Return to Oz, sinema tarihinde “yanlış rafta satılmış” en belirgin yapımlardan biridir. Dışarıdan bakıldığında bir çocuk filmi gibi paketlenmiş olsa da, paketin içinden çıkan şey saf fantezi değil, Oz evreni kaplaması (skin) giydirilmiş saf bir psikolojik hasardır. Disney logosu başlangıçta size bir güvenlik hissi verir ancak film kısa sürede “Hayır, rahatlama” diyerek sizi uyarır. Bu filmi izleyip de “Niye bu kadar huzursuz oldum?” diye düşünen herkes, aslında filme verilmesi gereken en doğru tepkiyi vermiştir.
Oz Artık Güvenli Bir Sığınak Değil
1939 yapımı orijinal filmdeki Oz, gerçek dünyanın griliğinden ve baskısından kaçtığınız bir oyun alanıydı (sandbox). Renkler parlaktı, tehlikeler yönetilebilir düzeydeydi ve herkes biraz tuhaf olsa da iyi niyetliydi. Return to Oz ise bu güvenli liman fikrini bilinçli olarak çöpe atıyor. Bu filmdeki Oz atmosferi bambaşka özelliklere sahip:
- Sessiz: O eski müzikal neşeden eser yok.
- Terk edilmiş: Canlılık yerini boşluğa bırakmış.
- Çürümüş: Yapılar ve doğa ölüyor.
- Düşmanca: Her köşe başında belirsiz bir tehdit var.
Kısacası Oz artık bir kaçış (escapism) noktası değil; bastırdığınız korkuların geri geldiği bir yerdir. Bu yüzden Dorothy’nin dönüşü klasik bir “macera çağrısı” olmaktan çok, travmatik bir hafıza tazeleme (recall) seansıdır.
Kansas: Gerçek Distopya
Filmin asıl karanlığı şaşırtıcı bir şekilde Oz’da değil, Kansas’ta başlar. Akıl hastanesi sahneleri, elektroşok tedavisi tehdidi ve Dorothy’nin sadece “fazla hayal kuruyor” diye sistem tarafından “düzeltilmeye” çalışılması… Bunlar bir çocuk filmi materyali değil, doğrudan distopik bir korku filmi ögeleridir.
Film burada izleyiciye çok net bir mesaj veriyor: Cadıları veya canavarları bir kenara bırakın; asıl korku, düzgün konuşan ve sakin görünen yetişkinlerdir. Herkes kendinden emin ve herkes sözde “iyiliğin” peşinde. Ancak kimse Dorothy’yi gerçek bir birey olarak umursamıyor. Bu noktada Oz, sadece bir hayal değil, deliliğin kıyısındaki zihinsel bir sığınak haline geliyor.

Harabeler Arasında: Mutlu Sonun Ardından Gelen Boşluk
Dorothy Oz’a döndüğünde karşılaştığı manzara bugün bile izleyiciyi rahatsız eder. Çünkü bu sahneler masalların sormaya cesaret edemediği o soruyu sorar: “Masal bittiğinde ne oluyor?”
Sarı Tuğlalı Yol sökülmüş, Zümrüt Şehir (Emerald City) boşalmış ve tanıdık hiçbir şey yerli yerinde değil. Bu tam anlamıyla bir post-ütopya tablosudur. İyiler savaşı kazanmış olabilir ama kimse sistemi ayakta tutmayı başaramamıştır. Bugün sevdiğimiz pek çok modern geek anlatısı tam olarak bu “mutlu sonların sürdürülemezliği” fikrinden beslenirken, Return to Oz bu fikri 1985 yılında hiç çekinmeden masaya koymuştur.
Wheelers ve Mombi: Saf Kâbus Tasarımı
Wheelers (Tekerlekli Adamlar) hâlâ korkutucu geliyorsa, bunun sebebi sadece çocukluk nostaljisi değildir. Tasarımları bilinçli olarak rahatsız edicidir. İnsan gibiler ama değiller; eğlenceli bir sirk elemanı gibiler ama ölümcül derecede tehditkârlar. Onların korkutuculuğu bireysel kötülüklerinden değil, birer “devriye” olmalarından gelir. Onlar sistemin yüzüdür. Klasik Wicked Witch’ten kaçabilirsiniz ama Wheelers her yerdedir.
Öte yandan Princess Mombi, Oz evreninin asıl kâbusudur. Büyü gücünden ziyade, o bir “kimlik koleksiyoncusudur.” Vitrinlerde sakladığı kafalarla güzelliği ve kimliği bir aksesuar gibi takıp çıkarır. Mombi, bedenin ve kimliğin kontrol altına alınmasını temsil eder. Bugün konuştuğumuz estetik baskı, performatif kimlik ve güzellik politikalarının proto-hali bu karakterde vücut bulmuştur.

Kırılgan Umutlar: Tik-Tok ve Jack Pumpkinhead
Eski Oz karakterleri (Aslan, Teneke Adam, Korkuluk) size güven verirdi. Ancak bu filmdeki yoldaşlar durumu değiştiriyor. Tik-Tok tamamen mekanik; enerjisi bitince olduğu yerde kalıyor. Jack Pumpkinhead ise saf ama aşırı derecede kırılgan. Bu karakterler izleyiciye şunu hissettiriyor: İyilik hâlâ var, ama artık kendini savunmaktan aciz. Büyüme temasının kalbi tam olarak burada atıyor; Dorothy artık kurtarılmayı bekleyen değil, bu kırılgan dostları koruması gereken kişidir.
Neden Başarısız Oldu ve Bugün Neden Önemli?
Film vizyona girdiğinde başarısız sayıldı çünkü yanlış kitleye yanlış bir vaatte bulundu. 80’ler çocuk sineması parlak, gürültülü ve oyuncak satmaya odaklıydı. Return to Oz ise sessiz, tekinsiz ve depresifti. Moral vermiyor, güvende hissettirmiyor ve net cevaplar sunmuyordu.
Ancak tam da bu sebeplerle bugün çok daha anlamlı. Günümüz izleyicisi karanlık fanteziyi (dark fantasy), travmalı protagonistleri ve kurum eleştirilerini seviyor. “Masal ama değil” tarzı işlere bayılıyoruz. Return to Oz, yanlış zamanda doğmuş bir filmdi. Bugün vizyona girseydi kült bir eser olarak kalmaz, doğrudan ana akım bir trend olurdu.
Kapanış
Özetle, Return to Oz bir çocuk filmi değildir. Bu film, çocukluğun karanlık tarafıyla yapılmış sert bir yüzleşmedir. Küçükken bizi huzursuz etti, büyüyünce neden huzursuz ettiğini anladık. Bazı filmler vardır; sizi sadece eğlendirmez, sizi “işaretler”. Bu, kesinlikle onlardan biri.


Yorum (0)