The Father, bu sene Oscar’ın En İyi Film ve En İyi Erkek Oyuncu ödüllerinin en güçlü adaylarından biri. Bana kalırsa bu iddiasında da sonuna kadar haklı. Çok büyük bir heyecanla izlemeye başlamadığım bu yapım sanırım 2021’de beni en çok etkileyen film oldu.
The Father, bizi demans hastası Anthony’nin hikayesine ortak ediyor. Bu ortaklık mecazi değil gerçekten de onun algısına ortak oluyoruz. İleri seviyeye gelmiş hastalığı onun zaman, mekan ve kişi algısını tamamen parçalıyor. Bu parçalanma da kızıyla ciddi uyum sorunlarına sebep oluyor. Bu duruma rağmen Anthony film boyunca büyük bir inkar politikasına sahip ve en sonunda kızına onu bir bakım evine yatırmaktan başka bir seçenek bırakmıyor.
Senaryo etkileyici ama bana kalırsa bu filmi muhteşem yapan sinematik dili. Karakterimizle öyle bir bütünleştiriyor ki bizi, senaryoyu izlemiyoruz adeta Anthony ile birlikte yaşıyoruz. Onun algısıyla izleyip şaşırıyor, merak ediyor, geriliyoruz. Olayları anlamaya çalışıyor anlayamadıkça daha çok kayboluyoruz. Bu kayboluşların getirdiği hüznü ve sıkışmışlığı çok iyi yansıtmışlar. Ben abartılı dramdan ziyade gerçek bir hüznü tercih ederim, işte tam da bunu veriyor film. Gözlerinizi dolu dolu ederken kullandığı harika müziklerle içinize oturuyor.
Etkileyici senaryo ve muhteşem oyunculuklarla çok iyi bir iş çıkarabilirsiniz. Fakat bittikten sonra bile hüznü düşündürmek bana kalırsa zordur. Filmimiz bu konuda çok başarılı. En İyi Erkek Oyuncu ödülü bu sene 2020 yılında kaybettiğimiz Chadwick Boseman’e gidecek diye düşünüyorum. Yine de Anthony Hopkins de kesinlikle hak ediyor çünkü oynamıyor yaşıyor rolünü. Kızı rolünde The Crow dizinden de tanıdığımız Olivia Colman var. Çok dengeli ve başarılı bir iş çıkarmış.
Harika bir film ve izledikten sonra bir durup düşüneceğiniz, ilişkileri, yaşlılığı ve algınızın doğruluğunu sorgulayacağınız muhteşem bir deneyim.
Incendies film incelemesi göz atmak isteyebilirsiniz!
Yorum yap