Marvel Sinematik Evreni’nin (MCU) sokak seviyesindeki hikayeleri arasında Punisher her zaman ayrı bir yere sahip olmuştur. Özellikle Daredevil dizisinin 2. sezonunda izleyici karşısına çıkan Frank Castle, hem şiddet dozu hem de karakter derinliği ile hayranlardan tam not almıştı. Dizinin o dönemki sorumlusu Steven S. DeKnight, belki Daredevil’ın devam sezonlarında koltukta değildi ama Punisher‘ın Netflix ekranlarına taşınmasındaki en kritik karar mekanizmalarından biriydi.
SlashFilm’e verdiği röportajda DeKnight, Jon Bernthal’ın performansına övgüler yağdırarak şu ifadeleri kullanmıştı: “Jon Bernthal tarafından canlandırılan Punisher, Daredevil dizisinde tanıtıldığında herkes büyülendi. Bu karakter, şimdiye kadar ekranlarda gördüğümüz Marvel Comics versiyonuna en sadık uyarlama. Önceki film denemelerinde de harika işler yapıldı ancak hiçbiri çizgi romanlardaki o karanlık Marvel ruhuna bu denli yaklaşamamıştı.”
Marvel dünyasındaki gelişmeler her zaman heyecan vericidir. Eğer bu evrendeki diğer güncellemeleri merak ediyorsanız Haftalık MARVEL Haberleri: Film, Dizi, Çizgi Roman içeriğimize de mutlaka göz atmalısınız.
DeKnight, film projeleri nedeniyle Daredevil’ın prodüktörlüğünü bıraktığı için buruk olsa da, Punisher’ın kendisi için her zaman favori karakter olarak kalacağını belirtiyor. Ünlü yapımcı bu tutkusunu şöyle dile getiriyor:
“Buffy’nin çekimleri sırasında Jeph Loeb ile ilk tanıştığımızda O’na Punisher’ı hazırlama hayalimden bahsetmiştim. Yani karakterin bende gerçekten çok farklı ve kişisel bir yeri var. Projeden ayrıldığım için üzgünüm ama Frank Castle’ın emin ellerde olduğunu biliyorum. Bu hikâyenin başlangıcında Frank hakkında konuştuğumuz ve planladığımız her şeyin ekrana yansımasından memnunum.’’
Sonuç olarak izleyiciler, DeKnight’ın da sözünü ettiği o “En Marvel” Punisher’ı izleme şansına eriştiler. Peki, bu intikam yemini etmiş adamın kökeni neye dayanıyor?
Punisher (Frank Castle) Kimdir?
New York, Queens’de Sicilyalı göçmen bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Frank Castiglione (sonradan Castle), hayatına dindar bir yolda başlamıştı. Ancak dünyada tanık olduğu kötülüklerin boyutu karşısında büyük bir hayal kırıklığına uğradı. “Ceza olmadan bağışlamanın olmayacağını” kabul ederek ilahiyat okulunu bıraktı. Dünyaya kendi yöntemleriyle damga vurmaya kararlı olan Frank, ABD Deniz Piyadeleri ve Donanma Mühürlerine (Navy SEALs) katıldı.
Dört zorlu görev turunun ardından Castle, fedakarlığı ve ülkesine olan bağlılığı sayesinde sayısız madalya ve ödül kazandı. Yıllar süren savaşın ardından nihayet karısı Maria, kızı Lisa ve oğlu Frank Jr. ile huzurlu vakit geçirme fırsatı buldu. Ancak Manhattan’ın Central Park’ında gerçekleştirdikleri bir piknik sırasında yaşanan trajedi, hayatlarını sonsuza dek değiştirdi.
Trajedi ve İntikamın Doğuşu
Ters giden bir mafya anlaşmasının ortasında kalan Castle ailesi, olay yerinde tanık bırakmak istemeyen gangsterler tarafından acımasızca tarandı. Ailesini kaybeden ama kendi yaralarından mucizevi bir şekilde kurtulan Frank, sorumluların yüzlerini hafızasına kazıdı. Artık tek bir amacı vardı: Masum sevdiklerinin intikamını almak.
Polis soruşturmasının, cinayeti işleyen suç örgütü tarafından içeriden sabote edildiğini fark ettiğinde, Frank için ipler koptu. Adalet sisteminin yetersiz kaldığı yerde, kendi adaletini sağlamaya karar verdi. Frank Castle artık sadece ailesinin katillerinin değil, kanundan kaçan tüm suçluların peşindeki bir avcıydı. O günden sonra suç dünyası onu tek bir isimle tanıyıp korkacaktı: The Punisher.



Yorum (0)