Güney Kore yapımı sinema ve dizi yapımlarını yakından takip edenler bilir ki bu yapımlarda mutlaka bir sosyal mesaj verme çabası bulunur. Ekonomik eşitsizlik, yozlaşmış toplum, feminizm, aile yapısı vs. örnekler çoğaltılabilir ancak net bir sonuç vardır ki bu ülkenin kültürel ürünlerinin iskeleti bir eleştiri ve sorunlara iğne dokundurmak üzerine. Sanat toplum için mi yoksa sanat için mi tartışmalarını bir kenara bırakırsak neden özellikle bu ülkede bu duruma bu derece maruz kalıyoruz hiç düşündünüz mü? Gelin beraber inceleyelim.
Güney Kore’yi Anlamak

Güney Kore yapımlarının parlak yapıları her ne kadar ön plana çıksa da bu ışıltının altında çok önemli bir şey yatmakta: Modern Kore toplumunun “karanlık yüzü”. Özellikle 2005–2025 yılları arasında üretilen birçok Güney Kore yapımı, eğlenceli dramatik unsurların yanı sıra sınıf eşitsizliği, eğitim yarışı, aile değerleri, gelenek-modernite çatışması, ataerkillik ve iş yaşamındaki güvencesizlik gibi sosyolojik ve ekonomik temalara sık sık gönderme yapmaktadır.
Sınıfsal ve Ekonomik Eşitsizlik
Güney Kore, “Han Nehri Mucizesi” olarak anılan hızlı sanayileşme ve ekonomik büyüme sürecinin ardından, ciddi gelir uçurumları ve sınıfsal gerilimlerle yüzleşen bir toplumdur. Özellikle Oscar kazanarak gözleri bu ülkeye çeviren Bong Joon-ho’nun Parazit’i bu duruma oldukça sert ama yine Güney Kore’ye özgü ışıltılı bir eleştirel ok saplamıştır. Mucizenin ardından gelen ruhsuz ekonomik rekabet ise en çok Squid Game ile açığa çıktı. İnsanların para için birbiriyle kıyasıya ve ölümüne mücadele ettiği yapım sinemada Parazit’in yakaladığı etkiyi dizi sektörüne taşımıştır. Burning ise hem hem edebiyat hem de sinemadaki göz kırpış olmuştur. Örnekler çoğaltılabilir korkudan drama bütün alanlarda kendine yer bulan sosyal eşitsizlik ve sınıf çatışması bu ülkenin en büyük kanayan yarasıdır.
Geleneksel – Modern Çatışması
Geleneksel Kore toplumunda aile, en temel sosyal kurum olarak kabul edilir ve güçlü bir ataerkil Konfüçyüsçü değer sistemiyle şekillenmiştir. Bu değerler, aile içinde baba veya en yaşlı erkeğin otoritesini, büyüklere mutlak saygıyı (hiyerarşi), aile şerefini korumayı ve kolektivist bir dayanışmayı ifade eder. Özellikle 2000’ler sonrasında modernleşme ve geleneksellik arasında sıkışıp kalan Güney Kore halkı bu konuyu yapımlarında genellikle bizzat işlemese de mutlaka etrafında dolanır ve ince bir damardan beslenircesine yer verir. Çekirdek ailelerin yaygınlaşması, kadınların iş hayatına atılması, genç neslin evlilik ve çocuk sahibi olma konularını ertelemesi gibi olgular, geleneksel normlarla çatışma doğurur. Haliyle özellikle K-drama yapımlarında bu konuya daha geniş yer verilir.
İş Güvencesizliği ve Çalışma Yaşamı

1997 Asya finans krizi (IMF krizi) sonrasında Güney Kore ekonomisi yeniden yapılandırma ve küreselleşme süreçlerinden geçti; bu durum kalıcı bir iş güvencesi sorununu da beraberinde getirdi. 2000’li yıllardan itibaren iş piyasasında taşeron ve sözleşmeli çalışma, genç işsizliği ve uzun çalışma saatleri gibi yapısal sorunlar öne çıktı. Birçok genç, günümüz Güney Kore’sini acımasız bir ekonomik yarışın hüküm sürdüğü, sadece çok az şanslı kişinin iyi üniversite ve istikrarlı işe kavuşabildiği bir yer olarak tanımlamaktadır. Edebiyattan sinemaya özellikle “Itaewon Class” yapımıyla dizi sektöründe güçlü bir yansıma olarak yer almıştır.
Genç neslin “Hell Joseon” diyerek dile getirdiği umutsuzluk, bu yapımlar aracılığıyla geniş kitlelere yansıtılmıştır. İş dünyasındaki rekabet, adaletsizlikler ve kuralsızlıklar, kimi zaman bir gerilim oyununda (Squid Game), kimi zaman bir ofis dramında (Misaeng), kimi zaman da bir intikam öyküsünde (The Glory) farklı metafor ve hikâyelerle anlatılmıştır. Bu yapımların ortak paydası, sistem eleştirisini bireylerin hikâyeleri üzerinden aktarmaları ve izleyicide güçlü bir empati duygusu uyandırmalarıdır.
Toplumsal Göndermelerin Sıklığının Nedenleri

