2015 yılını şöyle bir hatırlayalım; Ryan Reynolds henüz bugünkü “Hollywood’un en sevilen gevezesi” statüsüne tam erişmemişti. Evet, hepimiz onu tanıyorduk ama kariyerini stratosfere çıkaracak olan Deadpool devrimi henüz gerçekleşmemişti. O dönemde Reynolds, hala Green Lantern faciasının üzerindeki tozları silkelemeye çalışıyor ve gişede birbiri ardına gelen hayal kırıklıklarıyla boğuşuyordu. Tam her şey değişmeden hemen önce, ironik bir şekilde kariyerinin en büyük ticari başarısızlıklarından birine imza attı: Bilim kurgu gerilim filmi Self/Less.

Reynolds’ın filmografisinde adeta bir dipnot olarak kalan bu yapım, aslında hak ettiğinden çok daha az ilgi gördü. Hatta 2017 yapımı Life bile dijital platformlarda daha fazla konuşulmuştu. Ancak biz Fanzade ekibi olarak, Self/Less‘in hem az izlendiğini hem de değerinin bilinmediğini düşünüyoruz. Eğer hala izlemediyseniz elinizi çabuk tutmanızda fayda var, çünkü film Netflix kütüphanesine veda etmeye hazırlanıyor.
Gişede Bekleneni Veremeyen Bir Vizyon
2015 yılı Reynolds için gerçekten zorlu geçti; Woman in Gold ve Mississippi Grind gibi yapımlar da gişede yüz güldürmemişti. Aslında Self/Less, kamera arkasındaki bazı sorunlar vizyon tarihini ertelemeseydi, izleyiciyle bir yıl önce buluşacaktı. Yapımcı koltuğunda, Rian Johnson’ın değişmez ortağı Ram Bergman otururken, yönetmenlik görevi ise görsel anlatımıyla büyüleyen Tarsem Singh‘e emanet edilmişti.
Tarsem’i bilenler bilir; The Cell ve sinema tarihinin en estetik işlerinden biri olan The Fall ile vizyonerliğini kanıtlamış bir isimdir. Immortals ve Mirror Mirror ile ana akımda da başarı yakalamıştı. Ancak ne yazık ki Self/Less, yönetmenin filmografisinde en az beğenilen iş olarak kaldı. Yaklaşık 26 milyon dolarlık bütçesine rağmen dünya çapında sadece 30 milyon doların biraz üzerinde bir hasılat elde edebildi.
Self/Less Konusu ve Eleştirmenlerin Yaklaşımı
Türkiye’deki izleyicilerimizin aklında hemen şu sorular belirecektir: “Self/Less konusu nedir?” veya “Bu film neden bu kadar eleştirildi?”. Film, ölmek üzere olan zengin bir adamın (Ben Kingsley), bilincini genç ve sağlıklı bir bedene (Ryan Reynolds) aktarmasını konu alıyor. Kağıt üzerinde muazzam bir potansiyele sahip bu “zihin transferi” teması, ne yazık ki eleştirmenlere göre klişe aksiyon sahnelerine kurban gitmişti.

Rotten Tomatoes üzerinde %18 gibi oldukça düşük bir puana sahip olan film için yapılan genel yorum, “ilginç fikirlerin, sönük aksiyon uğruna harcandığı” yönünde. Ancak bizce, sadece başroldeki ikiliyi izlemek için bile şans verilebilir. Düşünsenize, şu an ikisi de Marvel Sinematik Evreni’nin (MCU) önemli parçaları. Bir yanda Deadpool & Wolverine ile gişeyi sallayan Reynolds, diğer yanda Iron Man 3 ve Shang-Chi‘deki Trevor Slattery rolüyle bizi kahkahaya boğan efsanevi Ben Kingsley.

Özetle, eleştirmenlerin acımasız yorumlarına rağmen, bilim kurgu ve gerilim türünü sevenler için Self/Less, özellikle Reynolds’ın oyunculuğundaki o “ciddi” tonu görmek isteyenler için kaçırılmayacak bir fırsat. Netflix’ten 1 Ocak itibarıyla ayrılacak olan bu yapımı listenize eklemeyi unutmayın.
Kaynak: Collider Film Haber


Yorum (0)