İzlediğiniz animelerde pek çok kez şans getirdiğine inanılan muskamsı şeylere, bizde olsa halk efsanesi olmanın ötesine geçemeyecek olayların gerçekleştiği yerlere inşa edilmiş tapınaklara, ölünce öldüğü yere musallat olan hayaletlere ya da en azından buna inananlara, “maid cafe”lerde yemeğinize büyü yapma suretiyle lezzetli hale getirme (bana yaptılar tadı hala ziyadesiyle kötüydü) gibi bize batıl inanışlar ve uygulamalara denk gelmişsinizdir.
Acaba bu tip batıl inanışlar Japonların gündelik hayatlarında gerçekten bu kadar yaygın mıdır?
Japonya halkının büyük bir çoğunluğu Şintoizm ve Budizm’i tatbik eder. Hristiyanlık, Musevilik ve İslamiyet gibi semavi dinlere inanların oranı ise toplamda %3-%4 gibi bir oranı ancak bulur. Batı dünyasında yaygın olan semavi dinlerde batıl olduğunu düşündüğümüz ruhlar, şans ve lanet gibi fenomenler ise geleneksel doğu dinlerinde daha yaygındır ve hatta bu dinlerin temelini oluşturur diyemesek de uygulamaların çoğuna malzeme oluşturur.
Budizm dininin temelinde reenkarnasyon vardır. Yani öyle ya da böyle ölmüşlerin hala bu dünyada bir yeri vardır. Semavi dinlerde ise ruhlar, ölen bedenlerinden ayrıldıklarından sonra bir çeşit ölüler âleminde cennet veya cehennemi beklerler, bizim dünyamızla işleri yoktur.
Japonların en yaygın olan dinleri Şintoizm’i de, insanların yaşamı için önem arz eden yerel veya genel varlıklara ruh addedilmesidir diye özetleyebiliriz. Budizm’e benzer olarak, Japon kültürü ve Şintoizm’in yıllarca yoğrulması ile “yurei” denen ve ölüler diyarından geri dönen bir takım ruhlar fikrini yaygınlaştırmıştır. Bunların arasında “onryo” denen ve intikam arayan hayaletler, “ubume” adı verilen ve doğum yaparken veya çocuklarını büyütemeden ölmüş annelerin hayaletleri, denizlerde ölen “funayurei” hayaletleri, oyun oynayan çocukların hayaletleri olan “zashiki-warashi”ler ve belli bir yerde ölüp oraya musallat olan “jibakurei” hayaletleri vardır. Her farklı duruma hayalet üreten bir kültüre batıl inançlı demek aslında hafif bir yargı bile olabilir.
Japonlar batı dinleri rutinlerine de tamamen duyarsız değillerdir. Noel gibi bir bayramı veya bizde sevgililer günü olan “Saint Valentine’s Day”i kendi kültürlerine adapte edip kutlamaktadırlar. Bununla birlikte yeni yılı karşılama rutinleri de Şinto tapınaklarını ziyareti içermektedir. Yine de ada ülkesi olmalarından olsa gerek dinlerini ve kültürel geleneklerini çağımıza kadar en iyi muhafaza eden toplumlardandır.
Doğu dinlerindeki uygulamalar, tapınak ziyaretlerini, tütsü yakmayı, zil çalıp dua etmeyi, falları ve şans muskalarını kapsar. Tapınaklar bu muska satış ve kutsanma işinden hatırı sayılır gelirler elde ederler. Japonlar, dini uygulamalarını veya batıl inanışlar konusunu çok ciddiye almasa bile stres ve panik anlarında ruhani bir desteği hissetmek için tapınakların yolunu tutarlar. Bunun dışında tapınak gibi yerlerde batılıların aksine gülüp eğlenebilirler, festival ve etkinlikler düzenleyebilirler. Yani bizim batıl olduğunu düşündüğümüz şeylerin, inançlarının içeriği olduğunu düşünecek olursak toplumun büyük çoğunluğu için inançlı/batıl inançlı demek pek doğru olmaz.
Yorum yap