Sinema yeni bir sanat dalı olmasına rağmen her sese, düşünceye ve bakışa yer veren bir alan. Feminist filmlerle ise kadınların sesine kulak veriyor. Kadınlar olarak dünyanın her yerinde maruz kaldığımız sorunların, ayrımcılığın ve bununla mücadelenin sinemaya yansıması olan filmleri incelediğimiz Feminist Filmler yazı dizimizin ikinci filmi The Stoning of Soraya M. İle karşınızdayız.
Konusu-The Stoning of Soraya M.
Fransız-İranlı gazeteci Freidoune Sahebjam‘ın La Femme Lapidée adlı eserinden sinemaya uyarlanan The Stoning of Soraya M., gerçek bir hikayeye dayanmakta. Filmimiz başlangıçta bizi dağlık İran manzaraları ve Hafız’ı Şirazi dizeleriyle karşılıyor.
Olmayın riyakârlık edenlerden. Bir yanda yüksek sesle Kuran’ı dillendirirken, öte yanda ahlaksızlığını sakladığını zannedenlerden.
Bu dize aslında bize ne izleyeceğimize dair büyük bir ipucu vermekte. Şah rejiminden hemen sonrasına gidiyoruz. Gazeteci Freidoune’un arabası bozulduğu için durduğu köyde, gizemli bir kadın olan Zahra ile yolları kesişir. Dinine aşırı bağlı bu köyde, Zahra hakkında “deli” olduğu söylemleri kol gezmektedir. Bu durum gazetecimizi korkutmuştur. Zahra’nın ise gazeteciye anlatmak istediği tek bir şey var: Bu köyün insanlarının “şeytan” olduğu.
Bir şekilde Freidoune ile konuşma fırsatı yakalayan Zahra, yeğeni Soraya’nın hikayesini anlatmaya başlar. Ölmeden önce Soraya’ya söz vermiştir, bu yüzden bu hikayenin onunla birlikte toprağa gömülmesine izin veremez. Peki bu köyde neler yaşandı?
14 yaşındaki bir kıza aşık(!) olan Soraya’nın kocası Ali, Soraya’yı boşamak için her şeyi göze almıştır. Soraya’nın ise küçük bir ev, taşlı bir tarla ve 3 çocuğuyla ortada kalmaya hiç niyeti yok. Bu yüzden haklarını ister eğer hakları verilmezse boşanmayacaktır. Durumla başa çıkamayacağını anlayan Ali, Soraya’yı köyde kötülemeye başlar. Soraya’nın arkadaşı Firuze’nin ölümüyle kocası Haşim çocuğu ile yalnız kaldığı için Soraya onlara ev işlerinde yardım eder. Emeğiyle parasını kazanacak ve çocuklarına bakacaktır.
Nafaka vermemek ve Soraya’dan kurtulmak isteyen Ali bu yüzden karısının onu Haşim’le aldattığını iddia eder. Bu çirkin iftirayı kısa süre içerisinde bütün köye yayar. Ama yasalara göre Ali’nin iftirasını mahkemede kanıtlamak için 4 erkek şahide ihtiyacı vardır. Bu sebeple Haşim’i tehdit ederek yalan söylemesini sağlamaktan geri durmaz. Her şey artık hazırdır. Çünkü var olan sistem kadına suçsuzluğunu kanıtlama yolu tanımamakta. Zaten kimsenin de böyle bir şeye izin vermeye niyeti yok. Soraya recm cezası alır. Acımasızca öldürülür. Cenaze töreni bile olmaz.
İnceleme-The Stoning of Soraya M.
Şeriat yasalarına göre, bir adam karısını ihanetle suçladığında, mahkeme önünde masum olduğunu kanıtlaması gerekir ve bir erkeğin sözleriyle ilgili herhangi bir kanıt sunması gerekmez. Bir kadın eşini suçladığında, suçluluğunun kanıtını da sunmalıdır. Film bunun üzerine kurulu zaten.
The Stoning of Soraya M. sonu başından belli bir hikaye. İran sineması genelde dramı yalın bir dille anlatmasıyla ünlüdür. Filmin başında bu şekilde ilerlerken sonlara doğru “ağlamayan kalmasın, gözyaşlarını görelim” noktasına evriliyor. Recm sahnesi fazlasıyla uzun çekilmiş. Ama Soraya’nın çektiği acı, çaresizliği ve olayın gerçekliği o kadar yüksek ki sahnenin uzamasına takılamıyorsunuz. Mahkum edildiğini öğrendiği sahnede kapıda sıkılan silah ise sanki beynimin içinde patladı. Şerri hukuk düzeninin nasıl yozlaştığını çok güzel bir şekilde yansıtmış.
Film hikayesini anlatmakta fazlasıyla başarılı. Hikaye odaklı filmlerde çekim teknikleri vs. bana kalırsa pek önemli değildir. Bu sebeple teknik detaylardan çok bana yaşattığı hislerle ilgilendim. Bu yüzden film bittiğinde boğazımda bir yumru var gibi hissettim. Tabii bu demek değil ki teknik anlamda başarısız bir film, gayet olması gerektiği gibiydi. Özellikle Zahra yani Shohreh Aghdashloo çok başarılıydı, rolünün hakkından çok güzel gelmiş.
The Stoning of Soraya M. psikolojinin sınırlarını zorlayan bir hikaye. Gözlerinizi dolduracak, yaşanan şeylere lanet etmenize sebep olacak. Ama herkesin izlemesini kesinlikle tavsiye ederim. Yazımı Soraya’nın son sözleriyle bitirmek istiyorum:
Bunu nasıl yapabilirsiniz? Sizler benim dostum, arkadaşlarımsınız. Birlikte aynı sofraya oturduk, aynı yemekten yedik. Sen benim babamdın, sizler benim oğullarımdınız, sen benim kocamdın! Bunu bana nasıl yapabildiniz? Bunu herhangi bir insana nasıl yapabiliyorsunuz?
Unutmadan söyleyelim, biz dünyanın yarısıyız!
Yorum yap