Captain America’nın sayısız düşmanı var ama hiçbiri Red Skull kadar kendisine denk değil. Marvel Evreni’nin en ikonik ve acımasız kötülerinden biri olan Red Skull, derin tarihi ve yıkıcı emelleriyle her zaman kahramanların karşısında durmuştur. Peki, bu korkunç karakter Marvel çizgi romanlarına tam anlamıyla geri dönüyor mu ve bu dönüş evreni nasıl etkileyecek?
Captain America: Steve Rogers’ın ilk sayısında, ikonik kahramanımızın Hydra tarafında olduğu açığa çıktı ama her ne kadar Nick Spencer bunun gençliğinden beri süregeldiğini söylese de, ne kadar süredir bu işin içinde olduğunu ya da neler olduğunu bilmiyorduk. Bu şok edici gelişme, Marvel hayranlarını derinden sarsmış ve “Marvel’dan Şok Hamle mi Geliyor?” sorusunu akıllara getirmişti.
Captain America: Steve Rogers #2 bu soruların bir kısmını açıklayacak ama Marvel.com’daki son önizlemede, Red Skull’ın Cap’in son çıkmazının bir parçası olduğu ve Marvel Evreni’ne tümden dönüş yapacağı ortaya çıktı. Sanatçı Jesus Saiz, kendisine yöneltilen, ”Kitapta hangi kötü karakterler olacak?” sorusunu şu şekilde cevapladı:
“Bekleyip göreceksiniz. Size tek söyleyebileceğim Red Skull’ı çizmek çok hoşuma gitti. Keşke sadece Red Skull karakterinin olduğu bir kitapta çalışabilsem.”

Cap’in sadece Red Skull’a değil kozmik kübe de hasar verdiği önizleme niteliğindeki görüntüler flashback dizisine nezaketen gösterildi. Küp işin içindeyse açıkçası her şey olabilir. Sonuçta karakter bu hikayenin bir parçası olacak ve her şey yapılıp bittiğinde bu Marvel evrenine kadar genişleyebilir.
Red Skull’ın Kökenleri ve Yükselişi: Nazi Almanyası’ndan Marvel Evreni’ne
Johann Schmidt, Red Skull olarak bilinen korkunç figürün ardındaki isimdir. Nazi Almanyası’nın en karanlık dönemlerinde doğan Schmidt, yetim ve sokaklarda büyüyen zorlu bir çocukluk geçirdi. Acımasızlığı ve zekası, onu Adolf Hitler’in dikkatine sundu ve doğrudan Hitler tarafından eğitildi. Schmidt, Nazi ideolojisini benimseyerek, Hitler’in en güvendiği adamlarından biri haline geldi ve özel olarak tasarlanmış kırmızı bir maske takarak “Red Skull” kimliğini benimsedi. Amacı, Nazi Almanya’sının dünya üzerindeki egemenliğini sağlamak ve tüm “aşağı” ırkları yok etmekti. İlk ve en büyük düşmanı, elbette ki özgürlüğün sembolü Captain America oldu. İki karakter arasındaki bu ezeli mücadele, II. Dünya Savaşı’nın en şiddetli çatışmalarından bazılarına sahne oldu. Red Skull, sadece fiziksel bir tehdit olmanın ötesinde, Captain America’nın temsil ettiği her şeye karşı çıkan ideolojik bir düşmandı. Bu durum, onların çatışmasını kişisel ve evrensel bir düzeye taşıdı.
