RIAN JOHNSON, REY’in Ayna Sahnesi Hakkında Konuştu

RIAN JOHNSON, REY’in Ayna Sahnesi Hakkında Konuştu

Fanzade tarafından ·
Şubat 11, 2018

Star Wars: The Last Jedi filminin yönetmeni Rian Johnson, Rey’in ayna sahnesi, geçmişi ve ailesi hakkında konuştu. Sahnenin neden böyle olduğunu anlattı.

2017’nin Aralık ayında bizlerle buluşan, serinin sekizinci filmi Star Wars: The Last Jedi‘daki en merak edilen konulardan biri Rey’in ailesiydi. Çok fazla teori üretilmiş, gereğinden fazla tartışma çıkmıştı. The Force Awakens’dan sonra oluşan en büyük soru işareti olduğunu bile söyleyebiliriz. Rey’in ayna sahnesi ve Kylo ile olan diyaloğu, bize gösterdi ki bunların hepsi boşunaydı. Bu sahne, Rey’in kimlik arayışını ve evrendeki yerini sorgulamasını derinlemesine yansıtan, filmin en kritik anlarından biridir.

Bunu dahice bulup serinin yeni yönelimini sevenler de oldu, bunu hayranlara kocaman bir orta parmak olarak görenler de oldu. Eğer filmde başka nelerin hayranları üzdüğünü merak ediyorsanız bu konu hakkında güzel bir yazımız var, incelemenizi öneririz.

Sahneye ait en yüksek çözünürlüklü görsel bu malesef

Rey’in Ayna Sahnesi: Kimlik Arayışının Yansıması

Sahneyi hatırlamakta fayda var. Rey, Ahch-to’dayken, karanlık bir mağaraya çekilmiş, orada geçmişi hakkındaki gerçeği açıklayacak bir ayna ile karşılaşmıştı. Aynaya baktığında ailesini görmeyi bekliyordu. Ancak gördüğü tek şey kendisinin, önünde ve arkasında sıralanmış sonsuz kopyasıydı. The Empire Strikes Back’de Luke’un Dagobah’daki mağarada Darth Vader’ı görmesi gibi, bu sahne de kahramanın içsel mücadelesini ve korkularını sembolize ediyordu. Rian Johnson, filmin çekimlerine başlamadan çok önce bu sahneyi planlamış ve Rey’in kişisel yolculuğunun temel taşı olarak görmüştü.

Johnson’a göre, bu sahne Rey’in kendisi ve evrendeki yeri hakkındaki arayışının bir yansımasıydı. Kahramanın yolculuğu, çocukluktan yetişkinliğe geçişin ve bu yolda yaşanan büyük değişimlerin bir özeti gibidir. Rey için bu yolculuk, “benim bu hikayedeki yerim ne?” sorusuna cevap aramakla eşdeğerdi. Bu cevapları birden çok kaynaktan bekliyor ve hepsi onu yüzüstü bırakıyordu. Ancak o, ailesinin ona vereceği kimliğe olan umuduna sıkıca tutunmaya devam ediyordu. Ayna sahnesi, bu umudun boşluğunu ve Rey’in kendi kimliğini dışarıdan bir mirasla değil, kendi içinde bulması gerektiğini vurguluyordu.

Rian Johnson’ın Vizyonu: Aile Sırrının Perde Arkası

Daha önceden, Rey’in tahmin edilebilir bir aileden geldiğini anlatmanın hem karakter hem de izleyici için kolay yoldan kestirip atmak olduğunu belirtmişti Rian Johnson. Bu sahnenin Rey’in en büyük korkusunu da gösterdiğini söylüyor: Yalnızlık. Johnson, filmin son karesi ile ayna sahnesi arasındaki bağlantıyı da açıklıyor. Rey yalnız olmasına rağmen, bilmese de o kadar da yalnız değil. Johnson, “Yani, kafamda canlanan resim bu sonsuz liste, bilirsiniz işte, sonsuz kişilik olasılığı içerisinde kendisinin sahip olabileceği sonsuz ‘gerçek ben’ ihtimali. Hangisi o olacak ve sonu nereye varacak, bir yere varıyor. Ona en büyük korkusunu, sadece Rey olduğunu gösteren bir yere varıyor. O yalnız, tekrar söylüyorum, bir bakış açısından doğru ama başka bir bakış açısından yanlış. Leia ile Falcon’daki son sahnesi, bence bir bakıma, ayna sahnesine bir cevap.” diyerek Rey’in yolculuğunun önemini vurguluyor.