Yukarıda bahsettiğimiz olumsuzluklar sadece Güne Kore toplumunda değil Büyük Amerikan Rüyası’ndan tut ülkemizde de oldukça sık yaşanan durumlar. Belki tarihsel dayanaklar, toplumsal normlar veya bakış açılarımız farklı ama sorunlarımız evrensel. O zaman neden Güney Kore yapımlarında daha sık görüyoruz?
Bütün başlıklar Güney Kore toplumunda geniş kitleleri etkileyen ve gündelik yaşamın bir parçası olan olgulardır. Dolayısıyla senaristler ve yönetmenler, toplumu derinden etkileyen bu gerçekleri eserlerine yansıtarak hem yerli izleyicinin duygularına tercüman olmayı hem de bir tür toplumsal ayna tutmayı amaçlamışlardır. Nitekim bu temaların ön plana çıktığı yapımların çoğu, Kore izleyicilerinde kuvvetli bir yankı bulmuş, yüksek reytingler almış veya sinemada geniş izleyici kitlesine ulaşmıştır. İzleyici, kendi hayatında deneyimlediği (ya da çevresinde gözlemlediği) eğitim yarışı, iş bulma stresi, zengin-fakir uçurumu, kadınların uğradığı ayrımcılık gibi konuları ekranda görmekte ve karakterlerle empati kurabilmektedir. Yani anlayacağınız onları bizden ayıran şey bu mesajları içeren yapımlara gösterdikleri ilgi ve verdikleri reyting.
İkinci sebep olarak ise bu temaların sosyokültürel yapı olarak Güney Kore’de çok daha sert ve baskın yaşanıyor olması diyebiliriz. Aileye ve eğitime verilen önem, kolektif kimlik gibi unsurlar Kore toplumunun temel özellikleridir. ncak 21. yüzyılda hızlı ekonomik kalkınma ve demokratikleşme ile birlikte bu geleneksel değerler sorgulanmaya başlamıştır. Modern toplum, geleneksel değerlerle her zaman örtüşmeyen yeni ihtiyaçlar ve bakış açıları ortaya çıkarmıştır. Yani bu yapımlar toplumun kendi içindeki çatışmasının ve diyaloğunun en yüksek sesi.
Üçüncü bir sebep ise ifade özgürlüğünün sınırlarının genişlemesi, yükselen seslerin sanatta bastırılmaması diyebiliriz. Özellikle tüm dünyada yaygınlaşan Hallyu (Kore Dalgası) bu sesin daha da yükselmesini sağlamıştır. Popüleritenin getirisiyle beraber endüstri de daha çok bu alana yönelmiştir. Çünkü dedik ya sorunlar aslında evrensel. Örneğin Netflix gibi uluslararası platformların Kore içeriklerine yatırım yaparken özgün ve cesur hikâyeleri çekici bulması, yaratıcılara sansür endişesi olmaksızın istedikleri temaları işleyebilecekleri bir alan açmıştır. Sonuç olarak, iç dinamiklerin yanı sıra dış (küresel) talep de bu temaların sıklığını etkileyen bir faktör haline gelmiştir.
Sonuç Olarak
Güney Kore’nin tarihi ve kültürel mirası ile modern dünyanın getirdiği sorunlar arasındaki gerilim, bu temaların zengin bir malzeme havuzu olarak sürekli yeniden işlenmesine yol açmıştır. Toplumsal hiyerarşinin ve rekabetin bireyler üzerindeki baskısı, sanatsal anlatılarda sürekli karşılığını bulmuş; popüler kültür bir nevi güvenli “sosyal eleştiri alanı” işlevi görmüştür. Dahası, popüler yapımların toplumsal konuları ele alması, bu konuların kamuoyunda tartışılmasını kolaylaştırmış, bazen gerçek politika değişimlerine dahi ilham vermiştir (örneğin Silenced sonrası yasa değişikliği, The Glory sonrası zorbalık karşıtı önlemler gibi). Bu da yapımcılar açısından, eserlerinin sanatın ötesine geçerek topluma dokunması anlamına gelmektedir ki, bir motivasyon kaynağıdır.


Yorum (0)