deadshot, Rick Flag ve Captain Boomerang gibi karakterlerin daha fazla gelişim göstermesini umuyordu. Özellikle Harley Quinn’in Joker’den bağımsız bir karakter olarak evrimi, filmin en ilgi çekici yönlerinden biri olabilirdi. Ayrıca, DC evreninden yeni anti-kahramanların veya kötü adamların ekibe katılması da beklentiler arasındaydı. Bu durum, filmin dinamiklerini değiştirecek ve hikayeye yeni katmanlar ekleyecekti.
Fan Teorileri ve Potansiyel Konular
Fanlar arasında, Suicide Squad 2’nin daha karanlık bir tona sahip olması, Amanda Waller’ın ekibe daha acımasız görevler vermesi veya hatta ekibin kendi içindeki çatışmaların daha fazla öne çıkması gibi birçok teori dolaşıyordu. Örneğin, ekibin tamamen yeni bir düşmana karşı savaşması veya ilk filmdeki olayların sonuçlarıyla yüzleşmesi gibi senaryolar konuşuluyordu. Özellikle Batman V Superman’in yarattığı zorlukların ardından DCEU’nun nasıl bir yol izleyeceği, bu filmin kaderini de belirleyecekti.
Sonuç: Suicide Squad 2’nin Geleceği ve Yönetmen Seçiminin Önemi
Suicide Squad 2 filminin yönetmenlik koltuğu için Mel Gibson gibi bir ismin düşünülmesi, Hollywood’da büyük bir heyecan yaratmıştı. Gibson’ın kariyerindeki geri dönüşü ve Hacksaw Ridge ile gösterdiği başarı, ona bu tür büyük bütçeli bir süper kahraman filmini yönetme şansı tanıyabilirdi. Stüdyonun, ticari başarıyı eleştirel beğeniyle harmanlayacak bir vizyon arayışı, yönetmen seçimini daha da kritik hale getiriyordu. Mel Gibson’ın sert, gerçekçi ve dramatik anlatım tarzı, Suicide Squad’ın anti-kahraman doğasına çok yakışabilirdi. Ancak nihayetinde, yönetmenlik koltuğuna James Gunn’ın oturması ve filmin tamamen farklı bir yöne evrilmesi, sinema dünyasında sürpriz bir gelişme olarak kaydedildi. Bu durum, büyük stüdyoların projelerinde ne kadar esnek ve yenilikçi olabildiğini bir kez daha gösterdi. Fanzade.com olarak, bu tür gelişmelerin popüler kültür üzerindeki etkilerini yakından takip etmeye devam edeceğiz.


Yorum (0)