ALTIN ÇAĞDAN GELEN BİR AMAZON MİRASININ 80’LER SINAMASI
1984 tarihli Sheena: Queen of the Jungle, sinema tarihinin daha niş ama kökleri şaşırtıcı derecede derin bir ikonunu gün yüzüne çıkarmayı hedefleyen bir yapım. Film, yüzeyde egzotik-macera tipi bir “jungle adventure” gibi dursa da aslında çok eski bir çizgi roman karakterinin – hatta çizgi roman tarihindeki ilk kadın süper kahramanlardan birinin – modern (80’ler için “modern”) bir yeniden yorumunu sunma iddiasında. Buradaki “ilk” meselesi önemli çünkü Sheena, Wonder Woman’dan bile bir yıl daha erken, 1937 tarihli Wags çizgi roman serisinde ortaya çıkmış bir figürdür. Yani pulp çağının doğrudan içinden, Tarzan, Jungle Comics, Red Sonja ve Ka-Zar gibi karakterlerin oluştuğu kültürel havuzdan çıkan güçlü bir kadın prototipidir.
İlginç olan: Sheena’nın orijinal çizgi romanlarında şaşırtıcı derecede ırkçı kodlardan arındırılmış, hatta dönemine göre radikal şekilde kapsayıcı bir ton bulunmasıdır. Elbette pulp çağı stereotiplerden tam anlamıyla kaçamaz ama Sheena mitosunun merkezindeki “dışarıdan gelen ama yerliler tarafından büyütülen kadın” fikri, beyaz kurtarıcı klişesine saplanmadan daha çok “doğanın koruyucusu” arketipine dayanır. Bu, filmde de korunmaya çalışılır ve özellikle mistik bağlam daha öne çıkar.
1984 yapımı film, tam da bu saf pulp çizgisini 80’lerin stilleri, Toto’nun “Africa”sını çağrıştıran pastoral özlemi ve feminizm tartışmalarıyla harmanlayarak sunma hedefine soyunur.
HİKÂYE YAPISI: KLASİK PULP FORMÜLÜ + MİSTİSİK EKO-DRAMA
Hikâye, kahramanın “origin story” mantığıyla akar. Yapı aslında üç büyük blok üzerinden ilerler:
1) KÖKEN: ŞAMANİSTİK DOĞA-ANLAYIŞI VE MİSTİSİZMİN GÖLGESİ
Film, Sheena’nın çocuk yaşta Afrika’da kaybolup Zambuli kabilesi tarafından bulunmasıyla başlar. Buradaki açılış, çizgi romanlardaki “büyülü toplanak”, “efsanevi kabile”, “doğayla uyumlu büyü” atmosferini direkt devralır. Dönemin “ah bilmem ne kabilesi, antik sırlar” yaklaşımı burada klişe gibi görünse de Sheena mitosunun aslında özgün noktası şu:
Sheena’nın gücü, sömürgecilik veya üstün ırk ideolojisi değil; doğa-mistik bağlantısıdır.
Bu filmde tam da bunu öne çıkaran bir ritüel var: kabile şamanının ona “Hayvanların Ruhuyla Konuşma” yetisi vermesi. Bu, çizgi romanlardaki psycho-empathetic connection temasının sinemaya sadeleştirilmiş bir yansımasıdır.
Bu mistik çerçeve önemli çünkü Sheena’nın güçlerinin kaynağı, fiziksel güç ya da teknolojik üstünlük değil, ekolojik-ruhani uyum. Bu da onu klasik pulp kahramanlarından ayırır.
2) DIŞ TEHDİT: KALKINMA – SÖMÜRÜ – MODERNİZASYON ÇATIŞMASI
Filmin orta segmenti, Afrika topraklarının “turizm + maden çıkarma + politik manipülasyon” eksenindeki bir komployla tehdit edilmesini işler. Bu yapı pulp geleneğine tam oturur: doğal cennet, dışarıdan gelen açgözlü politik-askerî figürler ve Sheena’nın kanun tanımaz özgürlükçü duruşuyla buna karşı çıkışı.
Bu noktada film, beklenmedik şekilde “eko-politik” bir ton taşır. Toto – Africa şarkısının yarattığı o “uzak, bozulmamış, saf coğrafyaya kaçma” hissiyle uyumlu biçimde Sheena’nın alanı da kutsaldır ve modern güçler tarafından işgal edilir.
Bu, hem dramatik hem tematik olarak filmin belkemiğidir.