Captain America: Steve Rogers ve Hydra Kaptanı Dönemi
Red Skull’ın Marvel Evreni’ne dönüşü, özellikle 2016’da başlayan Captain America: Steve Rogers serisiyle büyük bir sansasyon yarattı. Bu hikaye yayında, okuyucular Captain America’nın yıllardır gizlice Hydra ajanı olduğu şok edici gerçeğiyle yüzleşti. Red Skull, kozmik küpün bir parçası olan Kobik’i kullanarak, Steve Rogers’ın geçmişini değiştirmiş ve onu çocukluğundan itibaren Hydra’ya sadık bir ajan olarak yeniden şekillendirmişti. Bu olay, sadece Captain America’nın karakterini değil, tüm Marvel Evreni’nin ahlaki pusulasını derinden sarstı. Red Skull’ın bu manipülasyonu, onun sadece fiziksel güçle değil, zihinsel ve stratejik dehayı da kullanarak en büyük düşmanını alt edebileceğini gösterdi. Bu dönem, okuyucular arasında büyük tartışmalara yol açtı ve Captain America’nın imajını kökten değiştirdi. Red Skull, bu olayla birlikte sadece bir düşman olmaktan çıkıp, evrenin en tehlikeli stratejistlerinden biri olduğunu kanıtladı.
Red Skull’ın Farklı Enkarnasyonları ve Güçleri
Red Skull, çizgi roman tarihinde birçok farklı biçimde karşımıza çıktı. Johann Schmidt’in orijinal bedeni, zaman zaman klonlama ve beden değiştirme yoluyla geri döndü. Ancak onun en tehlikeli “gücü”, genellikle Kozmik Küp (Cosmic Cube) ile olan ilişkisidir. Kozmik Küp, kullanıcısının dileklerini gerçekleştirebilen, gerçekliği bükebilen ve evreni yeniden şekillendirebilen inanılmaz güçlü bir eserdir. Red Skull, bu gücün peşinde sayısız komplo kurmuş ve birçok kez ele geçirmeyi başarmıştır. Küp işin içindeyse, her şeyin mümkün olabileceği gerçeği, onun tehdit seviyesini kat kat artırır.
Red Skull ve Onslaught: Akıl Almaz Bir Birleşim
Red Skull, Secret Wars miniserisinden sonra bir süre ortadan kaybolmuştu. Bundan önce karakterin klonu Charles Xavier’i topraktan çıkarıp onun beynini almış ve mutant güçlerinin kalıntılarını, mutant nüfusunu toplamak için kullanmaya çalışmıştı. Daha sonra Magneto’nun ellerinde ölmüş ve Xavier’in beyni zihninde bekleyen Onslaught’ı serbest bırakmıştı. Onslaught, Red Skull ile birleşip Red Onslaught’ı oluşturmuşlardı. Bu, Red Skull’ın zaten tehlikeli olan zekasını, Xavier’in telepatik güçleri ve Onslaught’ın yıkıcı psişik yetenekleriyle birleştiren akıl almaz bir varlıktı. Daha sonra Avengers ve X-Men ile uğraşırken AXIS’in hatrına White Onslaught’a dönüşmüştü. Bu dönem, Red Skull’ın sadece Captain America için değil, tüm Marvel Evreni için ne kadar büyük bir tehdit oluşturabileceğinin en çarpıcı örneklerinden biridir. Onun hırsı ve güce olan açlığı, onu evrenin en güçlü varlıklarından biriyle bile birleşmeye itebilmiştir.
En Unutulmaz Red Skull Hikayeleri
Red Skull’ın uzun ve karmaşık tarihi boyunca birçok ikonik hikayede yer almıştır. İşte onun en akılda kalıcı maceralarından bazıları:
- Captain America Lives! (2009): Ed Brubaker tarafından yazılan bu seri, Captain America’nın (Steve Rogers) geri dönüşünü ve Red Skull’ın ölümden dönerek onunla yeniden yüzleşmesini konu alır. Red Skull’ın manipülatif zekası ve Steve’i alt etme çabaları bu hikayede doruğa ulaşır.
- Winter Soldier (2005-2009): Yine Brubaker’ın kaleminden çıkan bu efsanevi seri, Bucky Barnes’ın Winter Soldier olarak geri dönüşünü işlerken, Red Skull’ın Bucky üzerindeki etkisi ve kozmik küp ile olan ilişkisi de önemli bir yer tutar. Red Skull’ın geçmişten gelen manipülasyonları, Marvel Evreni’nin en büyük sırlarından birini ortaya çıkarır.