Bu iki sahneyi bir araya getirmek, ve özellikle Rey’in kişiliğini seçmek için Kylo’ya katılmakla kendi ayakları üzerinde durmak arasında yaptığı seçimi de ekleyince, Star Wars’un gelecekteki hikayelerine yepyeni bir yol çizilmiş olduğu ortaya çıkıyor. Johnson’ın bu vizyonu, serinin temel “seçilmiş kişi” anlatısını sorgulayarak, herkesin bir kahraman olabileceği fikrini pekiştirdi. Bu durum, hayranlar arasında büyük tartışmalara yol açsa da, Rey’in kendi kaderini kendi elleriyle şekillendirmesi fikrini güçlendirdi. Bu içsel mücadele, tıpkı Venom’un içindeki çatışma gibi, karakterin derinliğini artırır.

Star Wars Evreninde Aile ve Kimlik Teması

Star Wars serisi, başlangıcından bu yana aile ve kimlik temalarını merkezine almıştır. Luke Skywalker’ın babasının Darth Vader olduğunu öğrenmesiyle başlayan dramatik dönüşümler, Leia’nın biyolojik ailesini keşfetmesi ve Anakin Skywalker’ın karanlık tarafa geçişi, bu temaların ne kadar köklü olduğunu gösterir. Rey’in hikayesi, bu geleneği bir yandan sürdürürken, diğer yandan da ondan ayrışır. Rey’in “hiç kimse” bir aileden gelmesi, Star Wars evreninde kahramanlığın genetik mirastan ziyade kişisel seçim ve iradeyle ilgili olduğunu vurgular. Bu, serinin “seçilmiş kişi” anlatısını genişleterek, Güç’ün her yerde ve herkes tarafından hissedilebileceği fikrini pekiştirir.

Rey’in kimlik arayışı, sadece kendi geçmişiyle değil, aynı zamanda Güç ile olan eşsiz bağlantısıyla da şekillenir. O, ne bir Skywalker ne de bir Palpatine olarak doğmuş, ancak her ikisinin de gölgesini taşımıştır. Bu durum, onu hem önceki nesillerin ağırlığından kurtarır hem de kendi yolunu çizme özgürlüğü verir. Johnson’ın bu kararı, Star Wars mitolojisine yeni bir boyut kazandırarak, karakter gelişiminin dışsal faktörlerden çok içsel deneyimlere dayandığını gösterir. Tıpkı gelecekteki kahramanların geçmişle nasıl yüzleşeceği sorusu, X-Men filmlerinde Apocalypse’in geri dönüş potansiyeli gibi, karakterlerin evrimini derinden etkileyebilir.

The Last Jedi’ın Mirası ve Hayran Tepkileri

The Last Jedi, Star Wars hayran kitlesi arasında en çok tartışılan filmlerden biri olmuştur. Özellikle Rey’in ebeveynlerinin kim olduğu ve ayna sahnesinin ortaya çıkardığı gerçek, hayranları ikiye böldü. Bir kesim, filmin Star Wars mitolojisini cesurca yenilediğini, tahmin edilebilir hikaye örgülerinden kaçındığını ve “herkesin kahraman olabileceği” mesajını güçlendirdiğini savundu. Onlara göre, Rey’in “hiç kimse” olması, Güç’ün sadece belirli ailelerin tekelinde olmadığını göstererek evreni daha kapsayıcı hale getirdi. Bu yaklaşım, serinin geleceği için taze bir soluk olarak görüldü.

Ancak diğer kesim, filmin önceki filmlerde oluşturulan beklentileri boşa çıkardığını, karakter arklarını zayıflattığını ve serinin köklü lore’una saygısızlık ettiğini iddia etti. Rey’in ailesi hakkındaki teorilerin çürütülmesi, bazı hayranlar için hayal kırıklığı yaratırken, filmin genel tonu ve bazı karakterlerin ele alınış biçimleri de eleştirilere maruz kaldı. Bu durum, “Fandom Menace” olarak bilinen hareketin doğmasına neden oldu ve Star Wars hayran topluluğunda derin bir ayrılık yarattı. Filmin mirası, bu farklı bakış açıları nedeniyle hala tartışılmaya devam etmektedir.