3) FİNAL YAPISI: KURTULUŞ – KAYIP – DÖNGÜSEL DOĞA METAFORU
Son akışta Sheena, ordunun ve çıkar gruplarının saldırısı karşısında hem kabilesini hem ormanı korumak için karşı hamle yapar. Final, klasik pulp “büyük çatışma + kaçış + yeniden doğum” kalıbını izler.
Ancak ton olarak film, tam anlamıyla “zafer sarhoşu” bitmez; daha melankolik, daha mitik bir dokunuş taşır. Sheena’nın yaşam alanı kutsaldır ve o kutsal alanı korurken bedeller öder. Böylece filmin teması güçlenir:
Sheena kazanırken bile doğanın yıkılmaz olmadığı mesajı verilir.
MİSTİSİZM VE DOĞA BAĞI: AFRİKA’NIN SİMGESİ, TOTO’NUN ŞİİRSEL KAÇIŞI
Filmin en güçlü yanı mistik-doğacı atmosferidir. Yerel inanç sistemleri Hollywood’a göre sterilize edilmiş olsa da spiritüel ekoloji fikri modern seyirci için hâlâ etkili. Kameralar geniş vadiler, kurak tepeler, bozkır geçişleri ve tropik şeritler üzerinden ilerlerken sanki sürekli şu duyguyu pompalıyor:
“Uygarlığın karmaşasından uzak, saf bir coğrafyaya kaçmak.”
Tam bu noktada seyircinin aklına, evet, Toto – Africa gelir. Çünkü filmdeki estetik tam o şarkının sözlerindeki duygusal atmosferi taşır:
- uzaklık
- arkeik bir çağrının sesi
- modern dünyanın bitmeyen gürültüsünden kaçma arzusu
- toprağa ve ruha dönüş
Sheena’nın hayvanlarla iletişimi, kabile büyüsü, ormanın bilinçli bir eşlikçi gibi davranması, hep 70’ler–80’ler döneminin egzotik-mistik Afrika temsilinin doruk noktalarını içeriyor. Fakat bunu sömürgeci bir üstünlükle değil, Sheena’nın kendisini “yerlinin kendisine ait olmayan ama onu koruyan bir misafir” olarak konumlandırmasıyla yapıyor.
Bu ton, orijinal çizgi romanlardaki “jungle mysticism” geleneğine çok sadık.
FEMİNİST BOYUT: 80’LERİN ALT-SINIF AMA ÖZGÜR FEMİNİZMİ
Sheena’nın feminist konumu filmde iki katmandan okunabilir:
1) Klasik pulp kökeninden gelen “özgür Amazon” modeli
Sheena, erkek kahramanlara yaslanmayan, kendi ajandası olan, hem fiziksel hem zihinsel anlamda özerk bir karakterdir. Film:
- Sheena’nın erkek sevgiliye veya erkek koruyucuya ihtiyaç duymamasını
- kıyafet ve beden sunumunun “male gaze” etkisine rağmen karakterin davranışsal bağımsızlığını
- kendi toprağını, kendi halkını ve kendi kararlarını koruma refleksini
doğrudan feminist bir çerçeveye oturtur.
2) 80’ler sinemasındaki “kadın kahramanlığının normalleşmesi” trendi
Terminator (Sarah Connor), Alien (Ripley) gibi karakterlerin bulunduğu bir dönemde Sheena, “macera-aksiyon başrolü kadın” modelini daha pulp bir estetikle temsil eder. Fakat feminist okumanın en güçlü tarafı şu:
Sheena hiçbir an erkekler tarafından gölgelenmez. Hikâyeyi taşıyan enerjinin merkezinde hep o vardır.
Dahası:
Sheena’nın iletişim biçimi, kaba güçten çok bağ, empati ve doğayla uyuma dayanır. Bu da onu dönemin erkek-kodlu aksiyon kahramanlarından ayırarak post-kolonyal feminizmde sıkça anlatılan “ekofeminist” çizgiye yaklaştırır.
ÇİZGİ ROMAN KÖKENLERİ: ALTIN ÇAĞIN SESSİZ DEVRİMCİSİ
✔ İlk kadın süper kahramanlardan biri
Sheena’nın 1937’de ortaya çıkışı, çizgi roman tarihinde kritik bir çizgi yaratır. Wonder Woman 1941’de doğuyor; yani Sheena çoktan oradadır.
Sheena’nın güçleri:
- hayvanlarla empatik bağ
- fiziksel dayanıklılık
- çeviklik
- savaş/jungle taktikleri
- büyü ve ritüellerle ilişkili duyusal güçler
Bunlar “süper güç” olarak sınıflandırılmayabilir ama pulp çağında “superhuman” kategorisine girer.