- AXIS (2014): Bu büyük olay serisinde Red Skull, Charles Xavier’in beynini kullanarak Red Onslaught haline gelir ve kahramanların ve kötülerin ahlaki pusulalarını tersine çeviren bir “inversion” büyüsü başlatır. Bu hikaye, Red Skull’ın ne kadar büyük bir kozmik tehdit olabileceğini gösterir.
- Secret Empire (2017): “Hydra Kaptanı” hikayesinin zirvesi olan Secret Empire, Red Skull’ın yıllar süren planının meyvelerini topladığı ve Hydra’nın ABD’yi ele geçirdiği bir dönemi anlatır. Bu hikaye, Red Skull’ın ideolojik gücünü ve manipülasyon yeteneğini en üst düzeyde sergiler.
Red Skull’ın Diğer Karakterler Üzerindeki Etkisi ve Mirası
Red Skull, sadece Captain America’nın değil, tüm Marvel Evreni’nin en tehlikeli ve kalıcı düşmanlarından biridir. Onun varlığı, kahramanları sadece fiziksel olarak değil, ideolojik ve ahlaki olarak da sınar. O, nefretin, faşizmin ve totaliterliğin somutlaşmış halidir ve bu değerlere karşı duran her kahraman için bir tehdit oluşturur. Red Skull, çoğu zaman büyük çatışmaların arkasındaki beyindir, kahramanları birbirine düşürmek gibi karmaşık planlar kurmaktan çekinmez. Örneğin, onun manipülasyonları, Iron Man ve Hulk gibi güçlü karakterler arasında bile çatışmalar yaratabilir. Onun hırsı ve güce olan açlığı, evrenin en büyük kötüleri olan Thanos ve Darkseid gibi figürlerle bile karşılaştırılabilecek düzeydedir. Red Skull’ın mirası, sadece bir kötü adam olmaktan öte, insanlığın en karanlık yönlerini temsil eden, asla pes etmeyen bir ideolojinin vücut bulmuş halidir.
Gelecek İçin Beklentiler: Red Skull Marvel Evreni’nde Nereye Gidiyor?
Red Skull’ın Marvel Evreni’ne her dönüşü, büyük olayları ve yıkıcı sonuçları beraberinde getirir. Onun hikayesi, asla tamamen bitmez; sadece yeni bir safhaya geçer. Sanatçı Jesus Saiz’in de belirttiği gibi, Red Skull’ı çizmekten duyduğu keyif, karakterin okuyucular ve yaratıcılar için ne kadar çekici olduğunu gösteriyor. Karakterin kalıcı popülaritesi ve Captain America ile olan ezeli mücadelesi, onun her zaman Marvel çizgi romanlarında önemli bir yer tutacağını garanti ediyor. Gelecekte onu hangi entrikalarla, hangi kozmik güçlerle veya hangi kahramanlarla karşı karşıya göreceğimiz merak konusu. Ancak kesin olan bir şey var ki, Red Skull’ın varlığı, Marvel Evreni’nde asla huzur bırakmayacak.
Sonuç: Kırmızı Kurukafa’nın Kalıcı Mirası
Muhteşem kahramanlara görkemli rakipler yaraşır ve şüphesiz Red Skull da bunlardan birisi. Captain America’nın ezeli düşmanı olarak başlayan yolculuğu, onu tüm Marvel Evreni için bir tehdit haline getirdi. Nazi ideolojisinden beslenen kökenleri, kozmik küp manipülasyonları ve Onslaught ile birleşimi gibi olaylar, onun ne kadar derin ve çok yönlü bir kötü karakter olduğunu kanıtladı. Red Skull, sadece bir düşman figürü değil, aynı zamanda insan doğasının karanlık yüzünü ve güç arayışının tehlikelerini temsil eden bir semboldür. Onun her dönüşü, Marvel Evreni’nde yeni bir gerilim dalgası yaratır ve kahramanları en zorlu sınavlarından geçirir. Umuyoruz ki Marvel Evreni’ne de yakında döner ve bu dönüş, yepyeni, heyecan verici ve düşündürücü hikayeleri beraberinde getirir.


Yorum (0)