Rey’in Geleceği ve Güçle İlişkisi: Aynanın Ötesi

Ayna sahnesi, Rey’in karakter gelişiminde dönüm noktası oldu ve The Rise of Skywalker filmindeki yolculuğunun temellerini attı. Bu sahne, Rey’e kendi gücünü ve kimliğini dışsal onaylardan bağımsız olarak bulması gerektiğini öğretti. Kylo Ren’in karanlık tarafa katılma teklifini reddetmesi ve kendi ayakları üzerinde durma kararı, ayna sahnesinde edindiği içsel bilgeliğin bir sonucuydu. Rey, bir Palpatine soyundan geldiği gerçeğiyle yüzleşse de, kendi seçimleriyle ve Jedi yolunu seçerek bu mirası reddetmiş, kendi kimliğini ve kaderini belirlemiştir.

Rey’in Güç ile olan benzersiz bağlantısı, onun geçmişinden ziyade geleceğe odaklanmasını sağladı. O, ne bir Skywalker ne de bir Palpatine olarak tanımlanmak zorunda kaldı; o sadece Rey idi, kendi seçimleriyle ve eylemleriyle tanımlanan bir kahraman. Bu, Star Wars evreninde Güç’ün sadece kan bağıyla değil, aynı zamanda inanç, cesaret ve fedakarlıkla da aktarılabileceği fikrini pekiştirdi. Ayna sahnesi, Rey’in bu kişisel dönüşümünün başlangıcı ve nihai zaferinin habercisiydi, ona yalnız olmadığını ve kendi içindeki gücün her şeyden önemli olduğunu gösterdi.

En Çok Tartışılan Star Wars Sahnesi: Rey’in Ayna Anı ve Diğerleri

Rey’in ayna sahnesi, The Last Jedi’ın en çok konuşulan anlarından biri olsa da, Star Wars tarihinde tartışmalara yol açan tek sahne değil. İşte hayranlar arasında hala hararetle konuşulan diğer bazı anlar:

  1. Luke’un Dagobah Mağarası Sahnesi (The Empire Strikes Back): Luke’un mağarada Darth Vader ile yüzleşip, miğferinin altında kendi yüzünü görmesi. Bu sahne, Luke’un karanlık tarafa düşme potansiyelini ve içsel mücadelesini sembolize eder. Rey’in ayna sahnesine ilham kaynağı olmuştur.
  2. Anakin’in Kum Hakkındaki Sözleri (Attack of the Clones): Anakin’in Padmé’ye “Kumu sevmiyorum. Pürüzlü, sert ve her yere giriyor. Senin gibi değil.” demesi, birçok hayran tarafından garip ve romantik olmaktan uzak bulunmuştur.
  3. Jar Jar Binks’in Ortaya Çıkışı (The Phantom Menace): Jar Jar Binks karakteri, serinin en çok eleştirilen unsurlarından biri olmuştur. Bazıları onu çocuklara yönelik bir komedi figürü olarak görürken, diğerleri karakterin gereksiz ve rahatsız edici olduğunu düşünmüştür.
  4. Han Shot First Tartışması (A New Hope): Orijinal filmde Han Solo’nun Greedo’yu önce vurduğu açıkken, daha sonraki özel versiyonlarda Greedo’nun önce ateş ettiği gösterilmesi, hayranlar arasında büyük bir tartışma başlatmıştır.
  5. Leia’nın Uzayda Uçması (The Last Jedi): Leia’nın uzay boşluğunda Güç’ü kullanarak gemisine geri dönmesi, bazı hayranlar tarafından fantastik bulunurken, diğerleri için çok abartılı ve inandırıcılıktan uzak bulunmuştur.

Bu sahneler, Star Wars evreninin ne kadar zengin ve yorumlamaya açık olduğunu göstermekle kalmıyor, aynı zamanda hayranların seriye duyduğu tutkunun birer kanıtı niteliğindedir.

Sonuç

Rian Johnson’ın The Last Jedi’da Rey’in ayna sahnesi hakkındaki açıklamaları, bu sahnenin sadece bir görsel efekt şöleni olmadığını, aynı zamanda Rey’in kimlik arayışının ve içsel dönüşümünün güçlü bir sembolü olduğunu ortaya koyuyor. Johnson, bu sahneyle Rey’in kaderinin ailesinin kimliğine bağlı olmadığını, kendi seçimleriyle şekilleneceğini vurgulamıştır. Filmin genelinde olduğu gibi, bu sahne de Star Wars evrenine yeni bir soluk getirmiş, kahramanlığın ve Güç’ün evrenselliğini ön plana çıkarmıştır. Rey’in yalnızlık korkusunu aşarak kendi yolunu çizmesi, Star Wars’un ana temalarından biri olan umut ve direncin modern bir yorumudur ve serinin gelecekteki anlatılarına ilham vermeye devam edecektir.

Son Güncelleme: Aralık 2025
Fanzade

Fanzade

Fanzade.com

Yorum (0)