✔ Irkçılık tartışmalarından büyük ölçüde sıyrılan bir pulp karakteri
Güney-Afrika, Kongo veya Kenya üzerinden yazılan pulp hikâyeleri genellikle orientalist, beyaz kurtarıcı veya “vahşi doğa” stereotiplerine yaslanır.
Sheena’nın ilginç tarafı şu:
- Zambuli halkı, karikatürize edilmez
- Sheena onların üstünde bir otorite figürü değildir
- Elde edilen güç “yerlilerin bilgeliği” sayesinde gelir ve bu bilgelik küçültülmez
- Sheena “egzotik prenses” değil “koruyucu ruh” metaforuna daha yakındır
Bu ton hem çizgi romanlarda hem filmde korunmuştur. 80’lerdeki popüler Hollywood filmlerinin çoğu bunun yanından bile geçmez.
✔ Pulp kültürünün üç temel kodunu taşıyor:
- Doğa = büyü ve güç
- Özgür kadın figürü = tehlikeyi aşan bilinç
- Sömürü ve modernleşme = yıkım tehdidi
Film bu altın çağ kodlarını 80’ler estetiğiyle stabilize ediyor.
GÖRSEL MİMARİ: SADELİK + DOĞA BÜYÜSÜ + PULP EKSENİ
Film görsel anlamda teknik olarak “büyük Hollywood” seviyesinde olmasa da atmosfer kurma konusunda çok başarılıdır. Wide shot tercihleri, bozkır panoramaları, ıssız su kaynakları ve vahşi hayvan geçişleri Johnny Clegg, Toto veya 80’ler Afrika-romantik müzik videoları estetiğini çağrıştırır.
Doğanın “sadece mekân” değil “karakter” gibi davranması da filmin eski çizgi roman ruhuna en sadık yönüdür.
SHEENA NEDEN BUGÜN HÂLÂ GEEK KÜLTÜRÜNDE KÜLT?
1) Golden Age kadın kahramanlarının ilk örneklerinden
Sheena, Geek tarihin kadın ikonografisi içinde önemli bir halkadır. Vampirella, Red Sonja, Dejah Thoris veya Shanna the She-Devil gibi karakterlerin çoğu Sheena’nın açtığı kapıdan geçmiştir.
2) Alt-tarzların birleşim noktası
Sheena: jungle fantasy + ekofeminizm + pulp macera + mistik gelenek + doğa büyüsü.
Bu birleşim bugün çok az eserde bulunur.
3) Irkçılık ve sömürgecilik tartışmalarında “kötü örnek” değil “iyi istisna”
Pulp döneminde ırkçılık çok yaygındı; Sheena bu konuda nadir biçimde daha empatik bir çerçeve sunuyordu. Bu yüzden modern geek akademisyenleri tarafından olumlu örnek olarak anılır.
4) Zamanına göre çok radikal bir kadın özgürlük figürü
1930’ların erkek egemen pulp dünyasında ağır feminist bir sembol yarattı. 1984 filmi de bunu korumaya çalıştı.
SONUÇ: SHEENA 1984 – ESKİ BİR EFSANENİN 80’LER YANKISI
1984 yapımı Sheena: Queen of the Jungle, kusurları olsa da çok önemli üç temel alanda hâlâ değerli:
1) Çizgi roman tarihi açısından:
Sheena’nın altın çağ geleneklerini temiz ve saygılı bir şekilde sinemaya taşır.
2) Tematik açıdan:
Mistisizm, ekofeminizm, özgürlükçü kahramanlık ve koloniyal eleştiriyi birleştiren nadir pulp uyarlamalarından biridir.
3) Kültürel atmosfer açısından:
Toto’nun “Africa”sına benzer pastoral kaçış hissini, egzotik-mistik bir estetikle harmanlar; 80’ler arayış ruhunu doğaya dönüş üzerinden yansıtır.
Film sinema dili açısından devrim yaratmasa da mitolojik kadın kahraman tiplerinin sinema tarihinde açtığı yolun değerli bir parçasıdır. Sheena’nın kökleri, pulp kültürün samimiyetiyle modern feminist okuma arasında duran eşsiz bir yapıdır ve 1984 filmi bu yapıyı popüler kültürün belleğinde yeniden güncellemiştir.
İster çizgi roman tarihine, ister pulp kültürün kökenlerine, ister feminist kahramanlıklara meraklı ol; Sheena hâlâ okunması ve konuşulması gereken bir ikon.


Yorum (0)